Çalıntı(bxb)

By Thebluespirit7

141K 14.6K 6.3K

"Bizim gibilerin olayı bu oğlum. Sizin kader yazgınızdan artta kalan bitmiş tükenmiş mürekkeple yazılmış bizi... More

Bindik Bi Alamete
Şeytanımla Randevu
Esmeralda'nın Son Dansı
Ateşle Öpülmüş
Alaca Bey
Uzun İnce Bir Yol
Bir Gizli Düş Gibi
Aynı Gökyüzünde Ayrı Bir Güneş
Kurşun Asker'in Alacalı Sevdası
Binbir Gece Masalları
Sen Bir Aysın Ben Kara Gece
Serseri Mayın
Kızıl Mavi
Siyah Giyen Adamlar
Çalgı Çengi
Suç Ortağı
Geçmemiş Geçmiş
Fırtına Bulutu
Sokak Lambası
Mühürlenmiş
Sana Gelen Yollar Dikenli
Şiddetli Geçimsizlik
Volkanik Patlama
En Büyük Vurgun
Teninde
Geceyi Çalanlar
Ay Gibi Doğan
Sessizlik
Baskın
Sen De Başını Alıp Gitme
Beni Vurup Yerde Bırakma
Kırgın
Kuytularda
Ederlezi
Bildiğimiz Yoldan
Ala
Tekcan
Yandım Çingenem!
Bizim Dansımız
Teninde Bitsin
! Gangsta Paradise !

Sen Sevgi Kadar İsyan Dolusun

3.8K 282 260
By Thebluespirit7


"Yeni fark ettiğim ama kaç seneden beri bir güzel anım yok.

Git gel boşa dön yeniden başa dön buna fazla zamanım yok.

Bir adım geliver yeniden gülüver bana kelimeler coşsun.

Ben sabrederim ama sen sevgi kadar isyan dolusun..."

💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙

Tekin sıcak bir denizde yüzüyormuş hissinden kopup, ensesinden aşağı buz dökülüyor hissiyle yerinden sıçradığında bir küfür savurdu.

İki gece öncesinde Alaca'nın koynunda uyurken-daha ziyade uyumak yerine onun güzelliğini izlemeye koyulmuşken- hayat epey güzel görünüyordu. Tıpkı berbat bir kitabın cafcaflı kapağı gibiydi oysa dünya.  Ya da daha ziyade vasat bir filmin aksiyon sahnesi dolu fragmanı gibi.

Sıcak boyundan ayrılıp ince beli sarmayı bırakmıştı şafak sökerken. Aydınlanan gök mor-mavi renge bürünüp güneş ufaktan ışıklarını saçarken veda busesi kondurmaya dahi içi sızlayarak eğilmişti Tekin.
Görünmeden gitmesi gerekliydi ve tercihen alaca maviler aralanmadan gitmeliydi ki vedalar kolay olsun.

Bir hırsız gibi girdiği odada evin sahibi gibi uzanırken yeniden bir hırsız gibi tırmanmıştı arka camdan. Ellerinde kızıl tutamların kokusu,teninde hala cildinin tazeliği ve sıcaklığı varken Alaz'ın yanından ayrılıyor olmak epey dokunmuştu yüreğine.
Ağrına gidiyordu bazı şeyler ve gitmeye devam edecek gibiydi.

Tüm gece zihninde evlilik lafı çınlarken bundan aylar önce kendisini sahil kenarında tehdit eden o cesur kızılın öfkesini içinde hissediyordu şimdi.
Elini kolunu sallaya sallaya söz demek namus demektir diyerek vazifesini yerine getiren o Tekinsiz kadar sakin değildi sevda ateşiyle kavrulan Tekinsiz.

Gerekirse canlı cansız tüm nikah salonunu yakıp viran eylemek arzusu içini kemiririyordu bu defa.
Ve bu defa gurursuz bir genç kızın gururu incinmesin diye çabalamayacaktı.
Epey yankılanacaktı namı "Sosyete Mantıları" arasında.

"Ben bu sosyete mantılarına sos döker yoğurtlar yerim ulan!"diye  yürüdüğü minibüs durağına ilerlerken Alaz'ın biricik kankası Bülent'in adresine doğru tam üç araçla ancak varabilmişti!

O geceden sonraki iki geceyi Bülent,Çiğdem ve Tekin beraber geçiriyordu.
Tekin yoğun bir telefon trafiği içerisinde kıza kalacak mekan bulmaya çalışırken Bülent kendi çapında ufak tefek yardım teklifleri sunuyor,kendi bulmamış gibisinden jestler yapmaya didiniyordu.

