Adelya

Por tabikipatch

2M 126K 28.8K

abi konulu kitapları okumayı sevdiğim için bende bir şansımı deneyeyim dedim Más

1
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
Karakter Tanıtımı
51
52
53
54
55 💜

2

64.2K 3.1K 824
Por tabikipatch

İyi okumalar.

Üç gün boyunca kimse bu konu
hakkında konuşmamıştı. Sanki hiç test yaptırmaya gitmemişiz gibi. 

Ablam bile konuyu açmadı.

Şimdi ise hepimiz kahvaltımızı yapmıştık ama masadan kalkmıyorduk. Annemler kahve içerken, ben portakal suyumu yudumluyordum. Normal gibi gözükse de herkes gergindi. Babam bana bakmaya başlayınca, bardağımı bırakıp babama döndüm.

"O testin sonucu ne çıkarsa çıksın, sen bizim kızımızsın."

Bunu söylemesi için üç gün mü geçmesi gerekiyordu?

Peki neden bu cümle onların kızıymışım gibi hissettirmiyordu?

Annem hemen lafa atladı. "Tabi ki de bizim kızımız. Test umurumda değil. Çok güzel bir hanımefendi yetiştirdim, kızımı onlara bırakmam."

"Ayrıca görmedin mi kızı, bu saatten sonra onunla ilgilenemem."

Sakın göz devirme Adelya. Sakın.

Tabi hayallerindeki gibi bir kız yetiştirdi. Elinden kayıp gitmesini istemez.

Ablam genelde bizimkilere zıt giderdi. Bu sıkı yönetimde ablam kadar onlarda zorlanmıştı. Ben ise ne derlerse yapardım çünkü ailemden aşırı derecede çekiniyorum.

Ablam öyle miydi? Tam anlamıyla cazgırdı. Zaten ona yakışacak en güzel mesleği yapıyordu. Avukattı kendisi. Hakkını çok güzel savunurdu.

"Anneniz haklı. Test bir şeyi değiştirmez."

"Eğer sorunuz yoksa hazırlanın da çıkalım. "

Sanki dersteyizde, anlamadığınız yer var mı diye soruyor.

Ablam ile aynı anda ayağa kalkıp yemek odasından çıktık. Koluma girip konuşmaya başladı.

"Kızın olduklarını söylerken bile senden öğrenci gibi bahsetmeleri sinirlerimi bozdu."

Haklıydı.

Odamın kapısının önüne gelince, bana sarıldı. "Sonuç ne olursa olsun, ben senin ablanım. Kan bağı umurumda değil. Test pozitif çıkarsa da sakın üzülme. Senin için en iyisi olması içi elimden geleni yapacağım."

Son cümlesi ile kollarımı daha sıkı sardım. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı. 

Bu ailede tam  anlamıyla benle ilgilenen kişiydi. Zaten bu test olayında canımı sıkan tek şey, ablamın gerçek ablam olmama ihtimali.

Kollarını çekip, gözyaşlarımı sildi. "Ağlama artık. Hem annem görürse mahveder bizi." 

Dediğine hafifçe güldüm. Haklıydı. Hanımefendiler ağlamazdı. Ama benim gibi bir sulu göze göre zor bir durumdu ağlamamak.

"Sende hazırlan, bende giyindikten sonra yanına gelirim." Kafamı salladığımda  odadan çıktı.

Giyinme odama geçip kıyafetlerime göz gezdirdim. Kafamdan kombini yaptıktan sonra, giyinmeye başladım. 

Giyindikten sonra makyaj masama oturdum. Makyaj yapmayı pek sevmezdim. Makyajsız halimi beğeniyordum ama gelin bunu bir de anneme anlatın. Bir hanımefendi her zaman kusursuz görünmeli. Önce tüm yüzüme nemlendirici ve güneş kremi sürdüm. Ardından rimel ve çok az allığımı sürdüm. Son olarak parlatıcımı da sürdüm mü tamamdır.

Saçımı alttan sıkı bir topuz yapıp, parfümümü sıktım. 

Hazırım.

*

Artık birinin çıkıp şaka demesi gerekiyor.

Evet, bekliyorum.

Gözlerim dolu dolu ablama baktım. O da zaten bana bakıyordu. Kolunu bana sarıp sıkıca sarıldı. 

