BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİ...

By MinityGrey

1.8M 66.4K 8.9K

KİTAP ESKİ ARKADAŞLAR DÜZENLENİYOR. DÜZENLENDİĞİ ZAMAN SEVECEĞİNİZE EMİNİM BU KİTABI 13 YAŞINDA FALAN YAZDIM... More

|1|.Burslu
|2|.İkinci Gün
|3|. ''Korku Filmindendir...''
|4|.Karaoke
|5|.''Sensizlikten Gayrı Bir Derdim Yok''
|6|.Kaza
|7|. ''O güçlü bir kız.''
|8|. Hastane
|10|.Romeo ve Juliet
|11|. Fal
|12|.Prova
|13|.Poyraz Kayer
|14|. ''Bana umutsuz bir romantikmişim gibi hissettiriyorsun''
|15|. İnkar
|16|. Gerçek Romeo ve Gerçek Juliet
|17|. Kamp
|18|.''Ben daha önce hiç...''
|19|. İnanç
|20|. ''Sadece arkadaşça.''
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
Yarışma(Özel not) :)
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
10 Bin :)
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
Duyuru
GÜNCELLENİYOR
Gün.
GÜNCELLENİYOR
Çağan'ın Bayram Mesajı
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
Ben Bilmem Eşim Bilir-Özel
2 Eylül
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
GÜNCELLENİYOR
Duyuru
-Son not-
GÜNCELLENİYOR
Kesit
Soru-Cevap
DUYURU -ÇOK ÖNEMLİ-
TEŞEKKÜRLER!

|9| ''Zehirlisin bunu bilmiyor musun?''

36.5K 1.5K 57
By MinityGrey

***

Sabah, Dağhan beni evden almıştı ve birlikte okula gitmiştik. Bilge, beni gördüğü an koşarak yanıma gelmiş ve sarıldıktan sonra, ''Seni böyle görmeyi çok özledim, iyi misin?'' demişti.

Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra, ''İyiyim. Ben de seni özledim, B.'' demiş ve gülümsemiştim.

''Dağhan!''

Bir anda hepimiz sesin sahibine baktığımızda, İrem koşarak yanımıza gelmiş ve Dağhan'a sarılıp, ''Seni çok merak ettim, Dağhan! İyi misin?'' diye bağırmıştı.

Bilge yüzünü buruşturduğunda, benim de içimde değişik bir his vardı. İrem'in bacaklarını ortadan ayırıp, Dağhan'a sarıldığı kollarını ısırmak istiyordum. Dağhan, İrem'i kendinden uzaklaştırıp, ''İyiyim, İrem. Sen dert etme.'' demiş ve gerçekçi olmayan bir şekilde gülümsemişti. İrem, gözlerini Dağhan'da çektikten sonra yavaşça bana doğru gelmiş ve şeytani bakışlarını bana sunup, ''Kesin senin yüzündendir.'' demişti.

Tek kaşımı kaldırıp, ''Benim yüzümden midir?'' dedikten sonra kahkaha atmaya başlamıştım. İrem bana bir adım daha yaklaşıp, ''Belki karma sana bela olmuştur ha, Taşer? Peki baban öldüğünde de böyle gülüyor muydun?'' dediğinde, vücudumdaki tüm kanın çekildiğini hissetmiştim. Dağhan, uyarıcı bir ses tonuyla, ''İrem...'' dediğinde, Bilge'de şok ve sinir karışımı bir bakışla İrem'e bakmıştı.

Kulaklarım uğulduyor gibiydi. Sanki aldığım nefesler ruhuma acı çektiriyordu. Ruhum sızlıyordu. Havadaki oksijeni değil, kalbimin karartısını içime çekiyordum sanki. Şu an tek istediğim, İrem'in suratına okkalı bir yumruk indirmekti.

Ona doğru yaklaşıp, ''Bunu nereden biliyorsun?'' dediğimde, dudağını ısırıp bana bakmış ve iğrenç bir şekilde gülmüştü.

''Ben, düşmanımın her şeyini bilirim, Taşer. Bildiklerimle onu vururum. Arkama baktığımda gördüğüm tek şey, benimle yarışamayacağının bildirisi olur.''