Tekin bu üzerinden ince çarşafı atıp sinirle soludu.
Zira Alaca'nın kokusunda uyuduğu rüyası  bozulmuş tencere tava sesleri yükselmişti kulağına.
Çiğdem kahvaltı için bir şeyler hazırlarken fırına uğradığı belli olan Bülent ördek gibi kızın peşinden bahçeye adımlıyor,sofra kurmaya yardım ediyordu.

"Bu nasıl yaşamak sevincidir amına koyayım ya!"dedi Tekin uykudan şişik gözlerle söylenirken.
"Her sabah kahvaltı mı olur ?"

"Gece yapılır çünkü kardeşim aynen."dedi Bülent alayla.

"Seni de gece yapsalardı ya Bülbülo. Bir şeye benzerdin. Gündüz aceleye gelmişsin yarısı çarşafta kalmış!" dedi Tekin yastık yorganı sinirle bir köşeye fırlatırken.

"Olum kız var lan evde ! Dilini topla." dedi Bülent çekingen bir edayla. Çipil mavileri endişeyle kıza dönerken Tekinsiz elini iki yana savurup salladı. Dudakları arasına bir sigara yerleştirip eğildiği ocakta alevlendirirken ilk sigaranın ciğerini şenlendirişine izin verdi.

"Seni döver lan o,Bülbülüm." Tekin tezgaha yaslanıp sigarasını içmeye devam etti.

"Alaz'ın yanından gelince süt gibiydin oysa ki..."dedi Bülent homurdanarak.
"Bi an insan olup,efendileşiyorsun falan zannettim."

"Siz zengin değil misiniz lan?"dedi Tekin alayla.
"Oda oda gezdim çalınacak kirli don bile yok koca villada!"

"Sorma Tekin,hepimizin jetleri falan var. Ne alaka oğlum. İş insanlarının iş insanı evlatlarıyız neyimiz olacak üç beş fazla gayrimenkul haricinde?"

"Prensip olarak fakirden çalmıyorum,rahat ol. Donsuz piç."dedi Tekinsiz her zamanki imalı sırıtışıyla.

Çiğdem yorgun gözlerle iki adamı süzerken dağınık topladığı saçlarını düzeltip bakındı ikiliye.
"Sizi bekledim,sofra hazır."

"Aslında!"dedi Bülent gür bir sesle.
"Ben de Tekinsiz'i bizim bir mekan var arkadaşın oraya götüreyim diyordum. Sen de gelmek ister misin ,evde tek kalma Çiğdem?"

Öyle bir mevzu yoktu ama Tekin bu yalana ortak olup kafa salladı hızla.
Çiğdem omuz silkip bahçeye doğru adımlarken Tekin aceleyle döndü Bülent'in çipilli mavilerine.
"Lan dazlak! Nereye gidiyoz?"

Bülent panikle dudaklarını kemirip olumsuz anlamda iki yana savurdu başını.
"Sen gelme. Öylesine dedim."

"Ne karıştırıyorsun kokuşmuş mahalle yaşlıları gibi Bülbül'üm?"dedi Tekin sertçe.
"Kıza mı göz diktin lan yakarım gözünü senin. Misafir o,soysuz."

Bülent bıkkınca bir nefes verip fısıltıyla eğildi Tekin'e.
"Bir mekan var bizim Ali'nin. Eleman lazım mı dedim evet dedi. Ben de Çiğdem'e yardımcı olmak için şey ettim. Yani anlarsın ya sana iş buldum desem incinebilir,ben de dedim eleman ilanını kendisi görürse incinmez falan. Onuru kırılmasın diye şey ettim..."

Tekin minik bir tebessümle kendisi iri ,yüreği minik olan Bülent'i süzdü.
Alaca'nın ondan neden kopamadığı,dost bellediği  aşikardı şimdi. Oldukça sert mizaçlı,yumuşak kalpliydi. Elma kadar sert ama tatlı biriydi bu Bülent.

"Ben niye gelemiyomuşum de bakem hele?"dedi Tekin izmariti çeşme altında söndürüp çöpe yollarken.

"Bugün Alaz da orada. "dedi Bülent gözlerini kaçırıp.

"Sikerim kahvaltınızı ,peynirinizi zeytininizi. Kalkın,hemen gidek."dedi Tekin aceleyle Bülent'in koluna yapışırken.

"O öyle değil işte hacı! Çağla da orada olacak. Diğer arkadaşlarımız falan...dedi Bülent sıkıntıyla.
"Bak yanlış anlama benim için insan iyi olsun yeterli.  Beni bağlamaz mal mülk,statü,ünvan falan. Ben insanlığa bakarım. İyiyse iyiydir,kötüyse kötü. Ama bunlar..."dedi Bülent yüz ekşitip.

"Suratını gondiklerim ne onlar?"dedi Tekinsiz yumruklarını sıkıca kapatırken.

