Avukat

By __clarence

349K 15.6K 4.7K

Hiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hu... More

Avukat
Avukat 1.bölüm
Avukat 2.bölüm
Avukat 3.bölüm
Avukat 4.bölüm
Avukat 5.bölüm
Avukat 6.bölüm
Avukat 7.bölüm
Avukat 8.Bölüm
Avukat 9.bölüm
Avukat 10.bölüm
Avukat 11.bölüm
Avukat 12.bölüm
Avukat 13.bölüm
Avukat 14.bölüm
Avukat 15.bölüm
Avukat 16.bölüm
Avukat 17.bölüm
Avukat 18.bölüm
Avukat 19.bölüm
Avukat 20.bölüm
Avukat 21.bölüm
Avukat 22.bölüm
Avukat 23.bölüm
Avukat 24.bölüm
Avukat 25.bölüm
Avukat 26.bölüm
Avukat 27.bölüm
Avukat 28.bölüm
Avukat 29.bölüm
Avukat 30.bölüm
Avukat 31.bölüm
Avukat 32.bölüm
Avukat 33.bölüm
Avukat 34.bölüm
Avukat 35.bölüm
Avukat 36.bölüm
Avukat 37.bölüm
Avukat 38.bölüm
Avukat 39.bölüm
Avukat 40.bölüm
Avukat 42.bölüm
Avukat 43.bölüm
Avukat 44. Bölüm
Avukat 45. Bölüm FİNAL
Avukat özel bölüm

Avukat 41.bölüm

1.3K 117 49
By __clarence


Sesi hatırladığım gibi korkunçtu. Hiç bir his barındırmıyordu. Onun sesini duyar duymaz tüylerim ürpermişti. İlk günki gibi korkuyordum ondan.
"Senin bir oyun oynadığını biliyorum. Bana değişebileceğini ispatlamaya çalışıyorsun."

Sustu.
Bir şey söylemediği için daha çok gerildim. Beni korkutmak için bilerek verdiği esin ardından sözünü tamamladı.
"İspatla o zaman."

Bu binaya patlayıcı yerleştirdiğimi nerden bilebilirdi?
Sakin olmalıydım. Paniklemek şu an her şeyi batırabilirdi. Zaten kötü bir durumdaydım ve işleri daha fazla zor bir hale getirmemeliydim.

Birden sıçradım.

Betül.

Betül burdaydı!

Ellerimi uzattım.

Betül'ün yüzüne dokundum.

Evet o gerçekti.

Seçim yapmaktan o kadar yorulmuştum ki.

Doktor sürekli beni seçim yapmaya zorluyordu.

Ama ben onun zannettiği kadar salak değildim.

Onun da bu binada olduğunu tahmin edecek kadar onu tanıyordum.

Gücü elime alma vakti gelmişti.

Eli silahlı olan adamlara doğru elimdeki telefonu göstererek konuştum.

"Bundan sonra Adnan yok. Kuzey yok. Sadece ben varım."

Beni tanıyorlardı.

Ben de onları tanıyordum.

Ne kadar tehlikeli olduğumun farkındalardı.

Önümde hazır olda bekleyen, güç için inandıkları her şeye ihanet eden insanları parmağımın ucu ile gösterdim.

"Artık size ihtiyacım yok."

Silahlı adamlarım benden gelen emiri beklerken ne kadar tedirgin olduklarını hissedebiliyordum.

"Sadece biz varız bundan sonra. Benim tarafımda olan herkes yeni kuracağım dünyada hayatta kalabilecekler. İhtiyacım olmayanlara da ne olacağını iyi biliyorsunuz."

Adamlarıma emiri verirken gözlerimi bile kırpmadım.

"Madem size daha fazla ihtiyacım yok. O zaman ölün."

Ortalık bir anda silah gürültüleriyle dolarken yere oluk oluk akan kan sonunda ben istediğim için akıyordu. Kan birikintisi ayak topuklarımı değdiğinde ayakkabılarımın olmadığını fark ettim.