Dalga ile güldükten sonra, ''Beni düşmanın olarak mı görüyorsun? Ah, İrem...'' duraksamış ve yüzümü ona yakınlaştırıp, ''O zaman öyle bir düşman olurum ki sana, geriye dönüp baktığında olmamış karakterini ve yerlerde sürünen beş kuruş etmez ruhunu görürsün.'' demiş ve nefretle gülümsemiştim.

''Sen göreceksin, Taşer...''

Bana nefretle baktıktan sonra yanımızdan uzaklaşmıştı.

''Geri zekalı...''

Bilge'ye katıldığımı belli edercesine başımı salladığımda, Dağhan'da oldukça ciddi görünüyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde, ''Yalnız konuşabilir miyiz?'' demişti. Başımı salladığımda, Bilge bana gülümseyip ''Sınıfta bekliyorum.'' demiş ve yanımızdan gitmişti.

''Ne oldu?''

Ciddi surat ifadesini bozmadan, ''Babanın öldüğünü bilmiyordum.'' demişti. Acı bir şekilde gülümseyip, yere baktığımda nazikçe çenemi tutmuş ve ona bakmamı sağlamıştı. Bu hareketi değişik hissettirmişti.

''Bak, bu hissin iğrenç olduğunu biliyorum. Hele aklında yokken, aklına sokan insanların kalbini ne kadar kırdığını. Şu an ne yaşıyorsan, yalnız yaşamak zorunda değilsin. Ne hissediyorsan, ben de seninle hissetmeye hazırım.''

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde, gözlerimi kapatmış ve derin bir nefes aldıktan sonra, ''Onu çok özlüyorum, Dağhan...'' deyip duraksamıştım.

Elini yanağıma koyup, ''Biliyorum. Zor olduğunu da biliyorum, geçmeyeceğini de. Sana diyebileceğim tek şey, her ne yaşarsan yaşa, yalnız olmayacaksın. Senin yanında olacağım.'' dediğinde, gözlerimden damlayan yaş, elini ıslatmıştı. Şu an ona deli gibi sarılmak istiyordum ve öyle de yapmıştım. Dağhan'a sıkıca sarılıp, başımı göğsüne yaslamıştım. Elleri aynı hastanedeki gibi, saçlarımı bulduğunda, bunun bitmesini istemiyordum. Kalbim acıyordu ve o benim acılarımı dindiriyordu.

Zil çalana kadar öylece kalmıştık.

Zil çaldığında, ondan ayrılmak istemesem de yavaşça ayrılmış ve ''Teşekkür ederim...'' diye mırıldanmıştım. Yanağımı okşadıktan sonra, ''Sanırım sınıfa gitmeliyiz.'' demiş ve gülümseyip kolunu omzuma atmıştı.

Birlikte içeri girerken düşündüğüm tek şey, Dağhan Dumaner'e geri dönülemez bir şekilde âşık olduğumdu...

*

''Çıkışta karaoke bara gidelim mi? Hem sana ve Dağhan'a geçmiş olsun partisi gibi bir şey olmuş olur.''

Karaoke lafını duyduğum an gülümsemiştim. Başımı olumlu anlamda salladığımda, ''O zaman Dağhan'a haber vermeliyiz değil mi? Hadi gel.'' demiş ve elimi tutup beni sıradan kaldırmıştı. Zaten teneffüs olduğu için rahattık. Tam kapıdan çıkacağımız sırada, Çağan önümüze geçip gülümsemiş ve ''Karaoke bar mı? Ne zaman gidiyoruz?'' demişti.

''Senin gelebileceğini san...'' Bilge'nin sözünü kesip ''Çıkışta gideceğiz. Sen de birkaç kişiyi topla kalabalık gidelim.'' dediğimde, Çağan'da bana gülümsemiş ve ''Tamam.'' dedikten sonra Bilge'ye son bir kez bakmış ve önümüzden çekilmişti.

Bilge, cırlayarak ''Bunu neden yaptın!'' dediğinde, omuz silkip ''Çağan'da bizimle gelmeyi hak ediyor.'' demiş ve sınıftan çıkmıştım. Bilge'de peşimden çıktığında, birlikte Dağhan'ın sınıfına girmiştik.