"Oğlum bunlar orta halli tişört giysek baban mı battı  diye espri yapan seviyesiz tipler. Yüz göz olmayı biz de sevmiyoruz. Şimdi Alaz ile selamlaşırsın laf söylerler,mevzu çıkar.  Çağla  da  orada Alaz ile yan yana delirirsin sen."dedi Bülent tek nefeste.

"Martı bokuyla deniz kirlenmez Bülbül.
Marka ederim onları,etiketi de basarım götlerine ! O gacıyı da paralarım Alaca'ya ilişirse." diye hırladı Tekin dişleri arasından.

"Çayları koydum. Soğutmayın beyler!" diye çığırıyordu Çiğdem'in sesi.

Tekin bıkkınca bir sigara daha yaktı üst üste.
Bu Alaca daha çok yakardı,sigara da yaktırırdı esmerine.

**********************************

Mekanı şöyle özetleyebilirdik kıssadan hisseyle.
Yolunacak bir çok kaz vardı Tekinsiz için.

Prada,Gucci,Chanel çantalar masaların sandalyelerini işgal ediyordu. Masaların üzerinde duran rengarenk kokteyller,garip yiyecekler,araba anahtarları ve bir çok Iphone telefon göz kamaştırıcı ve davetkardı neticede.
Tiffany mücevherler,Cartier bileklikler...
Ve buradaki hiç bir Rolex zenci kankalarından hediye olarak aldıkları gibi çakma değildi Tekinsiz'in.

Mekanın girişindeki süslü çiçekli aynada kendini süzdü Tekin.
Yutkundu.

Üzerinde Bülent'e ait bir lacivert gömlek,en hakikisinden ipek kumaş pantolon vardı. Beline dolanan pahalı deri kayış,bir maaş ederdi. Ayaklarındaki spor ayakkabılar biraz eski modeldi zira palet ayaklı Bülent'in üniversite dönemindeki ayakkabılarından araklamıştı.
Temiz,motor yağı bulunmayan hizalı koyu renk saçları canlı duruyordu epey.
Ve kendi miskot limonu yeşilleri tanrı şahitti ki ilk defa kendini gerçekten yakışıklı buluyordu.

Çiğdem,Bülent'in annesinden kalma salaş bir çiçekli elbise ile mekana adımlarken Bülent ise gergince süzdü etrafı.
Alaz'ın kızıllarını bulmak zor değildi zira meşale gibi yanardı bu kızılın kafası.
Okulda bile onca çocuğun arasında böyle bulurdu onu teneffüslerde bahçedeyken!
Yanındaki karamel sarı uzun saçları topuzla bağlanmış Çağla'yı süzen Tekin'e bakıp yutkundu Bülent.

"Eyvahlar olsun..."diye tısladı kendi kendine.

Tekin avına kilitlenmiş bir avcı misali kızın karamela saçlarını,yoğun farlı gözlerini,mavi renkli elbisesini süzdü hırsla.
Ve elleri.
Pembe ojeli ,bakımlı güzel elleri kollarına dolalıydı kendine ait kızılın!

Tekin dişlerini öyle sert sıkıyordu ki kırılmaması mucizeydi teker teker...

Çiğdem gergince mekana bakarken Bülent'e döndü.
"Biz arabada  beklesek daha iyi olur." diye mırıldandı rahatsızca.

Tekin kaba bir şekilde eliyle işaret etti denizin kenarındaki mavi renkli ahşap sandalyeleri.
"Geçiyorsunuz oraya. Bülent de misafirlerine tatlı matlı ısmarlıyor!"

Direkt olarak Alaz'ın gözünün önünü seçmişti Tekinsiz.
Inadına duracaktı orada. O çipil mavileri,mavilerin içindeki damlacık ladar bulunan kahve rengine vurgundu.
Başka biriyle paylaşmak durumu olamazdı,katiyen.

Misket limonu yeşiller öfkeyle beyaz slim gömlek içinde beyazlara bürünen kızıla dönerken kızıl umursamazca menüye bakınıyor önündeki mavi renkli içeceğin pipetiyle oynuyordu elinde.

"Ne la bu? Şirin babanın dölünü mü sağıyorlar?"dedi Tekin iğrentiyle.

"Kız var!"dedi Bülent sertçe mavilerini dikerken.
Çiğdem ise kızaran yüzüne rağmen minik bir kahkaha patlatıp onayladı Tekin'i.

"Şirinler Köyü istila edilmiş,Gargamel fazla Şirinleri kurban pazarında adak diye satışa çıkarmış da nur cemaline kurban olduğum hikmetine ve irfanına sual olunmaz ak sakkalı dedemiz Şirin Baba 'yı mı kesip suyunu çıkarmışlar? Söylesene Bülbülo."dedi Tekin kollarını iki yana savurup yanında oturan Çiğdem'e aldırmadan bacaklarını ayırıp otururken.

