Rus Damat||Texting

By _ZeyNaz_

2.3M 151K 76.5K

Bilinmeyen: Biz evlendiğimizde bir futbol takımı kurunca Rusya mı olacaz Türkiye mi? Bilinmeyen: Bence ortada... More

Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
On Beş
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi Bir
Yirmi İki
Yirmi Üç
Yirmi Dört
Yirmi Beş
Yirmi Altı
Yirmi Yedi
Yirmi Sekiz
Yirmi Dokuz
Otuz
Otuz Bir
Otuz İki
Otuz Üç
Otuz Dört
Otuz Beş
Otuz Altı
Otuz Yedi
Otuz Sekiz
Otuz Dokuz
Kırk
Kırk Bir
Kırk İki
Kırk Üç
Kırk Dört
Kırk Beş
Kırk Altı
Kırk Yedi
Kırk Sekiz
Kırk Dokuz
Elli
Elli Bir
Elli İki
Final
❤️Duyuru❤️
Fatih ile Sırma
Gelün Gelün
2M 100Bin olmuşuz ne

On altı

50.8K 3K 1.9K
By _ZeyNaz_

''Abi sadece sütlü çikolata lütfen''

''Oğlum fındıklı var, ben napayım?''

Bıkkın bir nefes verdim ve elim ile yüzümü ovuşturdum. Bu girdiğim üçüncü bakkaldı. Sanki ülkede kıtlık olmuş gibi, bütün bakkallarda sütlü çikolata tükenmişti. Eh, Ayza'nın da fındığa alerjisi vardı ve fıstıklı çikolata sevmezdi. Ben şimdi ne yapayım?

Derin bir nefes aldım ve elimi göğsümün üstüne koydum. ''Eyvallah abi, ben sonra gelirim yine. Hayırlı işler'' dedim ve bakkaldan çıktım.

Sokak taşlarının çizgilerine basa basa kaldırımda yürümeye başladım. Artık bu çizgilere basmamın bir önemi yoktu. Çünkü Ayza'nın yanına çikolatasız gideceksem, zaten ölecektim. Sanırım çikolata karın ağrısına iyi geliyordu. Garip.

Bıkkın bir nefes verdim. Eğer Ayza'nın yanına elim boş gidersem, daha çıkmamış olan bıyıklarımı ağda ile alabilirdi. Bu yüzden acilen çikolata bulmalıydım.

Arka cebimden telefonumu çıkartıp Fatih'i aradım. Arabayı o almıştı. Bari bir işe yarayıp beni hastaneye bıraksaydı.

''Alo?''

''Efendim Ardaşkım?''

'' Oğlum... neyse. Beni Ayzaların hastaneye bıraksana''

''Tamam kardeşim neredesin?''

Olduğum yerde durdum ve etrafa baktım. ''Recep ustanın kasabı var ya, onun karşısında bir bakkal vardı. Az önce oradan çıktım şimdi'' dedim ve kaldırımın kenarına oturdum.

''İyi bari yakınım oraya. Beş dakikaya geliyorum''

'' Tamam bekliyorum'' dedim ve telefonu kapatıp cebime koydum.

Havanın hafiften esmesi ile gözlerimi kapattım. Rüzgarın yüzüme çarpması beni aşırı mutlu ediyordu. Bu güzel anı telefonumun sesinin bozması ile kaşlarımı çattım. Daha az önce cebime koyduğum telefonu çıkarttım. Bilinmeyen numara mesaj atmıştı. İstemsizce gülümsedim.

Bilinmeyen: Aaaah bu şehrin her köşesinde bir ayrılık var

Bilinmeyen: Bence biz o ayrılıkları birleştirebiliriz yiğidim

Bilinmeyen: Ay şimdi aklıma geldi

Bilinmeyen: Ağaca dilek asalım mı?

Arda: Olabilir

Arda: Ne zaman asalım?

Bilinmeyen: Ormana ilk ne zaman gideceğiz?

Arda: Ne zaman?

Bilinmeyen: Of

Bilinmeyen: Hocalar mesaj attılar ya, haberin yok mu?

Arda: Hayır yok

Arda: Ne mesajı?

Bilinmeyen: İletildi

Sevgili öğrencimiz

Üniversiteye hazırlık programımız kapsamında bütün 11. sınıfları bir aylık özel bir kursa alacağız. Bu kurs hem doğa ile iç içe olması yanıyla sizleri rahatlatacak, ders süresi ve fazlalığı ile de konuları erkenden, kapsamlı bir şekilde bitirmenizi sağlayacak.

Çok özel bir durumu olmayan bütün öğrencilerimizin kursa katılımını önemle rica ediyoruz.