Silah sesleri yükselirken Kuzey'in bunun bir işaret olduğunu anlayabilmesini umut ettim.

Cansız bedenlerin teker teker yere yığılmasını izlerken bunun beni ne kadar tatmin ettiğini fark ettim. Ne kadar çok güçlü olmayı sevdiğimi.

Buraya ait olduğumu düşündüm.
Sonra, gözlerim tekrar Betül'e kaydı.
Onun benden korktuğunu gördüm.
Ve hatırladım.

"Korku duyulmak güçlü olmak demek değildir."

Halbuki Betül alışık olmalıydı bu tür sahnelere. O da doktor için çalışmaya başladığına göre, bu dünyada insanların ne kadar kolay öldüğüne birebir şahit olmuştu. Ben onun tanıdığı katillerden de korkunç biriydim öyleyse.

Şimdi ayağımın altında biriken cesetler artarken ayakta sadece Dekan, ben ve Betül kalmıştık.
Bizim bulunduğumuz ortam sessizliğe boğulurken birden duyduğumuz patlama ile üçümüz de sendeledik. Kuzey ile anlaştığımız gibi en uzağımızda ki ilk bina gürültülü bir şekilde yerle bir oldu.

O binanın içinde bütün bilgiler, uyuşturucu mamülleri ve deney raporları vardı.

Sıra ikinci binadaydı.

Dekan'ın kendinden emin tavrı tuzla buz olmuştu. Şimdi yere çökmüş korkuyla patlamaları dinliyordu.

"Avukat neler oluyor?" diye sordu canı için korkarak.

Ona cevap vermedim.

Ben buradan hayatta çıkmayı düşünmeden bu planı yapmıştım.

Ama şimdi Betül burdaydı.

Doktorun beni böyle bir iklimde bırakırken canlı canlı izlemek istediğini biliyordum. Her adımımı gözlemlemek istiyordu. Ne de olsa ben onun ilk projesiydim. Deneklerine ne kadar bağlı olduğuna birinci elden şahit olmuştum.
O fiziksel acıdan çok, kurbanlarına yaşattığı psikolojik şiddetten zevk alırdı. Bu yüzden burada bizimleydi.

Betül'ün elinden tuttum.

"Gel benimle." dedim.

Betül'ün bir tepki vermesine izin vermeden onu konundan tutup koşmaya başladım.

Doktorun arkadaşımı seçtiğimi düşünmesini istiyordum.

Dekan beni durdurmak için önüme dikildi. Son çırpınışlarıydı bunlar.

"Avukat. Her şeyi kendi ellerinle batırma. Bizimle kalırsan eğer bu dünya da senden büyük hiç kimse olmaz. Senin bir sözün kanun olarak yazılır. Neyi kaybettiğini iyi düşün."

Hâla her şeyin bittiğini kabul etmek istemiyordu.

Gülümsedim.

Hakan bana en büyük iyiliği yapmıştı.

Bana seçim şansı sunmamıştı.

Zaten ölecektim.

Bu yüzden bu kararı verirken hiç zorlanmadım.

Benim bir emrimi bekleyen kalabalığa döndüm.

"Bana bir silah verin."

Buraya getirildiğimde üzerimde hiç bir silah yoktu, bu yüzden ne olur ne olmaz diye mutlaka tedbirli olmalıydım.

Adamlardan biri gümüş kabzalı bir silahı bana uzattı.

Alıp belime yerleştirdim. Sonra, tek bir emir daha verdim.

"Öldürün."

Bu kadar kolaydı işte. Güç böyle bir şeydi.

Dekan arkamda şiddetli bir şekilde linç edilirken ben ve Betül koşmaya devam ettik.

Nereye koşuyordum sahi?

Kuzey ile buluşmalıydım.
İçinde bulunduğumuz ana bina kalmıştı bir tek geriye.
Doktoru bulmak zorundaydım.

Peki ben ne yapıyordum?

Ben şimdi kendi canım için mi koşuyordum, yoksa Betül için mi?