"Buram buram varoş kokuyorum dimi?"dedi  Tekin incilerini gösterip sırıtırken haylazca.

"Oğlum ağzını açana kadar mekandaki en klas belki en karizma heriftin."dedi Bülent kendi kendine sırıtırken.

"Açacağım o ağzı. Cart diye yırtacağım  ortadan ikiye eskimiş bez gibi !"dedi koca bir ağız gülen pembe dudaklı  Çağla'yı süzen Tekin.

"Tiramisu yiyelim mi?"dedi Bülent konu değiştirmeye çalışırken döndü Çiğdem'e.
"Ya da havuç dilim baklava ? Dondurmalı gelen efsane."

"Havuç kafama bak."dedi hırsla Tekin fısıldarken.
"Sesi de çıkmıyor he!"
O eller üzerindeyken hem de diye içinden geçirdi sinirle.

"Allah için Tekinsiz! Tatlı yiyelim ,bir şeyler içelim. Bak Alaz'ın içeceği sordun. İtalyan Karamelalı Gazoz. Tatlı tatlı iyi gider hadi."dedi Bülent bıkkınca.

"Şu kızıl saçlı oğlan mı?"dedi Çiğdem merakla.
"İlgilenmiyor gibi."

"Bide ilgilensin amına koyayım!"dedi Tekin öfkeyle.
Sinirle Bülent'e bakıp yumruklarını sıktı Tekin.
"En pahalı şey ne lan burada?"

"Havyarlı ,ıstakozlu bir tür yumurtalı hamur. Omlet tarzı ,neden ki?"dedi Bülent.

"Ondan söyle bana."dedi Tekin nefretle.
"Senin götünde patlayacak ne de olsa!"

"Ben naptım ya!"dedi Bülent şaşkınca.

"Sus lan sus,kankası değil misin bunun?"dedi Tekinsiz sinirle ayaklanırken.

Masadan kalkan bir genç çiftin  yanına doğru ilerlerken hafiften konuşan ikiliye doğru çelme taktı belli belirsiz. Kendi garsonun arkasına kamufle olup ilerlerken dengesi savrulan adam garsona doğru  hafifçe tökezledi.
Ve elbette elindeki karadutlu içecek bir güzel devriliverdi  Alaca'nın süt rengi gibi duran gömleğine.

Görünmez kazaydı işte !  Şansa bak ,Allah Allah.
Şeytanın topal bacağı mı denirdi ya da her neyse ondan işte.

Alaca'nın gömleği boydan boya karadut suyuna bulanırken gölgelerin arkasına sinen Tekin haşin bir sırıtışla   aradan çekildi. Çağla'nın çığırtkan sesi,masadakilerin peçete uzatma çabası  ile daha da bastırdı kahkahasını iki dudak arasında.
Karadut lekesinin değmediği noktalara da yayıyordu aptallar peçete  ile çitilemeye çalışırken.

Karadut lekesini ancak karadutun kendi yaprakları çıkarırdı oysa.
Ve Alaca'nın üzerindeki gömleği de ancak ve ancak Tekinsiz soyabilirdi güzel teninden!

Alaz,masadakilerden müsade isteyerek ters bir bakış fırlattı Tekin'e doğru. Yavaşca sandalyesinden doğrulurken aksak adımlarla ilerledi lavaboya doğru.
Sanki beyazı kara kızıla boyamaya sebep olan Tekin değilmişcesine bir köşede sırıtan Tekin ise ellerini arkaya bağlayarak bilmiş bir ifadeyle süzdü kızılı.

Ne kalçaydı ama hayırsızdaki...
Bilerek yaptığını varsayıyordu Tekinsiz zira dümdüz yürüyen çocuk hafifçe sallanarak ilerliyordu lavaboya doğru.
Tekin iştahla ısırdı dudaklarını.
"Kedi canını ısırdığımın piçi seni..."

Tekin yerinden fırlayan bir ok gibi son sürat ilerledi cafcaflı mekanının epey lüks lavabosuna doğru.
Krem rengi ve lacivert desenli lavabonun içinin epey göz yorucu olmasıyla beraber burun kıvırdı Tekinsiz.
"Bugün gözümü yoracak tek şey kızıllık olsun."diye homurdandı huysuzca.

Lavabonun gri kapısını sertçe çarparken içerisi ayna dolu  mekanda duran ve sırıtan Alaca'ya göz kırptı Tekinsiz.
Çöp kutusunu  kapı önüne doğru hafifçe itikledi Tekin dudaklarını yalarken.
"Biri gelirse ses olur. "

Alaz lavaboya doğru yaslanıp çipil mavilerini devirirken "Biri gelirse mi? Hıı?" diye mırıldandı.
Elleri yavaşca kendi gömlek düğmelerine giderken kızılın beyaz teni allanmaya,yeniden elma şekeri görüntüsü oluşturmaya başlamıştı bile.
Tekin için kıtlamalık saatlerdi.

