BELA

By camasirsuyuonline

13.8K 4.6K 1.1K

* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşl... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
65

64

64 13 3
By camasirsuyuonline

-

Sabah uyandığımda Akın yanımda yoktu. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Sabah duşa da girmemişti. Saçlarımı düzenleyip dolabıma doğru yöneldim. Siyah pantolon giyip üzerine de beli açık siyah bir tişört tercih ettim. Günlük bir ayakkabı giydikten sonra küçük sırt çantamı hazırladım. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra parfümümden sıkıp odadan çıktım. Herkes masaya oturmuş beni bekliyorlardı. Saate baktım. Fazla gecikmemiştim. Yerime geçip oturdum. Herkese usulca 'Günaydın' dedim. Zümrüt hariç herkesin keyfi yerinde gibiydi. Emine çayı getirdikten sonra içeri gitti. Salonda yerde koliler görmüştüm yine. Oraya baktığımı gören Cengiz konuştu.

"Bir saat önce temizlik şirketiyle konuştum. Yarım saat içerisinde diğer evde olurlar. Orası temizlendikten sonra adamlar tek tek eşyaları o eve taşıyacak. Uzun süre bir daha taşınma duymak istemiyorum. Artık buradayız. Her şey yerli yerinde yerleştirilecek. Kimse odasındaki eşyalarına dokunmasın. Gece davetten döndüğümüzde yeni evimize geçmiş oluruz. Zümrüt sende yorma kendini. İlk sizin odayı yerleştirecekler. Sen odanda dinlenirsin."

"Olur." dedi Zümrüt sessizce. Akın konuştu sonra.

"Zümrüt iyisin değil mi?"

"İyiyim Akın , teşekkür ederim."

Yaklaşık bir on beş dakika kimse konuşmadı. Ferdi'ye ne olduğunu sormam gerekiyordu. Daha doğrusu ne olduğunu biliyordum ama nereye gömmüşlerdi.

"Şey sorucam. Malum kişi. Nerede şu an? Ne yaptınız?" Çetin cevapladı.

"Sabah erkenden götürüp yerine koydum. Muğla dışına."

Bir şey söylemedim. Ceseti Çetin halletmişti. Yemeğimi bitirdikten sonra kalktım. O sırada Mustafa konuştu.

"Bela. Bugün Güngör gelecek. İş için. Öğle saatlerinde şirkette olur musun?"

"Bakarız."

Çıkış kapısına gelince Akın'ında geldiğini gördüm ve durdum.

"Müstakbel kocana nereye gideceğini söylemeyeceksin sanıyorsam."

"Geleceğini bildiğim için bir şey demedim." dedim gülümseyerek. Ağzım kulaklarımdaydı yine. "Alışverişe gideceğim. Akşam için abartılı bir kıyafetim yok."

"Beraber mi gitsek? Sabah şirkette işim yok. Ticaret toplantılarını Mustafa idare ediyor."

"Arabayı ben kullanırım ama."

"Yavaş. Geç sağa." dedi ş 'leri uzatarak. Gülerek asansöre yöneldim. Asansör aşağıdaydı gelmesini bekledik. Asansöre binip indikten sonra Akın'ın arabasına binip en yakın Avm'ye geldik. Sağ elini uzatınca sol elimle elinden tuttum.

"Acaba diyorum ki bugün sadece alışveriş yapmasak mı?"

"Ne yapacağız başka?"

"Sinemaya gidelim önce. Biz hiç sinemaya gitmedik. Hiç oturup bir film bile izlemedik. Sonra oyun parkı var yukarıda biraz oyun oynarız. Öğlen gitmeyecek misin şirkete? Bir sürü vakit var."

"Güzel. Film konusu ne olacak? Lütfen aksiyon , silah , çatışma bunlar olmasın. Bizim hayatımızdan uzak bir yaşam izleyelim."

"Romantik mi olsun Beren hanım. Hiç durmuyorsun yerinde." sırıtmasına güldüm bende.

"Ben mi durmuyorum yerimde sen mi?"

"Sen tabi. Ben istemem yaklaşmam."

"İyi deneyelim o halde. İlk dokunan kaybeder."

"Nesine giriyoruz? Öyle lafta kalmasın."

"İddialısın yani baya. Şu an aklımda bir istek yok. Oyun sonunda söyleyeceğim."