Kursa katılamayan öğrencilerimiz için de okulda dersler devam edecektir. Lakin bütün öğrencilerin katılması durumunda böyle bir durum olmayacaktır. Bilginize.

Not: Zaten üç sınıf toplam 62 kişisiniz arkadaşlar katılın yani niye uzatıyorsunuz.

Bilinmeyen: Katılacağını umuyorum

Arda: Yani, güzel bir şeye benziyor

Arda: Katılırım herhalde

Bilinmeyen: Süper!

Bilinmeyen: Eh ben valizimi ona göre hazırlayayım o zaman

Bilinmeyen: Hadi bays

Gülümsedim ve telefonumu cebime attım. Bu kız ile konuşmak iyi geliyordu. Yani... umarım kızdır. İbo falan çıksa çok dalga geçerler.

Bir arabanın önümde fren yapması ile kafamı kaldırdım. Bizim arabaydı. Gülümsedim ve ayağa kalktım. Fatih, gözlüklerini takmıştı ve havalı bir şekilde -daha doğrusu o havalı olduğunu sanıyordu fakat tam bir arizona kertenkelesine benziyordu- bana bakmadan şarkıda dans ediyordu.

Bu haline güldüm ve kafamı iki yana salladım. Bu çocuktan adam olmazdı. Kapıyı açıp hemen yanındaki koltuğa bindim ve kemerimi taktım. O da arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk.

'' Eee Ayza seni affetti mi bari?''

Güldüm ve başımı iki yana salladım. ''Hayır ve acilen bir yerlerden sütlü çikolata bulmam lazım Fatih'' dediğimde bir şey demeden torpidoyu açtı. Kaşlarımı çattığımda, oradan çıkarttığı sütlü çikolata ile gözlerim fal taşı gibi açıldı.

''Oha, sen ne ara-''

'' Ayza bilerek gideceğini bildiği bütün bakkallardaki amcaları aramış ve sana sütlü çikolata vermemelerini söylemiş. Piç olabilirim ama kardeşimi Ayza'nın gazabından kurtaramayacaksam bu piçliğimi kime yapacağım?''

Dediği şey ile güldüm ve omzuna vurdum. ''Sağ ol be'' dediğimde o da gülümsedi ve elindeki çikolatayı bana verdi. Hızlı bir şekilde elinden çikolatayı kaptığımda kıkırdamıştı.

Çikolatayı cebime attıktan sonra kaşlarım çatıldı. ''Sen nereden biliyorsun bütün bakkaları arayıp öyle bir şey-''

'' Çünkü bana söyledi. Çikolatayı da kendisi verdi sana vermem için. Azıcık burnunun sürtülmesini istemiş'' dedikten sonra gözlüğünü indirdi ve göz ucuyla bana bir bakış attı.

''Kardeşim... Bu kızlardan korkulur.''

Dediği şeyi kafamla onayladım. Kesinlikle haklıydı.

Yaklaşık on dakika sonra hastaneye gelmiştik. Fatih arabayı park eder etmez kemerimi çözüp arabadan indim ve girişe doğru hızlı adımlar ile yürümeye başladım. Arkamdan gelen ayak seslerine döndüğümde Fatih'e dönmem ile gülümsedi.

''Seni Ayza'nın gazabına tek başına gönderemem'' dediğinde gülümsedim ve başımla onayladım.

Hastaneye girer girmez günlerdir bildiğim yola gidip asansöre bindim ve 5. kata bastım. Kata geldiğimizde asansörden indik ve Ayza'nın odasına doğru ilerlemeye başladık. Koridorun tam karşısındaki odaydı. Adımlarım oraya her yaklaştığında yavaşlarken, kapının açık olmasından nefret eden Ayza'nın odasının kapısının neden şu anda açık olduğunu sorgulamaya başladım.

Yaklaştıkça kulağıma dolan ses ile kaşlarım havalanırken kafamı Fatih'e çevirdim. O da aynı şaşkınlıkla bana bakıyordu.

'' Kusura bakma seni unutamadım

Bu benim hatam ne yapsam olduramadım

Alev alev yanıyor can kafesim, kesilir nefesim

Seni bırakamadım''

Ayza'nın şarkı söyleyebildiğini bilmiyordum. Hele bu kadar içten gelerek söylemesi...

Oha! Ayza birine aşık! Lan, damat kim acaba?

'' Kusura bakma seni unutamadım

Bu benim hatam ne yapsam olduramadım

Alev alev yanıyor can kafesim, kesilir nefesim

Seni unutmadım''

Şarkının sonuna geldiğimizi anlamam ile dudağımı büzmüştüm. Bütün her şeyi kaçırmıştık. Tam açık olan kapıyı tıklatacakken Fatih'in beni ittirip odaya girmesi ile gözlerim dehşetle açıldı.