Tekin hızla ince beli kaldırıp kendine çekerken hafifçe havaya kaldırdı Alaca'yı. Esmer eller,ince beyaz parmaklara oldukça yavaş bir tokat savururken yalancı bir kızgınlıkla azarlar tonda konuştu Tekin.
"Yok öyle,ben soyacağım."

Alaca bir kahkaha savurup başını yasladı Tekin'e doğru. Tekin hala arkadan sıkıca sarıyordu onu kokusunu içine çekerken. Bir miktar karadut suyu kokuyor olsa da lezzetine lezzet katmış da sayabilirdi Tekin.
Muzipçe dilini beyaz boyuna değdirip kurumuş kızıl lekenin ekşi tadını alırken sırıttı Tekin.
"Yalayarak mı temizlesek seni?"

Alaca yüzünü Tekin'in ışıldayan esmer çikolata tenine dönerken hafifçe kavradı elleriyle biçimli çeneyi.
"Özledim."
Cümlesini kısa tutup sıcak dudaklara kendi dudaklarını bastırırken titrek bir nefes verdi Alaca.

Hasret ile kavrulmak neydi en iyi o biliyordu.
Bilmezden,görmezden gelerek hasrete düşmek hele...
Bilse,görse Tekin'in incinirdi güzel gönlü. Bir şekilde mahvederdi savruk rüzgarlarda yalpalayan kaderini.
Alaz öpüşünü daha da sertleştirirken Tekin sımsıkı sarılı gözlerini araladı tereddütle.
Kapıya ters bir bakış atarken hızla kabinlere doğru ittirdi kızılı.

Birinin onu üstsüz görebilme ihtimaline değil bu mekanı,semti komple  haritadan silebilirdi zira.
"Gel buraya!"diye çekti ince beyaz bilekleri kendi göğsüne.
"Doyayım biraz sana."

Alaca muzip bir gülüşle çipil çipil mavilerini süzerken "Düşünmem gerek." dedi elleri yavaşça esmerin boynuna dolanırken.
"Yazı tura atalım."

Tekin sabırsızca "Şttt!"dedi kızgınca.
"Beni sinirlendirdin. Kaçışın yok."
Alaca'nın dudaklarından sulu bir öpücük çalarken elleri savrukça gezindi lekeli gömleğin düğmeleri arasında.
İnsan içinde olmasalar ortadan ikiye parçalamak isterdi bu kumaşı altındaki hazineye kavuşabilmek için.
Tekin sabırsızca bir inilti koyverirken Alaca öpücüklerinin arasından soluklanıp ,yutkundu.

"Çok yakışıklı olmuşsun asıl ben sinirlendim. "dedi hırsla bakan yangın mavileri.

"Susturayım mı seni yavrum? Ben haklıyım çünkü.  Yanında bir avrat olan ben değilim!" dedi Tekin sinirle.
Tekinsiz aceleyle kendi fermuarını aşağıya indirirken altındaki gereksiz baksırı hafifçe sıyırdı. Zaten tek dokunuşu bile yeten kızıla arzu dolu bakışlarını yollarken muzip bir tebessüm ile sırıttı.

Alaca kahkahasını bastırırken klozet kapağını kapatıp yavaşca oturdu üzerine doğru.
Altlardan ayakkabıları sonuna kadar görünsün istemiyordu birilerinin gelme durumunda. Bu yüzden Tekin kabine arkası dönük dururken Alaca oturduğu klozet üzerinde biraz çekip yana savurdu bacaklarını.
Yine rahatsız bir dar alanda kaçamak felekten çalıntı zevkler yaşıyorlardı.

Bizim kaderimizde felekten çalıntı zevkler  herhalde diye düşündü Tekin.
Alaca aralık dudakları arasından esmer iriliği kavrarken,dilini yavaşca bastırdı hassaslaşan başa. Tekin gırtlaktan bir inilti koyuverirken Alaz'ın alevle öpülmüş kızılarını parmaklarına dolayıp hızla çekiştirdi elleri arasında.

"Aşığım sana."diye mırıldandı Tekin epey ufak ve sivri çeneyi parmak ucuyla okşarken gözlerini yumdu sıkıca.
"Uyuyorum sen,uyanıyorum sen. Zihnimde kira vermeden beleşe takılıyorsun be Alaca!"

Alaz muzip bir gülüşle ağzındaki organa hafifçe dişlerini sürterken acıyla gözleri sulanan Tekinsiz ise fal taşı misali araladı misket limonu yeşillerini.
"Lan!"