"Tamam anlaştık. Sen yine de pek heveslenme. Kazanan belli."

"Göreceğiz." dedim gülerken. Bana dokunmadan üç gün geçiremez. İmkanı yok. Saçma sapan bir iddia. Kazananı zaten belli.

Sinemanın bulunduğu kata gelince filmlere bakmaya başladık. Zaten çok fazla seçenek yoktu. Birini seçtik. Başlamasına on dakika kala yetişmiştik. Bir mısır iki içecek aldıktan sonra içeri girdik. Arkaya doğru giden Akın'ı durdurup baktım.

"Ne yapayım? Başka yer kalmamış." güldüm.

Arka koltuklardan ikisine geçip yerleştik. Film Romantik komediydi. Aslında biz komedi olarak girmiştik ama romantik komedi olduğunu filmin ortalarına doğru öğrenmeye başladık.

Bir temas bağımlısı olarak elimi bacağına koydum. Başımı da omzuna. O da bende filme dalmışken elimi biraz daha yukarı çektim ve baldırına koydum. Bu sefer yerinde biraz kıpırdanmıştı çünkü tırnaklarım uzundu ve baldırında gezdirince huylanmıştı. Biraz daha yukarı çekince elimi daha çok huylanmış olacak ki biraz daha kıpırdandı. Elindeki mısırı yere bırakıp bana döndü. Fısıldamak için dibime kadar girince ona cazibeli bir bakış attım.

"Şike yapıyorsun." dedi dudaklarıma bakarken.

"Ne yapmışım? Elimi bacağına koyuyorum."

"Dikkat et başka bacağa değmesin elin."

Fısıldarken çok komik gözüküyordu. Bana öyle kedi yavrusuydu ki dışarıda aslan olması çok komik geliyordu. Komikten çok biraz da alışık olmadığım bir durum.

Elimi bu sefer biraz daha ortaya doğru yanaştırdım ve bu sefer orada durdum. Tırnaklarımla oynamaya devam ediyordum. Bir şey yapmamak için kendini kastığını görmemek için kör olmak gerekirdi. Tekrar filme odaklandım.

Konusu bilindikti ama güzeldi. Kadın sakardı ve asla adam akıllı bir iş bulamıyordu. Annesinin ve annesinin arkadaşının bir oyunuyla genç kızımız annesinin arkadaşının oğluyla tanışıyordu. Biraz romantik sahneler ; öpüşmeler , koklaşmalar..

Tam öyle bir sahne geldiğinde tekrar kıpırdandığını hissedip tekrar tırnaklarımı oynattım. Gülüyordu filme bakarak. Dayanamıyordu ama büyük konuşmuştu. Bunu ödeyecekti. Elimi geri çekip filmin sonuna kadar hiçbir şey yapmadım. Film ara verdiğinde herkes çıkmaya başladı. Biz oturduk ve bir süre gidenleri izledik. Sonra tekrar fısıldayarak yaklaşıp konuştum.

"İyi dayandın. Harikasın."

"Dünkü çocuk değiliz herhalde."

"Allah Allah." dedim sırıtarak.

Çok geçmeden ikinci yarı başladı. Bu sefer o da rahat durmuyordu. Açık olan belime elini sokup öylece durdu. Belimden huylanmıştım ama onun kadar değil. Elimi tuttum ve bir şey yapmadım. Ama onun eli filmin sonuna kadar öylece kaldı. Tekrar filme odaklandım ve izlemeye başladım.

-

Filmden çıktıktan sonra yaklaşık üç buçuk saat geçmişti. Öğlen şirkette olabilmem için kıyafet bakmamız gerekiyordu. Yine el ele bir dükkana girip bakmaya başladık. Aşırı abartılı bir elbise istemiyordum ama şık görünmem gerekiyordu. Ailenin tek kızıydım ve o akşam bende o mekanda bulunacaktım.

Akın ilk girdiğimiz yerden bir takım elbise alıp geldi. Genel olarak hep aynı markayı tercih ediyordu. Bedenide aynıydı ve denemek ona göre değildi. On dakika sürmedi. Alıp gelince bana kıyafet bakmaya başladı. Kısa ama pulları olan siyah bir elbiseyi üzerime tutup aynada baktım. Sonra ona gösterdim.