Dağhan, en arka sırada defterine bir şeyler çiziyordu ve İrem'de onu izliyordu. Bilge'ye doğru eğilip, ''İrem, Dağhan ile aynı sınıfta mı?'' diye mırıldandığımda, Bilge'de ''Maalesef...'' demişti. Yavaş yavaş Dağhan'a doğru yürüyüp yanına oturduğumda, ''İrem beni yalnız bırakır mısın? '' demiş ve çizimiyle daha fazla uğraşmaya başlamıştı.

Bozulmuştum.

İrem meselesine değil, defterine çizdiği çizime bozulmuştum. Gerçekten güzel bir kadın çizimiydi. Yüz hatları çok belliydi. Karakalem olmasına rağmen, belli bir yerde açılıp koyulaşan saçları, çilli yüzü, büyük dolgun dudakları ve gerçekten genel olarak hoş bir siması vardı. Dağhan'ın böylesine bir resim yeteneği olduğunu bilmiyordum. Ya da böylesine güzel bir kadın tanıdığını.

''İrem...''

Dönüp baktığında, beni görmesiyle duraksamış ve gülümsemişti.

''Beni ziyarete mi geldin, burslu?''

Omuz silkip, ''Gelmiştim. Ama seni işinden alıkoydum galiba.'' dedikten sonra başka yere bakmıştım. Bana ne oluyordu? Neden Dağhan'ı kıskanıyordum ki?

''İş mi?''

Sıradan kalkıp Bilge'ye baktıktan sonra, ''Ben sınıftayım.'' demiş ve cevap beklemeden Dağhan'ın sınıfından çıkıp kendi sınıfıma girmiştim. Sırama oturmuş, defterimi delice karalıyordum.

''Sen iyi misin?''

Başımda dikilen Bilge'ye başımı salladığımda, yanıma oturmuş ve elimdeki kalemi alıp, ''Miray, ne oldu?'' demişti.

''Bir şey yok, Bilge. Sanırım çıkışta gelmeyeceğim. Hiç havamda değilim.''

Bilge, kaşlarını çatıp ''Bal gibi de geleceksin. Hava mava dinlemiyorum, Miray.'' dediğinde, onu umursamadan önüme dönmüştüm.

''Öyle mi? Çıkışta seni götürdüğümde de cevap verme...''

*

Evet. Bilge, Dağhan, Çağan, sınıftan Buse, Erdem, Ahmet, Ceren ve yapışkan İrem ile karaoke bara gelmiştik. Bilge dediğini yapmıştı ve beni zorla o karaoke bara getirmişti. Çizim meselesinden beridir Dağhan ile konuşmuyordum. Onu görmezden geliyordum. Önce şarkı söylemek yerine birer içecek söylemiştik. Bilge'ye eğilip, ''İrem'i sen mi çağırdın?'' dediğimde, fısıldayarak ''Ben söylerken duymuş, sarı çiyan.'' diyerek sorumu cevaplamıştı.

''Yapışkan.''

''Bilge yer değiştirelim mi?''

Dağhan, Bilge'ye gülümseyerek sorduğunda, Bilge başını sallayıp Çağan'ın yanına geçmişti. Bu durum hoşuma gitmiyordu. Şeytani İrem'in gözleri üzerimizdeydi. Kulağıma doğru eğilip, ''Senin neyin var?'' diye fısıldadığında, ona cevap vermeyip içeceğimden bir yudum almış ve arkama yaslanmıştım.

''Benden kaçıp bana ne olduğunu söylemediğin müddetçe bu işin peşini bırakmayacağım, burslu.''

Göz devirip, ''Peşini bırakmayacağın bir iş yok ortada, Dağhan.'' dediğimde, ''Emin misin? Dün benimle konuşan kız, bu öğleden sonradan beridir benimle konuşmuyor. Bu bir sorun değil mi?'' demiş ve içeceğimi elimden alıp, ''Ha?'' diyerek eklemişti.

Ondan kaçmama rağmen, kaçmama izin vermiyordu. Aklıma gelen fikirle, koltuktan kalkıp Dağhan'ın yanından geçmiş ve sahneye çıkmıştım. Geldiğimiz karaoke bar, diğerlerinden farklıydı. Müzik hazır değildi, birileri çalıyordu. Gitariste eğilip, söyleyeceğim şarkının ismini söylediğimde, o da başını sallamış ve diğer arkadaşlarına söylemişti.

''Yürü be kızım!''