Alaca uzunca,epey şıpırtılı bir biçimde  dilinde dolandırdığı sertliği hafifçe boğazına doğru itelerken mavilerini dikip izledi esmeri.
Çatık kaşları,yarı aralı ağzı ,kan oturmuş dudakları...
Epey zaman ve boşca  mekanlar gerekiyordu şimdi onlara.
Bir tuvalet kabinine yahut arabanın arka koltuğuna sığmayacak kadar şehvet dolup taşıyordu ikilinin hücrelerinden.

Kapı önündeki sesler ile beraber Alaz ,Tekin'i hızla getirebilmek için işe koyulurken anın bitmesini istemese de hızla gelgitlere devam etti ağzının içinde. Tekin'i hissetmeyi seviyordu bu yüzden bozuk düzene epey bozuktu Alaca.
Bir kaç dakikalık emmenin ardından seyiren uzuvdan genzine dolan ılık tuzlu sıvıyı yavaşça yuttu. İki yudum sonrasında tuzlu tad genzinden midesine doğru kayıp giderken şişik dudaklarını yaladı Alaca.

"Devamı için böbrek veririm."dedi huysuzca mavilerini Tekinsiz'e dikerken.

"Kaçırayım?"dedi Tekin nefes nefese kabine sırtını dayarken  titrek elleri pantolonunu düzeltmeye çalışıyordu aceleyle.

Alaz dudaklarını ısırıp başını salladı hızla.
"Önce ben çıkayım,dikkat çekmesin."

Tekin dudaklarını ısırıp Alaca'yı son kez kendine yaslarken elleriyle avuçladı dolgunluklarını.
"Tekin!"diye kikirdedi Alaca göz süzerek. Bilerek salınarak yürümüyordu sanki! Bir de üzerine yine o omuz üzerinden atılan muhteşem tebessümlerinden birini sunmuştu ki...
Tekin nefesini tuttu.

Önce Alaca kabinden ayrılmadan önce bir öpücük bıraktı Tekin'e sonra Tekin  dayanamadan tekrar çevirip öptü kızılı. Doyamıyordu.
Ne tadına ne kokusuna.
Her temas cennet, her uzaklık ise yoksunluk krizinin cehennem azaplarıydı.

Alaz'ın ardından ördek gibi takip etti onun adımlarını Tekinsiz.
Gölgesi gibiydi her adımında. Yürüdüğü yollara halı gibi serilmek,koluna takmak istese de bir kaç adım yakınında yürürse zalım babasının şerri yine uzaklaştıracaktı bu ikiliyi.

Alaz hafifçe saksıların arasına çekilirken sulu mavilerini dikti Tekin'e.
"Sana nasıl söylemem gerekli bilmiyorum...Aslında söylemesem daha iyi biliyorum. Anla oğlum işte...."

Tekin sinirle bir kahkaha fırlattı.
"Dur bileyim,evleneceksin?"

Alaca olumsuz anlamda iki yana savurdu başını.
"Aklımda ve kalbimde sen varken mi ? Hayır..." dedi omuzları düşen kızıl.
"Ama..."

"Ne ama ! Ne ama amına koyayım. Ümit Besen miyim la ben? Nikahında şahidin de olayım mı? Pastadan çıkıp dansözlük mü edeyim? Ne ama ? Amasına sokarım Alaca. "dedi Tekinsiz sıkılı dişleri arasından.

Alaca hüzünle Tekin'in omzuna yasladı burnunu.
"Deme öyle. Onu kast etmiyorum."dedi buruk bir sırıtışla.

Tekinsiz huysuzca "Hıı."sesi çıkardı.
Soğukça "Ne ima ediyorsun o zaman? Bahçıvan hortumu yemiş tosbağa götü gibi sallanma."

Alaca tatlı bir tebessüm sunup hafifce serçe parmağı ile okşadı esmerin elini.
"Neyle tehdit edeceğim ki seni? Yüzüm yok artık. Şuradan birinin cüzdanını çal da video olsun elimde. Beni düğünden kaçır diye tehdit edebileyim..."

Tekin dudaklarını ısırıp sırıttı.
"Tehdite gerek yok. Seni bana ayırdım Alaca. Sen pastadaki çileksin,o çilek benim."

"Bu sefer personel tuvaleti camından  mı kaçacağım yoksa mutfaktan mı sence?"dedi Alaz içten bir  gülümseme ile.

"Bu sefer dalyarak gibi planlamalar yapmıyorsun. Sizin evde tabak kırılsa kadayıf götlü baban benden bilir."dedi Tekin haylazca.
"Bu sefer Tekinsiz planları yürürlükte."