"Akın , baksana bu nasıl?"

"Yok. Bunu beğenmedim." Güldüm.

Başka bir elbiseye bakmaya başladım. Kırmızı uzun bir elbiseydi. Kabine doğru gidip üzerime geçirdim hızlıca. Arkası bele kadar açıktı. Önü ise aşırı dekolteliydi. Ama vücudum elbiseyi aşırı iyi taşımıştı. Göğüslerim çok dolgun görünüyordu.

"Giydin mi?"

"Evet bir saniye."

Saçımı düzeltip kabinin kapısını açtım ve dışarı çıktım. Etrafımda dönmemle Akın'da etrafa bakmaya başladı rahatsız olur gibi.

"Beren bu fazla açık değil mi? Baksana sırtın komple açık. Göğüs dekoltesi de çok fazla. Ne anladım ben bunun uzunluğundan."

"Ama vücudum çok iyi taşıdı. Tam oturdu."

"Bence taşımamış. Çıkar bunu."

"Bunu alacağım."

"Beren. Gir içeri çıkar şunu. Akşam olay çıkmasın dendi. Beni katil etme davette."

Surat asa asa tekrar kabine girip kıyafetlerimi giydim. Bu mağazadan çıkıp mağaza mağaza dolanmaya başladık. En son Akın beyin gönlüne pek yatmasa da V yaka lacivert yırtmaçlı bir elbise aldık. Saat üç olmuştu. Öğleden sonraya geliyordu ama ne yapayım? Beklesin Güngör bey. Onunla da iş yaptık zamanında. Az bekletmedi kendisi.

"Yemek yedikten sonra geçelim şirkete."

"Sen beni bırakıp gidecek misin? Yoksa gelecek misin?"

"Ne yapayım istersin?"

"Güngör'le konuşacağım. Sen pek sevmezsin ama gel istersen."

"Beni hiç bulaştırma ona. Bankaya falan uğramam lazım. Aslında Çetin halledecekti ama ben yapayım boşum bugün nasılsa."

"Anlaştık o zaman."

"Anlaştık."

-

Güngör'le konuşmamız nihayet bittikten sonra bende bittiğimi fark ettim. Bu adamla nasıl iş yapacaktık ona nasıl güvenecektik hiç bilmiyorum. Malları gümrükten Güngör geçiriyor. Mecbur onunla arayı iyi tutmak zorundayız ama adam asla susmuyor. Cimri , inatçı , geveze.. Sevmediğim ne kadar özellik varsa sanki onun üzerinde toplanmış.

Kendi arabamla gelmediğim için toplantının bitmesini bekledim bir süre. Cengiz burada hazırlanacaktı. Mustafa'yla Çetin'de toplantı bitişi eve gidip evde hazırlanacaklardı. Onlarla gitmeyi planlıyordum. Kapıda Çetin'i görünce ona doğru ilerlemeye başladım ki asistanı geldi. Onlar konuşurken uzaktan bekledim. Kız gülümseyerek uzaklaşınca yanına gittim.

"Bekar olmak nasıl bir duygu?"

"Mükemmel. Eve geçiyorum geliyor musun?"

"Mustafa?"

"O toplantıda yoktu. Haber de vermedi nerede bilmiyorum. Gel gidelim biz."

"Tamam."

Mustafa neredeydi? Neden haber vermemişti? Kafama çok takılınca Cengiz'e mesaj attım. Mustafa'yı sordum. Cevap beklemeye başladım.

Arabaya bindikten sonra kısa sürede eve geldik. Her yer her yerdeydi yine. Mutfak tamamen boşaltılmıştı ve salonda öyle. Bizim odaya gelince daha dokunulmadığını görerek sevindim. Akın aldığımız elbiseyi yatağın üzerine bırakmıştı.

Lavaboya doğru ilerledim. O da oradaydı. Takım elbise çok yakışmıştı. Her yer onun parfümü kokuyordu. Gidip arkadan sarıldım.

"Akın çok yakışıklı olmuşsun."

"Diyorsun." dedi yine son harfi uzatarak. Bu ara huy edinmişti ama her yaptığında çok tatlı oluyordu.

"Beni bekleyeceksin değil mi?"

"Sensiz nereye gideyim? Buradayım bekleyeceğim."

"Tamam o zaman."