Bilge'nin desteğine gülümsediğimde, gitarist yavaşça şarkıyı çalmaya başlamıştı.

Britney Spears'dan Toxic söyleyecektim ama yavaş bir versiyonu olacaktı. Biraz daha Melanie Martinez tarzında olacaktı.

Şarkıya girdiğim an öncelikle Dağhan olmak üzere herkes beni dikkatle dinliyordu.

''Baby, can't you see? I'm calling. / Bebeğim, göremiyor musun? Çağırıyorum.

A guy like you, should wear a warning. / Senin gibi biri, uyarı takmalı.

It's dangerous, ı'm fallin. / Bu tehlikeli, düşüyorum.''

Bilge'ye baktığımda, ellerini çırpıp dudaklarını oynatarak, ''Vay anasını...'' demişti. Gülümseyerek şarkıya devam ettiğimde, bakışlarım bu kez Dağhan'a kaymıştı.

''There's no escape, ı can't wait. / Buradan kaçış yok, sabırsızlanıyorum.

I need a hit, baby, give me it. / Bir vuruşa ihtiyacım var, bebeğim, bana onu ver.''

Derin bir nefes almış ve orada sadece Dağhan'ın olduğunu hayal etmiştim.

''You're dangerous, ı'm lovin' it. / Sen tehlikelisin, bunu seviyorum.''

Dağhan İngilizce biliyordu. Söylediğim sözle, dudakları memnuniyetle kıvrılmıştı. Şarkıyı devam ettirmemi bekliyor gibiydi, ben de öyle yapmıştım.

''To high, can't come down, losing my head, spinning 'round and 'round. / Çok yüksekteyim, aşağı inemiyorum, aklımı kaybediyorum, etrafta dönüp duruyorum.

Do you feel me now. / Şimdi beni hissediyor musun?

With the taste of your lips, ı'm on a ride. / Dudaklarının tadıyla, bir geziyim.

You're toxic, I'm slipping under, / Sen zehirlisin, aşağıya doğru kayıyorum,

Taste of poison paradise, I'm addicted to you. / Zehir cennetin tadıyla, sana bağımlıyım.

Don't you know that you're toxic? / Zehirlisin bunu bilmiyor musun?

And I love what you do. / Ve yaptığın şeyi seviyorum...''

Şarkının diğer bölümünü söylemeden bitirdiğimde, herkes beni alkışlıyordu ve bu iyi hissettirmişti. Minik bir selam verip, yerime geçip oturduğumda herkes beni tebrik etmiş ve sesimin çok güzel olduğundan bahsetmişti.

Dağhan, kulağıma doğru eğilip, ''Tehlikelisin ve bunu seviyorum mu? Hoşuma gitti, burslu.'' diye fısıldadığında, 'Sana değildi...'' demiş ve önüme dönmüştüm.

''O yüzden mi söylerken bana bakıyordun?''

Neredeyse cırlayarak, ''Sana bakmıyordum.'' dediğimde, başını ''tabii tabii' dercesine sallamış ve sırıtmıştı.

''Bu ne yapıyor?''

Bilge'nin sesiyle, sahneye baktığımızda İrem'in sahneye çıktığını görmüştük. İrem, derin bir nefes alıp ''Bu şarkı, her zaman âşık olduğum adam için.'' demiş ve Dağhan'a gülümseyip şarkıya girmişti. Söylediği şarkı, daha önce adını bile duymadığım değişik yavaş bir şarkıydı. Şarkı boyunca, Dağhan'a bakmış ve şarkı bitiminde, ''Şimdi onu buraya çıkarmak istiyorum...'' demiş ve sahneden inip, Dağhan'ı sahneye çıkartmıştı.

''Buna daha fazla dayanamayacağım.''

Çantamı alıp bir bahane uydurduktan sonra herkesle vedalaşıp, karaoke bardan çıktığımda, kulaklıklarımı takmış ve son ses bir şarkı açıp durağa doğru yürümeye başlamıştım. Yavaş yavaş yağmur atıştırıyordu. Bir an önce otobüse binip eve gitmek istiyordum. Sırtımda bir el hissetmemle, kulaklığımın tekini çıkartmış ve ''Bilge konuşmak istemiyorum.'' demiştim.

''Neden gittin?''