"Tekin..."dedi Alaz sıkıntıyla gözlerini kaçırırken.
"Gidelim mi? Demiştin ya bana. Sahte kimliklerle yeni bir hayat. El ele dize dize. Beni saklar kimselere vermezdin ya hani? Başka yolu yok Tekin. Zamanı geldi,gidelim. Hemen şimdi gidelim."

Tekin alaylı bir kahkaha patlatıp omuz silkti.
"Yok lan ben sıkıldım böyle senden. Istemiyorum seni. Git kimle olursan ol Alaca,aman. Giden gitmiştir,pastan neyli sahi?"

Alaz'ın porselen cildi kan kızıla döndü saçlarıyla eş olurken. Sinirle çatılan kaşlar,titreyen göz  bebekleri ile dudaklar...
"N-ne?"

"Lan sinirini yerim. Elinden şekeri alınmış bebe gibi ne zırlıyorsun. Piçlik yapıyom anla işte sen de be muhallebi bebesi. Beni kaçır dediğinde gıcıklık yaptıydım ya adet yerini bulsun diye şey ettimdi!"dedi Tekin etrafa bakınıp kimsenin olmayışını fırsat bilerek gömüldü allanan yanaklara.

Alevler kadar sıcaktı sinirle allanan teni!

"Ben bilmem. Ya beni gel kaçır ya da ellere mi yar ediyorsun,arkamdan helva mı döküyorsun. Aklıma başka çözümler gelmiyor!"dedi Alaz sinirle.

Tekin dilini şaklatıp karadut lekesini işaret etti.
"Sen gömlekteki lekeni çıkarmaya kalmadan planı oluştururum ben kafada be ateşparçam. Yerim sinirin lan senin. Halledicek yavuklun sıkma canını."

"Tekin. Haftaya cuma gecesi. Tuzla'da bir kır...."dedi Alaz hüzünle.

Tekin ise alayla omuz silkti.
"İyi de bize ne bundan?
Sen o gün şık giyin yeterli.  En yakışıklı damat olmaya bak."

Alaca sinirle yumruklarını  sıkarken burun delikleri öfkeyle irileşti.
"Ne diyorsun lan amına koyayım!"

"Diyorum ki."dedi Tekin hırsla.
"En yakışıklı damat ol Alaca..."

"...Zira bütün magazin sayfalarında çarşaf çarşaf fotoğrafların olacak!"

Alaz öfkeyle adımlarken son kez omzu üzerinden dönüp  baktı Tekin'e.
"Devlet sırrı veriyorsun sanki Tekinsiz!"

"Sen de bu kalbin tek hükmedeni değil misin lan devlet sayılırsın işte."dedi Tekin eliyle göğsüne vururken.
Sertçe yumrukladı kendi göğsünü.

"Sen..."dedi Alaca göz devirip.
"Sen var ya delirmişsin!"

"Senin sevdan beni deli etti deli. Kızıl kafam...."

Alaz  ise sinirle mekana ilerledi kalabalık masaya doğru.

Tekin arkadan seslice kahkaha patlattı.
"Kökten çözeceğim lan kökten! Bana kalacan işte!"

Alaz'ın gelişi ile kalabalık masadaki sözde dostlar ayaklanıp otoparka doğru ilerledi kızılın peşinden.
Tekin sinirle kaskatı kesilmiş kızılın yeri delercesine attığı sert adımları izlerken daha da etkileniyordu.
Öfkesi,masumiyeti,hırsı... Hepsi bir arada Tekinsiz'i pelte gibi eritmek için vardı sanki.

Alaz hiç şüphesiz ki Tekinsiz'i yakmak için vardı!

Alaca valeden aldığı arabanın sürücü koltuğuna yerleşirken yanındaki kız güneş gözlüğünü indirip telefonuna gömüldü.
Tekin hırsla bir tekme savurdu duvara.
Yanında Alaca vardı. Utanmadan başka yöne bakıyordu kız!

Bir insan Alaca'ya bakmadan nasıl durabilirdi ki?
Hoş ,alıcı gözle cilveli bakışlar atsa kız falan dinlemez mahalledeki kızlar gibi erkek için kavga ederdi Tekin!

Son ses bir müzik yankılanması ile mekandakiler surat ekşitip ,kınarcasına bakışlar fırlattı o yöne. Bangır bangır mekanı inleten şarkı,arabanın dumanı... Hepsi Tekin'in kulaklarına dolup,saçlarını okşayıp geçerken dikiz aynasından sulu ve kızarık mavişlerini dikti Alaz. Çenesini kenetlemiş,dişlerini sıkmıştı.

"O derin yeşil su gözlerin batsın yada ben

Beni kaybeden vicdansız utansın

Bir ömür peşinde pervane gibi bu beden

Beni sevmeyen o kalpsiz utansın..."