O banyodayken saçımı tepeden topuz yapıp kıyafetlerimi çıkardım. Tamamen soyunduktan sonra aynada kendime baktım. Bana bakmıyordu. Güldüm. Duşa girip vücudumu soğuk suyla yıkadım. Zaten bütün gün sıcaktan ölüyorduk. Soğuk su azdı. Buzlu suya yatırmalıydım.

Duştan çıktıktan sonra altıma iç çamaşırımı giydim. Üzerime bir şey giymeden elbiseyi geçirdim. Elbise toparlıyordu. Neyseki aşırı uzun değildi. Uzundu ama ayaklarıma dolanmıyordu. Topuklu ayakkabılarımı en son giyecektim. Bu sefer günlük makyajıma göre bir tık daha yüksek bir makyaj yaptım. Saçlarıma maşa yapıp elimle doğallaştırdıktan sonra parfümümden sıktım. Aynada kendime baktım bir süre. Gerçekten çok güzel olmuştum.

Ayakkabılarımı giydikten sonra ufak bir el çantası alıp odadan çıktım. Akın alt katta olmalıydı. Merdivenlerden indikten sonra mutfağa baktım yoktu. Salonda da yoktu. Muhtemelen arabada bekliyordu. Asansöre binip aşağıya indim. Araba kapının önündeydi. O da arabanın önüne yaslanmış bana bakıyordu. Büyük bir özgüven ve topuk seslerimle yürüdüm. Yanına gelince bir kez etrafımda dönüp ona baktım.

"Çok güzel olmuşsun." dedi hafif kekeleyerek. gülümsedim.

"Kapımı ben açıyorum o zaman."

"Dalmışım." dedikten sonra kapımı açarken tekrar güldüm.

O da kendi koltuğuna oturduktan sonra arabayı çalıştırdı. Anladığım kadarıyla herkes ayrı ayrı gidecekti. Telefonumu alıp karıştırmaya başladım. Cengiz'den iki saat önce mesaj gelmişti. Nasıl oldu da görmedim? diye sorgularken mesajı açtım.

'Zümrüt rahatsızlanmış. Mustafa onunla kalacak. Biz üçümüz gideceğiz.'

'Tamam' yazdım onaylayarak. Tekrar mesaj geldi saniyesinde.

'Ben burada kapının önündeyim. Arabadan çıkmadım. Hep beraber gireriz.'

'Tamam' yazdım tekrar.

"Cengiz oradaymış. Arabada bekliyormuş bizi. Beraber gireriz dedi."

"O girerse biz giremeyiz zaten. Tek davetiye gibi düşün."

"Daha önce kaç kere gittin böyle bir davete. Kumarhane ya da başka böyle bir davet."

"Dört veya beş. Her sene bir kumarhane açılmıyor. Eğer batarsa açanın vay haline."

"Bir daha açsın."

"Öyle bir şey yok. Bir daha açamaz."

"Neden?"

"Biz silah satın alıyoruz , kaçırıyoruz , satıyoruz. Bunların olayı da bu. Kumar yani. Bu tarz yerlerin sahiplerinin bir adı vardır alemde. Batarsa bir kere o leke çıkmaz."

Arabayı park ettikten sonra inip kapımı açtı. O sırada Cengiz'de kendi arabasından inmişti. Merdivenlerden indik usulca. Kapısında gazino tabelası vardı.

"Silahlar?" dedi kapıda duran adam.

Cengiz'le Akın silahları çıkartıp verdiler. Bende yoktu.

"Çantaya bakacağız."

"Başka silah yok dedik."

"Bakmam gerek."

Çantayı açıp gösterdim. Boş boş suratıma bakıyordu. Sinirle çantayı kapattım. Usul usul Akın'ın koluna girdim. Beraber içeri girince başladı asıl gürültü.

Uzun bir koridordan geçtik. Sağda ve solda bir sürü kapı vardı. Sanki otele gelmişiz gibi. Uzun nir merdivenden de indikten sonra asıl salona giriş yapabilmiştik. Duvarlar sarı kırmızı duvar kağıtlarıyla kaplanmış klasik bir kumarhaneydi. Tosbağa Yaşar'ı arıyordu gözlerim. Kenan varken bir kere görmüştüm onu. Hal hatır sormaya diye silah almaya gelen adamdı. Ucuza silah almaya çalışıyordu bir konuşmuşluğumuz var hesabına.