Ne mi oldu. Test sonucu açıklandı. Gerçekten karışmışız. Hangi filmin içindeyim şu an? Böyle bir şeyin olma ihtimali bile düşükken, o ihtimal gelip beni bulmuştu.

Normalde Paris'te doğmam gerekirken, İstanbul'da doğmuştum. Onda da salak hemşirenin dalgınlığı yüzünden karışmıştım.

Ne vardı, biraz daha annemin karnında kalsam.

Teknik olarak erken doğan sen değilsin.

Doğru.

"Böyle bir sorumsuzluğu nasıl yaparsınız?"

Babam bağırmıştı resmen. Yerimden sıçradım. Daha önce onun bağırışını duymadığımı fark ettim. Sınıfta ikinci olsam bile bağırmamıştı. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır. 

"Beyefendi çok haklısınız, zaten o zamanlar çalışan hemşireyi arıyoruz. Hastaneye dava-"

"Hastaneye dava açmam bu durumu düzeltmeyecek!"

Babamı daha önce böyle görmemiştim. Gözleriyle adamı öldürdü resmen.

Babam annemin yanına geri oturup kafasını ovmaya başladı.

"Sana verdiğim sözü unutma, senin için en iyisi ne ise onun olması için savaşacağım."

Bu sözlerden sonra gözyaşlarım artık akmaya başladı. Ablama daha sıkı sarıldım. Çevreme baktığımda biyolojik annem de ağlıyordu. Biyolojik babam ise dalgınca yere bakıyordu. Dilay ise sanki karıştırılan kendisi değilmiş gibi tırnaklarını inceliyor. Geçen gün gelen çocuk ve yanında ondan büyük ya da yaşıt çocuk -ki sanırım kendileri abilerim oluyor- onlar da bana bakıyordu. 

Bakışlarımı çevirip bizimkilere baktım. İkisi de çok sinirliydi.

"Doğru olanın herkesin öz kızını alması gerektiğini düşünüyorum."

Doktorun lafı ile annem ayağa kalktı. "Sana fikrini soran olmadı."

Buna başka zaman gülebilirdim. Annemim Türkçesi bizimkinden beterdi. Konuşunca çok komik oluyordu.

Babamın bana baktığını fark edince kafamı ona çevirdim. Düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. Kaşlarım istemsizce havaya kalktı. Babam bize ilgisini göstermediği gibi duygularını da göstermezdi. Sınıf birincisi olduğumda bile aferin derdi ama yüzüne bakınca hiç aferin demiş gibi görünmezdi.

Babam bir anda ayağa kalktı. "Dışarıda bir yerde oturup konuşalım ne yapmamız gerektiğini." dedi biyolojik babama karşı. O da kafasını sallayıp ayağa kalktı. 

Hepimiz ayaklanıp dışarı çıktık. Ablamın kolunda asla çıkmıyordum. Abiler tam arkamızda, annemler önümüzde, Dilay annemin yanında yürüyordu. Kızı anlamıyorum. Annemin annem olmasını çok çabuk kabullenmiş gibiydi. 

Sevgi bağlarımız çok güçlü olmasa da, onlardan ayrılmak istemiyorum. 

"Bu kız niye annemin dibinde?"

"Çok çabuk kabullenmiş gibi. Ben mi abartıyorum yoksa?"

"Saçmalama, bence ailesini sevmiyordu ve fırsat ayağına denk geldi."

Ablamın dediği ile olduğum yerde durdum. Ben durunca ablam ve abiler de durdu. 

"Yoksa biyolojik ailem kötü insanlar mı, yoksa niye sevmesin ailesini?"

Ben bile ailemin bu durumuna rağmen ayrılmak istemiyordum.

Ablam söylediğim şeyler ile gözleri kocaman oldu. Sonra kafasını iki yana salladı. "Kadın sana baktıkça ağladı. Sanmıyorum kötü insanlar olduğunu."

"Bir sorun mu var?"

Kafamızı abilere çevirdik. Ablam konuşmaya başladı. "Bir sorun yok."

Bu sefer bugün gelen abi konuştu. "Neden durdunuz o zaman?" 

"Seni ilgilendirmez, siz yürümeye devam etsenize."

Ablamın lafından sonra gözlerini devirip yürümeye başladı, ardından da diğeri.

"İki tane abin olduğuna inanamıyorum. Umarım ablan yoktur."