''Hello madafaka!''

Öne doğru bir adım attığımda bize şaşkın gözler ile bakan Ayza ve yanındaki kızı görmem ile utançla başımı eğdim. Rezil piç rezil.

''Siz... ne zamandır oradasınız?''

Ayza'nın sesi ile kafamı kaldırırken, bize şaşkınlıkla bakması ile yüzümde fak bir tebessüm oluştu. Utanmasını seviyordum. Keşke hep böyle utansa da yüzü kızarsa.

''Valla kanka şarkının sonuna geldik maalesef, bu yüzden yenisini isteriz'' dediğinde Ayza gözlerini kaçırdı. ''Çok beklersin Fatih'' dediğinde Fatih, buz devrindeki Sid gibi ellerini beline koyup çatık kaşlar ile Ayza'Ya bakmıştı.

''Allah Allah, bizim bu yanındaki yellozdan ne eksiğimiz var?'' dediğinde yanındaki kızın gözleri kocaman açıldı.

Ne yalan söyleyeyim 'Hanım hanım, bunlar benim çocuklarım' demesini beklemiştim

''Allah Allah, sen kimsin be?'' dedi sarışın kız. Fatih artık bütün vücudunu kıza döndürmüştü. Ayza'nın yanına doğru iki adım attığında, ikisinin arasındaki bu çekimi çok güçlü bir şekilde görebiliyordum. Kafamı Ayza'ya döndürdüğümde, o da bana baktı ve gülümseyerek dudaklarını oynattı.

''Ay! Çok ship anneciğim!''

Ayza'nın dediği şey ile ikili aynı anda bize dönmüştü. İkisinin de kaşları çatıktı ve elleri belindeydi. Bu görüntü o kadar komikti ki, cidden... Çok ship anneciğim!

''Ayza, aşkolsun. Beni bu hanzo ile mi shipledin sen şimdi?''

''Ayza, aşkolsun. Beni bu yelloz ile mi shipledin sen şimdi?''

İkisinin de aynı anda söylediği şeyler ile kahka atmaya başlamamız ile ikisi de birbirine dönüp sinirli bir şekilde birbirlerine bakış atmaya devam etmişlerdi.

Cebimden çıkarttığım çikolatayı el altından Ayza'ya verdiğimde bana bakıp gülümsedi ve çikolatayı aldı. Paketini açıp dörde böldükten sonra bir parçasını bana verip diğer iki parçasını da eline aldı. Fatih ve sarışın kıza uzattı.

''Ben tatlı sevmem kuzum sağ ol''

''Ben tatlı sevmem kuzum sağ ol''

Dedikleri şey ile gözlerimi dehşetle açtım. Fatih mi tatlı sevmiyordu? Geçen yıl çikolata şelalesini kafasına dayayan çocuk mu?

Ayza ile gözlerimiz buluştuğunda onun da şekilde bana baktığını gördüm. Bir kaç saniye daha ortamdaki gerginliğin geçmesini beklemek için birbirimize baktıktan sonra gözlerimizi Fatih ve sarışın kıza çevirdik. Pozisyonlarını hiç bozmadan birbirlerine sinirle bakıyorlardı.

Bir kaç dakika geçtikten sonra artık canıma tak etmişti. Hiç bir insan bu kadar uzun bir süre birbirine bakarak ciddi kalamazdı!

Tam o esnada Ayza, arkasındaki yastığı alıp sarışın kıza fırlattı. Ben de Fatih'i kolundan tutup kendime çektim.

''Yeter ama Sırma! Lütfen bu kadar abartmayın.'' dediğinde tam Fatih'e dönüp bir şey diyecekken ortamdaki sessizlik, Fatih'in kahkahası ile yok oluştu.

''Sırma mı? Sarma gibi. Sarma! Sarma!''

Ya rabbel alemin... Sabır çek Arda. Bol bol sabır çek.

''Ay gülenin ismi çok güzel olsa bari. Fatih ORHAN Yazıcı''

Sırma'nın dedikleri ile gözlerim kocaman açılırken Fatih'e döndüm. Gözleri dehşetle açılmış bir şekilde kıza bakıyordu. Eh haklıydı da. 17 yıldır sır gibi sakladığı ikinci ismini bu kız nereden biliyordu?

''Sen... nasıl?''

''Stalk ile tabii ki. Her şeyini biliyor- yani hepinizin her şeyini biliyorum. Ayza sizin adınızı söylediğinde sizinle ilgili 'küçük' bir araştırma yaptım. Çünkü artık burada yaşayacağım.'' dedikten sonra derin bir nefes aldı.