Tekin bir kahkaha patlatıp hayranca izledi minik arizona kertenkelesinin doğuşunu. Altında son model yepyeni bir araba olması ya da janti kıyafetleri fark etmezdi.  Buram buram varoş gibiydi Alaca şimdi. Tekinsiz'in çaputları,çalıntı Tofaş'ı olsa hiç sırıtmazdı Tarlabaşı'nın varoş kokulu sokaklarına.
Son ses müzik eşliğinde tozu dumana kata kata ilerledi arabasıyla Alaca.

"Verir miyim lan seni ellere,Alaca'm..."diye sayıkladı Tekin zihnindeki mükemmel vurgunu tasarlarken.

Masaya ilerleyip üç tabak havuç dilim  baklava bulunan masaya oturdu Tekin. Çiğdem bir kahkaha patlatıp "Bu neydi ya?"dedi çatalla otoparkı işaretlerken.

"İkisi  de manyak. Ye tatlını."dedi Bülent gülmesini tutamayıp.
"Harbi harbi manyaksınız ama."

"Ben yedim tatlımı."dedi Tekin arsız bir sırıtışla Bülent'e bakarken.
"Cadoloz anası balınan yoğurmuş belli."

Bülent irice açılan mavilerini uyarırcasına belertirken Çiğdem bir kahkaha daha savurdu.
"Ben de  gömlek temizlemeye gittin sandım." dedi Bülent.

"Niye la ? Çamaşır makinesi miyim ben ? Yıkasın anası olacak cadolozla bacısı olacak gulyabani."dedi Tekin koca bir dilim baklavayı ağzına tıkarken.

"Niye kızdı o?"dedi Bülent sinirle.

"Düğünümden kaçır beni dedi."diye yanıtladı Tekinsiz onu.
"Sahte kimlik ayarla kaçalım gidelim dedi."

Bülent sorgular bir tavırla kaşlarını havaya kaldırdı.
"Bu senin fikrindi? Ee?"

Tekin bir sigara yaktı.
Alaca varken içmiyordu bu mereti. Zira dumanı bile zarardı narin bünyesine.
Gözüne diken oluveriyordu kendi bağımlılığı bile...
Duman bile değmesindi onun tenine...

"Ben kabul etmedim!"dedi Tekinsiz dumanı yuvarlak yapıp çıkarırken.

"Böleceğim ama..."dedi Çiğdem merakla.
"Neden?"

Tekinsiz ise Tekinsiz bir sırıtış koydu suratına. İşaret parmağını tehditkar bir biçimde  sallarken arkasına yaslanıp bir kahkaha savurdu.
"Gönlüm bir sevdanın peşine düşmüş
Aklı yok fikri yok, deli misali!"

"Bunu kenara yazın,yer gök şahidim ki Alaca'yı bana bırakmak haricinde çaresi kalmayacak kimsenin!"diye gürledi Tekin.

Bülent eğilip fısıltıyla mırıldandı irileşen mavileriyle.
"Ne yapıyorsun? Yani yapıyoruz? Ne zaman? Nasıl? Nerede,Kimle?"

Tekin kendinden emin tok bir sesle gürledi.
"Felekten çalıyorum ,felekten! Tek yol bana çıkıyor. Haftaya cuma gecesi Alaca ilelebet benimdir! Ve bu benim en büyük vurgunumdur."

💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙

Merhaba kuzuşkolar❤
Göndermeli Serdar Ortaç parçaları ile  sevdiğiniz beye arizona kertenkeleliğinizi kanıtlamak ister misiniz? Alaca ile özel ders ayarlayabilirim sizler için hehehsjdic.

Her neyse...
Sormak istediğim bir şey var.
Sizce Tekin ne yapacak,kafasında ne var?

Düğünden mi kaçıracak yine,sahte kimlikler hazırlayıp evinden mi alacak? Yeni bir düzen kurup tamamen farklı bir hayata mı adım atacak?
Öyleyse neden Alaca'ya bile bunu söylemedi?
Fikirlerinizi ve tahminlerinizi bekliyorum!❤

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere vote ve yorum bırakmayı unutmayın❤💋🦄

Continue Reading

You'll Also Like

28K 310 10
Hikayemde sık sık +18 davranışlara ve tecavüze yer vereceğim
39.9K 3.6K 30
Eski dost, yeni düşman... Bir de aşk Pencereye doğru yürüdü tüm karmaşasıyla. Perdeyi aralayıp açtı ve karşı eve baktı özlemle. Elleri titriyordu hey...
270K 22.7K 74
Biri mavi diğeri kırmızı, iki göz birbirine kilitlenmişti. Yıllardır bekledikleri tek şeyi bulmuşlardı. Ruh eşlerini. Ama neden birbirlerini öldürme...
42.7K 4.2K 63
"Kadehimdeki alkol gibisin sevgilim baktıkça beni sarhoş ediyorsun.."