Dağhan'ın sesini duymamla, arkama dönmüş ve ''Seni ilgilendirmez, Dağhan.'' dedikten sonra, ''Şimdi izin verirsen huzurlu bir şekilde şarkı dinleyip, otobüs bekleyeceğim.'' diye eklemiş ve önüme dönmüştüm. Bileğimi yavaşça tutup, beni kendine doğru çevirdiğinde, ''Miray, sorun ne?'' demişti.

''Sorun neyse ne, Dağhan! İlgilendirmez seni. Rahat bırak beni!''

Bağırdığımda, durakta kimse olmadığı için rahatlamıştım. Bileğimi çekmeye çalışmıştım ama bırakmamıştı.

''Bırakır mısın?''

Başını olumsuz anlamda salladıktan sonra, ''Ne olduğunu bana anlatmadığın müddetçe seni bırakmayacağım.'' demişti.

Patlama noktasına geldiğimde, hala sakin kalmaya çalışıyordum.

''Benimle ilgili hiçbir şey seni ilgilendirmez. Sen, benim hiçbir şeyim değilsin!''

Dediğim şeye, kendim bile şaşırmıştım. Ona değer veriyordum ama o benimle bir kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyordu. Bunu demek zorunda kalmıştım. Kaşlarını kaldırıp, ''Hiçbir şeyin değilim, ha?'' dediğinde, sinirle ''Evet!'' demiştim.

''Tamam.''

Kaşlarımı çatıp, ''Ne tama...'' dediğim sırada sözlerimi kesen şey, Dağhan'ın beni birden öpmesiydi. Dudaklarımda hissettiğim yumuşak baskı ile gözlerim kapanmıştı. Dağhan, ellerini yanağıma koyup beni öpmeye devam ederken, ne yapacağımı bilmiyordum.

Sanki, şu an rüyadaydım. Dağhan Dumaner beni öpüyordu ve kalbim göğüs kafesimi deliyor gibi hissetsem de kendimi o anın büyüsüne kaptıramıyordum. Buna izin vermemeliydim. Bu yanlıştı, benimle oynamamalıydı. Defterine bir kız çizerken, İrem ile sahneye çıkarken, beni öpemezdi. Onu ittirip sertçe tokat attığımda, benden ayrılmıştı. Şaşkındı.

''Sen...sen ne yapıyorsun?''

Kekeleyerek söylediğimde, ''Ben...'' diyerek söze başlamıştı ama onu kesmiştim.

''Benimle oynayamazsın, Dağhan! Daha iki gün önce benimle ilgileniyor gibi yapıp, sonra da defterine birisini çizemezsin, İrem ile sahneye çıkamazsın! Ben senin oyuncağın değilim...''

Bu kez sözlerimi kesen, Dağhan'dı.

''Ne? Seninle asla oynamam, Miray! O kazadan önce senden etkilenmiştim ama o kaza bana kiminle olmam gerektiğini gösterdi. Seni kaybetmek istemiyorum...O resim de...''

Konuşmasına izin vermeden, ''Konuşmak istemiyorum. Bana zaman vermelisin.'' dedikten sonra, gelen otobüse binmiş ve derin bir nefes almıştım. Eve giderken düşündüğüm tek şey o andı. Eve geldiğim zaman, çantamı kenara atıp direk odama çıkmış ve kendimi yatağıma bırakmıştım.

Düşünceler beynimi işgal ediyordu. Mantıklı düşünmeye çalışıyordum.

Dağhan, beni kaybetmek istemediğini söylemişti ve ben de onu kaybetmek istemiyordum. Onunla olmak istiyordum. Öğrenmek istediğim tek şey, o resimdi. Emin olmadığım şey o resimdi.

Ve ben her şeye rağmen, Dağhan ile olmak istiyordum... 

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 133K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
15.1K 400 29
dışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımas...
1.3M 74.4K 63
#fantasy #1 09.05.2018 Fantastik #2 20.12.2017 Şimdi, kitabın kapağını kaldırıyorum. "Anne, bunun gerçek olduğuna inanmıyorsun değil mi?" Gülüm...
59.2K 3.2K 9
Her anım sensin. Sevdiğimde de, acı çektiğimde de. Veda anımızda bile benim için tüm dünya sendin ve her an sensin. -2019- ©Tüm Hakları Saklıdır.