"Ve... Şey. Siz de uygun görürseniz, sizinle arkadaş olmak istiyorum. Çünkü burada ismen tanıdığım bir tek siz varsınız."

Söyledikleri ile hafifçe gülümsedim ve başımı onaylarcasına salladım. Yeni insanlarla tanışmayı severdim. Tabii ki bizimle arkadaş olabilirdi.

''Ayza kim bu kız?'' dedi Ayza'ya dönerek.

''Allah'ım... çocuk gibisiniz!''

Ayza'nın dediği ile bütün gözleri ona dönerken, Sırma'nın arkasındaki yastığı gösterdi. ''Şu yastığı bana getirin'' dediğinde Sırma başıyla onayladı ve yastığı alıp Ayza'nın arkasına koydu. Ayza arkasına yaslandıktan sonra boğazını temizledi ve bize dönüp arkamızdaki koltuğu gösterdi.

''Siz şuraya oturun'' dedikten sonra Sırma'ya döndü. ''Sen de şuraya otur balım'' dediğinde Fatih'in gözleri iyice kısılmıştı.

''Bana bir kere bile bal demedin Ayza'' diye tısladığında sabır çekercesine başımı salladım.

Hepimiz yerlerimize oturduktan sonra derin bir nefes aldı ve eliyle Sırma'yı gösterdi. ''Bu benim kuzenim Sırma. Artık bizim grupta çünkü why not? Erkinle tanıştılar ve Erkin kabul etti. Sedef ile zaten tanışıyorlardı. Ardaşkımın da seveceğinden emindim de Fatih... seninle böyle bir olay yaşayacağını düşünmemiştim.'' dediğinde ona hak verdim. Cidden ikisi de saçmalamıştı.

''Haklısın, özür dilerim'' dedi Sırma ve ayağa kalkıp akasındaki çantayı aldı. Ardından omzuna taktı ve Ayza'ya döndü. ''Ben dışarı çıkayım, sizin konuşacak özel konularınız vardır'' dediğinde Ayza onu durdurdu.

''Saçmalama Sırma! Otur!'' dediğinde Sırma başıyla onayladı ve koltuğa geri oturdu.

Ortama bir sessizlik hakim olurken, bu sessizliği bozmak istedim ve aklıma gelen ilk şeyi sordum.

"Ayza geziye geliyor musun?" dediğimde dudaklarını büzdü ve başını olumsuz anlamda salladı.

"Gelmiyorum. Ayağım zaten bir ay alçıda kalacakmış, nasıl geleyim?" dediğinde ona hak verdim.

"Tamam o zaman, ben de seninle beraber kalırım." dediğimde kaşları havalandı. İki elini de havaya kaldırıp hayır anlamında salladı.

"Hiç gerek yok Arda-"

"Olur mu öyle şey? Buna sebebiyet veren benim, ben de seninle beraber kalacağım." dediğimde bir şey demedi.

O geziye gitmeyi çok istiyordum fakat Ayza'nın burada tek başına kalmasına izin veremezdim. Bu yüzden burada kalmak mecburiyetindeydim. Ne olursa olsun o benim olmayan kız kardeşim gibiydi ve yanında olmalıydım.

Sonradan eklendi:
Arkadaşlar; Kız, Arda'nın en yakın arkadaşı. Çocukluğunu verdiği arkadaşı ve onun ayağının kırılma nedeni de Arda iken nasıl kızı bırakıp da eğlenmeye gitsin? Siz en yakın arkadaşınızın canının yanmasına sebebiyet verseydiniz onu bırakıp eğlenmeye gidebilir miydiniz? Ben cidden Arda'ya burada hakaret edenleri anlamıyorum. Lütfen kendinizi biraz da onun yerine koymaya çalışın.

Continue Reading

You'll Also Like

238K 23.6K 20
Morana. Morana 'ölüm' demekti. Arsen Morana gözlerinde ölümü taşıyordu, damarlarında kurbanlarının kanı akıyordu. Düşmanları toprak oluyor Morana tar...
2.4K 267 13
"Türkçe bildiğini neden söylemedin!?" "Ee o zaman ağzından kaçırdığın cümleleri duyamazdım." "Nee.. Anladın sen onları demi ben şansımı yaa.." "Ee ta...
10.4K 410 21
Zeki,sarışın,özgüvenli,kibar bir kız ve yakışıklı popüler bir erkek. O ezik kızlardan nefret eden bir hikaye bu. • Birinin omuzlarıma ceketini bırak...
4.3K 518 27
ATEŞ KOLEJİYLE SON MACERAYA HAZIR MISINIZ?