Yine sadece bir bahane mi bulmuştum?

Hayatta kalmak için, bir kaç dakika bile olsa daha fazla yaşabilmek için.

Yaşamak istiyorum dedim içimden.

Yaşamak istiyorum.

"Beril dur artık!"

Betül zorla beni durdurduğunda neredeyse binadan çıkmak üzereydik.

"Nasıl duracağımı bilmiyorum." dedim çaresiz bir şekilde. Nasıl kaçmamam gerektiğini bilmiyorum. Nasıl sonumla yüzleşmem gerektiğini bilmiyorum.

Sadece koşmak istiyorum.

Hep yaptığım gibi.

Betül, sen benim hatalarım yüzünden ölmeyi hak etmiyorsun.

Asıl sen nasıl durabiliyorsun?

Neden kaçmıyorsun, benden ne kadar uzağa gidersen o kadar güvende olursun. Çünkü ben beraberimde sadece ölüm ve kaos getiriyorum.

"Dur dedim sana!"

Betül'ü bile geride bırakıp kaçmaya çalıştığımı anladığımda durmayı başardım.

"Nereye kaçıyorsun ayrıca?"

Cevap vermedim.

"Nereye kaçabileceğini sanıyorsun?"

Ayaklarım yere çivilendi sanki.

"Doktordan mı kaçıyorsun?"
Ses tonu yargı doluydu. Onun yüzüne bakacak cesareti bulmakta zorlanıyordum.
"Yoksa benden mi?"

Senin kaçmanı istiyorum.

Betül bana daha dikkatli baktı. Ve sonunda anladı.

"Hatırlıyorsun."

Başımı salladım.

"Sonunda hatırlıyorsun."

"Evet." dedim.

Betül'ün gözlerinde hüküm süren öfke kendini çok başka bir duyguya bıraktı.

Gözlerinde dalgalanan sakinliği görebiliyordum.

Bu ancak acının getirebileceği bir ruh haliydi.

"Peki bana yaptıklarını da hatırlıyor musun?"

"Evet." diyerek cevapladım tekrar.

Betül'ün sesi titrerken devam etti.

"Özge? Özge'yi hatırlıyor musun?"

Bu sefer Betül durmak istemiyordu.

"Bu insanları? Deneyleri? Ölümüne sebep olduğun onca insanı hatırlıyor musun? Bizi nasıl terk ettiğini, nasıl geride bıraktığını hatırlıyor musun? Bizi manipüle edip bu çöplüğün içine kendi canını kurtarmak için gönderdiğini hatırlıyor musun?"

Ne diyebilirdim daha fazla?

Betül benim yerime de konuşuyordu.

"Ben hatırlıyorum. Bize neler yaptığını çok iyi hatırlıyorum. Ben sana yalvardım Beril. Özge sana yalvardı. O gün bize nasıl baktın biliyor musun? Hiçmişiz gibi. Yokmuşuz gibi. Bizi tanımıyormuş gibi baktın. Sana seslendik, ama sesimiz sana ulaşmadı. Umrunda olmadı Beril. Nasıl olmaz? Nasıl yaptın? Neden? Neden, cevap ver bana? Nasıl bu kadar... Bu kadar kötü biri olabilirsin? Nasıl seni bu kadar yanlış tanımış olabiliriz? Sen arkadaşım dediğin insanlara bunu nasıl reva görürsün."

Betül'ün elleri boğazımı sıktığında görüş alamımdaki yüzü de bulanıklaşmaya başlamıştı.

"Beni de kendine benzettin. Ben de hayatta kalmanın bir yolunu buldum! Hayatta kalmak için illa ruhumuzu satmak zorunda mıydık Beril? İlla onlardan bir farkı olmayan yaratıklar olmak zorunda mıydık? Bak ben de onlar için çalışıyorum. Canımı kurtarmak için. Hayatta kalmak için. Neden Beril? Çok sıra dışı olmasa da düzgün bir hayatım vardı benim. Neden yaptın bunu bize? Sadece bana da değil! Kendine de!"