Büyük masanın etrafına toplandık ve gelenlere hafif yan gözle bakmaya başladık. Akın'a döndüm.

"Yaşar nerede? Görebiliyor musun?"

"Az önce gördüm. Gelir şimdi."

"Tamam."

Ben neden görememiştim? Dikkatimden kaçmıştı. Yaklaşık yarım saat boş boş oynayanları seyrettik. Bizim kumarla işimiz olmazdı. Ne kadar Cengiz oynamak için diretse de Akın onu durdurmuştu. Geçen yarım saat sonunda Tosbağa Yaşar'ı gördük. Yanımızda doğru geliyordu. Yanımıza geldikten sonra ilk Cengiz'le el sıkıştı.

"Gönül isterdi ki Kenan'da gelsin. Allah rahmet eylesin. Hoş geldiniz." Dedikten sonra Akın'la el sıkıştı. Daha sonra elimi tutup dudaklarına götürdü.

"Sizde ailenin Belası olmalısınız. En son gördüğümden daha da güzelleşmişsiniz." Elimi öpmeyi bırakmıştı ama hâlâ tutuyordu. "Geleceğinizi duyduğumda heyecanlanmadım değil. Size eşlik eden bir erkek var mı?"

"Ben eşlik ediyorum. Nişanlısıyım." Akın'a döndüm. Bu yüz ifadesini biliyordum. Sinirleniyordu.

"Parmağında bir yüzük göremedim. İzninizle."

Elimi koluna zorla dolarken sağ elime baktım. Allah kahretsin. Dün duşa girerken çıkartmıştım. Şimdi Akın'a vereceğim hesabı düşünüyordum. Yaşar ise sağdaki adamı gösteriyor soldaki masayı anlatıyordu. Dinlemesem de belli etmiyordum.

"Güzelmiş."

-

Gece geç olmuştu ama kolum hâlâ Yaşar'ın kolundaydı. Usulca kolumu sıyırdım.

"Ben bizimkilerin yanına döneyim."

"Sana daha üst katı göstermedim. Oraya da bakalım sonra gidersin."

"Bakmasın üst kata. Biz gidelim artık. Tekrar hayırlı olsun." dedi Akın , hızır gibi yetişerek. Peşinden Cengiz'de gelmişti koşar adımlarla. Yaşar'dan kurtardığım koluma baktım. Sonunda özgürdüm.

"Yaşar abi tekrar hayırlı olsun. Biz gidelim."

"Tamam Cengiz'im. Müsaade sizin."

Cengiz ortada ben sağında Akın solunda giderken Yaşar tekrar seslendi. Hep beraber durduk tekrar.

"Tekrar görüşelim." dedi elimi yine o pis ağzıyla öpücüklere boğarken. Elimi sertçe çektim.

"Görüşürüz."

Dedikten sonra önden yürümeye başladım. Dışarı çıktığımızda bir an durdum. Ne yapacaktık şimdi. Akın beni kesecekti ama ne zaman? Cengiz'in arabasına binip binmemeyi düşündüm.

"Ucuz atlattık." dedi Cengiz ter dökerek. "Nasıl gidiyoruz şimdi? Aynı mı?"

"Beren arabaya bin."

Emir vermesine ne kadar sinirlensem de paşa paşa arabaya bindim. Onların arabanın önünde konuşmalarını bekledim biraz. Sesleri gelmiyordu. Daha sonra Akın arabaya doğru yürüyüp kapısını açtı ve arabaya bindi. Arabayı çalıştırıp normal hızda sürmeye başladı. Hızını artırıp beni korkutmaya çalışmayacağı için iyiydim. Bu klasiği yapmamalıydı. Gerçi benim korkmayacağımı biliyordu. Beni böyle korkutamazdı. Alt tarafı bir yüzük. Tamam takmam gerekirdi ama ben takı takan bir insan değilim ki. Özellikle de yüzük. Unutmuşum işte ne var?

Bir süre nereye gittiğini çözmeye çalıştım ama buraya hakim değildim. En son kestirmeden eve sürdüğünü fark ettim. Ne yani bir şey demeyecek miydi?