Dedikleri ile kıkırkdadım.  Kıskanıyordu ki haklıydı. Bende ablamı Dilay ile paylaşmak istemiyordum. 

"Ne güzel iki ablam olur."

Koluma vurdu bir anda. "Nankörsün, yazık emeklerime."

Gülüp devam ettim. "Şaka yaptım ya, olsa ne yapayım benim zaten bir ablam var."

Tekrar koluma girip konuşmaya başladı. "Aferin, bu düşüncenden asla vazgeçme."

Sonunda hastaneden çıktığımızda, en yakın kafeye girdik.

Ablamın sözleri ile ona döndüm.

"Kızlar ayrı bir masa da otursun, biz ayrı konuşalım."

Gözlerimi büyütüp ona baktım. Ne gerek vardı ki. Bende duymak istiyorum.

Biyolojik baba ise ablamı onayladı.

"Evet, biz ayrı konuşalım."

Ablam gözlerin kapatıp açtı ardından bana gülümsedi.

Bu demek oluyor ki üzülmemi istemiyor.

Yeteri kadar üzülmüşüm zaten, daha ne olabilir ki.

Dilay hemen atlayıp "Olur." dedi ve masanın birine yürümeye başladı.

Dudağımı büzüp ablama baktım tekrar. Kafasını iki yana sallayıp, o da başka masaya geçti.

Abiler dışında hepsi ablamı takip ederken, onlar bana bakıyordu.

Büyük olan "İyi misin?" dedi.

Sadece kafamı sallayarak, Dilay'ın masasına oturdum.

Oturmam ile garson siparişlerimizi almaya geldi. Ben bir şey istemezken, Dilay soğuk kahve istedi.

Pür dikkat ablamların masasına bakarken Dilay konuşmaya başladı.

"Çok mu zenginsiniz?"

Şaşkınlıkla Dilay'a baktım.

"Efendim?"

"Çok mu zenginsiniz diyorum."

"Bunun ne önemi var ki?"

Gözlerini devirdi. "Kim ailesinin çok zengin olmasını istemez ki?"

Bizim masaya kısa bir bakış atıp tekrar Dilay'a döndüm.

"Ailen olmasını  nasıl bu kadar çabuk kabullendin?"

O sırada kahvesi gelmişti. Kahvesinden bir yudum aldı. "Onları sevmiyorum çünkü."

Nasıl sevmez ya. Aklım almıyor. Bizimkiler bana sevgisini göstermediği halde onları seviyordum.

"Onlar sana kötü mü davranıyordu, neden sevmiyorsun ki?"

Omuz silkti sadece. Gözlerimi devirip anlamlara döndüm. Nedense kıza ısınamadım. Öz ailemin kötü davrandığını düşünmüyorum.

Ablam ve büyük abi hararetli bir şekilde konuşuyordu. Kaşlarımı çattım.

"Annem buralı değil. Nereli?"

Bu sefer ona bakmadan konuştum. " Fransız."

"Orada mı yaşıyorsunuz?"

Kafa salladım sadece. Babam aşırı sinirliydi. Her an birinin üstüne atlayacak gibiydi.

"Ne güzel, artık Fransa'da yaşayacağım demek ki."

Çıldırmak üzereyim. Taşınma hayali kuruyoruz bir de.

"Sende artık bizimkilerle o salak mahallede kalırsın. Acıdım şimdi sana."

Sinirle ona döndüm. Zamanında kendisi orada kalırken, şimdi bana acıyor.

Acaba o evde bunu dövüyorlar mı?

Ya öyleyse.

"Seni dövüyorlar mıydı?"

Öyle bir kahkaha attı ki ablamlar bile bize döndü.

Cevap beklercesine ona baktım. "Hayır, ne alaka?"

"Bu aileden neden bu kadar nefret ediyorsun o zaman?"

Sinirleniyordum.

Yine düzgün konuştum, sinirlenince ve heyecanlanınca bir anda Fransızca konuşuyordum.

Ablamlar konuşmasına geri dönmüştü ama küçük abi bana bakıyordu. Gözlerimi hemen çektim.

"Çünkü hepsi salağın teki."

Bu kadar nankörlük olamazdı. O aile bu zamana kadar seni yetiştirdi. Seni büyüttü.