Bir zamanlar en yakın arkadaşım olan kızın tırnakları derimi keserken artık nefes alamıyordum.

İçimde panikleyen bir ses bana "Kaç! kaçmak zorundasın!" diye bağırıyordu.

Ben ilk defa ona kulak asmadım.

Cevap veremezdim Betül'e. Özür dileyemezdim.

Hem boğazımı sıktığı için konuşamıyordum.

Hem de artık hiç bir şey ifade etmediğini biliyordum.

Bütün günahları işlemiştim. Bütün hataları yapmıştım.
İhanet etmiştim. Yarı yolda bırakmıştım. Sadece kendimi düşünmüştüm. Katil olmuştum. Acı çektirmiştim.

Bunu Özge'ye, Betül'e, Hakan'a ben yapmıştım.

Gerçekten de hep bendim.

Ben kendi işlediğim suçlardan kaçmak için insanları suçlamayı tercih etmiştim.

Ve şimdi kaçacak başka bir yer bulamadığımda ne yapıyordum?

Kaçamadığım için ölüyordum.

"Ben nasıl bir canavara dönüştüm biliyor musun? Hayatta kalabilmek için en zayıf insanları avlıyorum! Onların kanıyla besleniyorum! Ben nasıl hayatta kaldım biliyor musun! Neden denekleri hepsi kadınlardan oluşuyor diye sordun mu kendine? Çünkü kadınlara ulaşmak kolay, çünkü sokaktan bir kaç kadın kaçırdığında kimse umursamıyor! Bunları biliyorum! Çünkü ben yaptım! Ben! Ama ben, ben buna dayanamıyorum Beril!"

Betül konuşmaya başladığında boğazımı sıkan ellerini de hafifletmişti. Çünkü beni öldürmek için tutmuyordu, yerimde durmam için, bana soru sormak için tutuyordu.

"Nasıl? Nasıl bu kadar kötü olup yaşamaya devam ediyorsun? Nasıl? Ben yapamıyorum..."

Bilmiyorum bile diyemezdim çünkü zar zor nefes alıyordum.

"Peki ben Beril? Ben nasıl hayatta kalabilirim? Bunca şeyden sonra, bunca acıdan sonra, nasıl devam edebilirim?"

Ellerimi sonunda hareket ettirip Betül'ün boynumu kavrayan ellerinin üzerine götürdüm.

Beni serbest bırakması için onu tutup geri çektiğimde sonunda nefes alabilmiştim.

Hayatta kalmak zorundaydım.

Bu sefer kendim için değil.

Kurtarmam gereken son bir kişi vardı.

Özge ve Betül'e yaptığımı Ali'ye de yapamazdım.

"Betül hâla hayatta kalabilirsin. Özge'yi de al ve git.
Hâla bir şansın var. Kaçabilirsin. Zamanın varken kaç Betül. Benim peşimden gelme. Çünkü benim peşimden intikam için bile olsa gelenlerin tek sonu ölüm oluyor."

Berbat biri olsam dahi Özge'ye bizim uyuşturucumuzu değil normal, piyasada ki herhangi uyuşturucudan birini yapmalarını söylemiştim. O zamanlar bile onların ölmesini istememiştim. Onlara acı çektiren ben olsam bile, ölüp beni yalnız bırakmalarını istemiyordum.

Kenan ve Sıla'yı düşündüm. Nasıl öldüklerini. Nasıl çaresiz olduklarını.

"Kaç."

Betül'ü dışarı doğru ittim.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu bana.

Benim yüzümden ölmemelisin Betül.

Benim yaptığımı yap.

Bana dair her şeyi unut.

Devam et.

Hiç durma.

Durmadığın için düşünmeye vaktin olmayacak.

Sakın düşünme! Yaptıklarını, yapamadıklarını düşünürsen sadece kendi kendini tüketirsin.

Kaç.
Hiç durma.

Unut.

Benim gibi tekrar hatırlamak üzere değil, sen sonsuza kadar bu yaşananları unut Betül.