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Susmaya devam ediyordu. Evlenme teklifi ettiği -evin aşağısında bulunan- sahile gelince park yerinde ani frenle durdu.

"İn."

"İnmiyorum!"

Kapısını kapattıktan sonra hızlı adımlarla gelip benim kapımı açtı. Bu sefer sesi yükselmişti.

"Beren. İn!"

"İnmiyorum dedim duymadın mı?! Sıkıyorsa indir!"

Sola bakıp derin bir nefes çektikten sonra kalçamdan tutup kucağına aldı sertçe. Belim acımıştı ama ses çıkartmadım. Arabanın kapısını kapattıktan sonra beni indirdi. Yürümemi bekliyordu. Şezlongların olduğu yere yürüdüm. Kumlara gelince ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Biraz yürüdükten sonra bir tane şezlong seçip oturdum. Çantamdan tokamı çıkartıp saçlarımı tepeden topladım. Ona hiç bakmadan denize doğru bakıyordum.

"Hoşuna mı gidiyor anlamıyorum?! Beni bu hale getirmek hoşuna mı gidiyor?! Ya da tombul Yaşar'ın elini o bok ağzıyla öpmesi hoşuna mı gidiyor?!"

"Akın aptal aptal konuşma! Unutmuşum işte ya! Ben yüzük mü takıyorum günlük hayatımda! Alışkın değilim duşa girince koymuşum dolaba. Of!"

"Oflama boşa! Delirteceksin beni , Delirteceksin!"

Ayağa kalkıp karşı şezlonga yanına oturdum. Bana dönmesini sağladım.

"Özür dilerim. Gerçekten bir daha çıkarmayacağım. Böyle olacağını bilemezdim."

"Söz ver bana. Duşta bile çıkarmayacaksın."

"Söz veriyorum. Söz , söz , söz , söz."

"İyi. Ver elini."

Elimi uzattım. Cebinden yüzüğümü çıkartıp parmağıma tekrar taktı. Ne ara getirtmişti bunu diye düşündüm.

"Ne ara aldın bunu?"

"Getirttirdim işte karışma orasına." Birden aslan kesilmişti. Yavaşça sokulup bulaşmaya başladım.

"Hem bu kadar kıskanma beni. Sana zarar."

"Benim olanı sakınırım , kıskanırım. Kimse benim olana o kadar yakın davranamaz. Anlaşıldı mı?"

Onaylarcasına başımı salladığım sırada elleriyle çenemden tutup yüzüme baktı. Tam dudaklarıma yaklaşırken derin nefes aldım. Ama geri çekildi.

"Öpmeyecek misin?"

"Öpmeyeceğim. Bir iddiaya girdik."

"Şaka yapıyorsun herhalde."

"Hayır yapmıyorum."

"Aman öpmezsen öpme."

Dedikten sonra biraz kenara kayarak uzaklaştım. Gülüyordu ama ciddiyetimi hiç bozmadım.

"Eve gidelim. Yoruldum ben."

"İyi gidelim."

Önce ben sonra o ayağa kalktı. Önden sinirli sinirli yürümeye başladım. Aptalca bir iddia yüzünden beni öpmüyordu. Saçımı arkaya atıp sinirli yürümeme devam ettim ama çok sürmedi. Sağ elimi tuttuğu gibi beni kendine çevirerek elini yanağıma koydu ve dudaklarımı tutkuyla kavradı. Elimi göğsüne koyarak öpücüklerine karşılık verdim. Beni öpmemesi sinirlendirse de şu an yaptığı çok hoşuma gitmişti. Bir elini belime koyarken vücuduyla vücudumu birleştirdi. Şimdi biraz daha sert öpüyordu. Bir anlığına geri çekildim.

"Akın."

"Hı?"

"İddiayı kaybettin."

"Başlarım iddiasına."

Daha son kelimeyi söyleyemeden tekrar öpmeye başlamıştı. Alt dudağımı çekerken tekrar üst dudağımla alt dudağı birleşiyordu. En son geri çekilip boynuma uzun bir öpücük bıraktı.

"Ben seninle ne yapacağım?"

-

Continue Reading

You'll Also Like

992K 17.2K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
1.2M 110K 45
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...
365K 19.7K 54
"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın o...
13.4K 920 23
What happens if the investigator falls in love with the accused?💔 تحتوي على 🔞