Derin bir nefes aldım. Onunla konuşmak istemiyordum artık. Azıcık konuşuyordu onda da doğru düzgün bir şeyde anlatmıyordu.

Ayağa kalkıp masaya ablamların yanına gittim.

"Bitmedi mi konuşmanız?"

Hepsi gözümün içine bakarken, büyük abi konuştu. "Dilay bir şey mi söyledi?"

Dilay'ın konuşması ile ona döndüm. Ne ara geldi bu?

"Sohbet ettik, sizi anlattım ona."

Aman aman ne anlatma. Küçük bir çocuk bile daha mantıklı konuşurdu.

Öz ailemin hepsi sinirli bir şekilde kıza bakmaya başladı.

Gerçekten dövüyor olmasın bunlar. Kıza vura vura belki beyin hücreleri artık yok. Bu mantıksız konuşmasını da açıklar. Büyük abi fazla korkunç duruyordu.

Ablam ayağa kalkıp koluma girdi. "Ben konuşulanları Adelya'ya anlatırım. Akşam evde görüşürüz."

Bir anda yürümesi ile ona ayak uydurdum.

*

Hastaneye babamlar ile tek araba geldiğimiz için, taksiye atlayıp deniz manzaralı bir yere geldik.

Bankta yanyana oturmuştuk ama ikimizde konuşmuyorduk. Yaklaşık yirmi dakikadır böyleyken sessizliği ablam bozdu.

"Ne konuştu senle o kız?"

Olanları kısaca anlattım.

"Kıza hiç ısınamadım. Bir şeyler var o kızda."

"Bende hiç sevmedim"

Derin bir nefes alıp ablama döndüm.

"Siz ne konuştunuz?"

Ablamda bana döndü. Kollarını bana dolayıp, göğsüne yasladı. Bende sıkıca sarıldım.

"Diğer aile ile kalacaksın."

Böyle pat diye söylenmez ki.

"Sakin ol, demedim mi sana senin için en iyisi ne ise onu yapacağım diye."

"Benim için onlar mı en iyisi, kurulu düzenimden ayrı kalıyorum. Ve Türkiye'de yaşayacağım. Buraya nasıl ayak uyduracağım? En önemlisi senden ayrılacağım."

Artık gözyaşlarım durmuyordu. Ablamı yanımda istiyorum.

Ablam benden ayrılıp, gözyaşlarımı sildi.

"Bu zamana kadar aile sevgisi görmedin, bari geç olmadan bu duyguyu tat."

Omuz silktim. "Sen bana yetiyorsun, başka kimseyi istemiyorum."

Korkuyla ablama baktım. Benden sıkıldın mı?"

Ablam göz devirdi. "Saçma sapan konuşma. Bu dediğini duymamış gibi yapıyorum." dedikten sonra tekrar sarıldı.

"Ellerinde DNA testi olduğu için velayetini almak çok kolay olur onlar için."

"Neden beni istiyorlar ki? Kızları var zaten."

"Çok bir şey demeselerde kızları ile belli ki anlaşamıyorlar. Aile velayetini almak için çok çabaladı."

"Babamlar ise vermemek için çabaladı."

"Dava açılsa, en kötü haftasonu bizimle kalmanı sağlayabilirim. Ki her haftasonu Paris'e gelmek zor olurdu. Onlarda istediği zaman yanınıza yollarız ama temelli olarak bizimle kalacak dedi."

"Bugün gelen abin avukatmış. Bana gerek kalmadan konuşup durdu. Sanki ben bilmiyorum."

"Annem kafayı yedi. O kıza ısınamayan tek biz değilmişiz belli ki."

"Gördüğüm kadarıyla onlar iyi insanlar. Annen ağlayıp durdu. İçim parçalandı."

"Onlara alışmaya çalış. İçinde bir pişmanlık kalsın istemiyorum. Dersen ki abla ben yapamıyorum, seni gerçekten kaçırırım. Reşit olana kadar saklanırız."

Bu dediğine güldüm. Gerçekten yapardı.

"Seni çok seviyorum, iyiki benim ablamsın."

"Ben daha çok seviyorum."

Umarım her şey ablamın dediği gibi olurdu.

*

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.


Seguir leyendo

También te gustarán

Ayza Por Yazan Kelebek

Novela Juvenil

325K 28.2K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
2.3M 73.9K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
102K 4.4K 22
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...