Kuzey'e binayı patlatmamasını söylemeye karar verdim. Çünkü Betül'ün buradan canlı çıkmasını istiyordum.

Doktorun sessizce beklediği son anı, yani son şansımızı kaybediyor olabilirdik.
Onun daha fazla köşesinde beni izlemeye devam etmeyeceğini biliyordum. Harekete geçecekti. Ve onun ne yapabileceği hakkında en ufak bir tahminim bile yoktu. O her zaman benden bir kaç adım önde olmuştu.

Ama Betül'ün benimle birlikte, ona bütün bu cehennemi yaşatan insanla birlikte ölmesine izin veremezdim.

Kendi hayatını yaşamadan, beni tanıdığı için bu şekilde son bulmasını istemiyordum.

Ona defalarca ihanet etmiştim.

Bu sefer kendime onun için ihanet edebilirdim.

"Git Betül. Bu gitmek için son şansın. Bu insanları daha fazla tutamayacağımı sen de biliyorsun."

Doktor ipleri tekrar eline alacaktı.

"Sakın durma. Ne olursa olsun arkana bakma. Kaç Betül. Beni ve yaşadığın her şeyi unut. Bu senin son şansın."

Betül ana binanın önünde olduğu için hemen koşmaya başlasa iyi ederdi. Bu araziden bir an önce çıkmalıydı.
Ona zaman tanımak için doktoru ben oyalamalıydım.

Kaçmak çok büyük bit cesaret gerektiriyordu bazen. Betül'ün sesi panik, gözleri endişe doluydu.
"Hayır kaçamam! Nasıl kaçabilirim! Beni bulurlar!"

Bulamayacaklar.

Çünkü ne bendem, ne de onlardan geriye hiç bir şey kalmayacak söz veriyorum.

Ona güven vermek isteyerek gülümsedim.

"Git Betül. Ben burada kalacağım."

Betül ne demek istediğimi anlamış olmalıydı.

Çünkü gözleri yaşarmıştı.

Ben ne kadar berbat biri olursam olayım, onun eski arkadaşıydım ve beni burada bırakmak istemediğini biliyordum.

Biliyordum.

"Ne olursa olsun geriye bakma."

Geriye baktığında beni göreceksin.

Ben kimseye iyi gelmediğim gibi, sana da ancak felaket ve ölüm getirebilirim. Beni geri de bırakman en doğrusu olur Betül.

Git.

Betül gözünden akan yaşları silerken belki de hayatında son kez bana güveniyordu, çünkü bana sırtını döndü ve uzaklaşmaya başladı. Başlarda yavaş adımlar atsa da saniyeler geçmeden koşmaya başladı.

Geri de kalan yine ben olmuştum.

Ona söylediğim gibi arkasına dönmedi.

Ben ise bir kaç adım geride, hep arkada kalan olarak, onun uzaklaşmasını seyrettim. O yavaşça kaybolurken, bir zamanlar hırslı bir avukat olan şeytanın avukatından geriye kalan son parça da onunla birlikte gidiyordu.

Ben onların da arkasında kalıyordum.

Hoşçakal arkadaşım.

Sana yaşattığım her şeye rağmen beni unut.

Umarım başka hiç bir dünyada benimle karşılaşmazsın.

Umarım Betül, umarım beni unutursun.

Çünkü ben hiç birinizi asla unutamam.

Continue Reading

You'll Also Like

262K 13.9K 46
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
136K 9.3K 22
Siz ilk görüşte aşka inanır mısınız? Damla inanmazdı. İlk görüşte aşk mı olurmuş der geçerdi hep. Fakat nerden bilebilirdi büyük konuştuğunu? Okulun...
247K 9.5K 32
Irmak ile Kayra nın nefret sonrası aşkları..
162K 6.4K 48
Yataktan doğrulup kolumu birleştirdim ve bakışlarımı kapıya dikerek konuşmaya başladım "Sevgilim mi? Sevgilin olmam için çıkma teklifi etmen gerekmez...