Evliymişim Ama Haberim Yok

By _candan

859K 34.2K 2.4K

Üzgünüm hanımefendi. Bu adamla evlenemezsiniz . Çünkü başka bir adamla evlisiniz. Bu cümle ile eski hayatım... More

Evliymişim Ama Haberim Yok (!)
Üzgünüm , evlenemezsiniz !
Peki kiminle evliyim ?
Adım Nisan ve Senin Karınım
Anlaştık !
Adın ne ?
Özgürlük
Yemek Seçimi
Karaoke
Bar Kavgası
Hastane Odası
Lakaplar Başa Bela
Çok özür diliyorum
Ben evde onu beklerken o ...
Her Şey Buraya Kadarmış...
Nisan Yağmuru
Son Hız
Kaçış
İhtiyar
O Da Gitti
Dönüş
Birbirimizi Sevebiliriz
Bu İlk Hırsızlığım
Yazardan Not
Mesajlar
Küçük Bir Kukla
Sana İhtiyacım Var
Çorba
Yolculuk
İş Görüşmesi
İstek
Mantı
İlk İş Günü
Poğaça
Pasta
Hırsız
Kol Düğmeleri
Parfüm
Kaza
Aşk
Dejavu
Arkadaş
Haber
Takip
Nezaret
Yeni Hikaye
Kaçak
Bilinmez
İhtiyaç
Yüzsüz
Tatil
Küçük Ölüm
Not
Gülümseme
Evlenme Teklifi
Çok Önemli
Hamile

Baba

6.2K 319 24
By _candan

Yollar altımızda kaymaya devem ediyordu. Mutluydum. Yine de içimde garip bir şey vardı. Babamın ölümü gibi bir şey değil. Bambaşka bir şey. Garip bir his. Eksik bir şey.

"Biliyorum nereye gittiğim önemli değil ama nasıl gittiğimiz önemli. Arkamızda eksik bir şeyler kalmamalı. Eğer eskiler bitmezse yeniler başlayamaz. Eskileri kapatamadan yeni bir başlangıç yapamayız ."

Atakan bana dönmedi bile. Belki de söylediklerimi düşünüyordu. Düşünmüyor da olabilirdi tabii. Ne kadar saçma konuştuğumu da düşünüyor olabilirdi.

"Arkamızd kırık kalper kalmasın." Arkada kalanlardan biri olduğumu düşündüm. bu hissi önceden yaşamıştım. Annem sonsuza kadar giderken , Atakan'ın gideceğini öğrendiğimde.

Eğer o gün Atakan'ı durduramasaydım asla burada onunla olamayacaktım. Hep eksik olacaktım. Birilerinin de eksik kalmasını istemiyordum. Bu bencillik olurdu.

"Kimden bahhsediyorsun ?" diye sordu Atakan ama hala bana bakmıyordu. Yine de sonunda sessizliğini bozduğu için sevinmiştim.

Aslında bahsettiğim sadece bir kişi değildi ama önemli birkaç kişi vardı. Atakan için ise çok önemli bir kişi vardı.

"En önemlisi Necati Amca. Yani baban. Atakan onu baban olarak görmüyor olabilirsin ama o senin baban. Gerçek olmayabilir. O her şeye rağmen sana değer veriyor. Hem de çok fazla. Ona hiç baba demediğine rağmen seni oğlu gibi görüyor. Ona veda etmeden gidemezsin. Ona son bir kez sarılmadan gidemezsin."

Gerçekten bir kez bile aklına gelmiyor muydu ? Yıllarca ona bakan birini hiç düşünmeden bırakabilir miydi ? Gitmek bu kadar kolay olamazdı.

Bana bakmadı. Yine bakmamıştı.

"Tamam. Sen ne dersen ." dedi duygu göstergesi olmayan bir sesle. Bu kadar mmıydı yani. Ben ne istersem oydu öyle mi ? O istemiyor muydu ?

Üstelemeyecektim. En son isteyeceğim şey Atakan'la kavga etmekti ama son bir şey söylemeden de duramazdım.

"Bana bak Atakan. Babam artık yok. Olsaydı her şey çok farklı olurdu. Senin ise şansın var ."

Ne demek istediğimi çok iyi anlamış olmalıydı. Arabaı sürmeye devam etti. Konuşmadık. Yolculuğumuz fazla halde sessizdi. Başından beri.

Birkaç saat sonra yemek için bir yerde durduk. Gerçekten çok aç olduğumu o zaman fark edebilmiştim. Karnımı tam olarak doyurabilene kadar yedim. İstanbul'a birkaç saat sonra ulaşırdık. Yoldaki tabelalardan çok az yolumuzun kaldığını anlamıştım. Aslında İstanbul'a gitmek istediğim söylenemezdi ama bunu yapmalıydım. Atakan için ve benim için. Bizim için.

Yemeğimiz bittikten sonra arabaya geri binip yolculuğumuza devam ettik. Yine çok sessizdik. Bu sessizlik beni sıkmıyordu. Hatta rahatlattığını bile söyleyebilirdim. Yolu izliyordum. Havada kuşlar uçuyordu. Bir leylek görmüştüm.

Aileler çoğunlukla çocuklara onları leylekleri getirdiğini anlatırdı. Benim ailesem ise ben sorduğumda her şeyi uygun bir şekilde anlatmışlardı. İki insanın birbirini sevdiğini ve evlendiğini, böylece çocuklarının olduğunu söylemişlerdi. Ben ise onlara birbirlerini sevmedikleri halde benim nasıl doğduğumu sormuştum. Tabii ki babam yine bana kızmıştı ve odama gidip sessizce ağlamıştım. Sessizce ağlamıştım çünkü eğer babam ağladığımı duyarsa bana daha çok kızacağını biliyordum.

İstanbul'a sonunda geldiğimizde İstanbul'a , Atakan'ı bulmaya ilk geldiğim gündeki gibi hissettim. Buraya Atakan'ı bulmak ve Mert ile bir hayatımın olması için gelmiştim. Şimdi ise Atakan'la bir hayatımın olabilmesi için geliyordum.

En son sanki dün görmüşüm gibi gelen yıkık binanın önünde durduğumuzda içimi bir korku kaplamıştı. Acaba buraya gelmekte hata mı yapmıştık. Ya bir şey olsaydı. Burada kalmamız gerekseydi. Ne yapacaktım.

Geri dönmeyi istedim. Çok istedim ama yapamazdım. Atakan'ı babasıyla yüzleştirmeden gidemezdik. Belki aynı kandan gelmiyor olabilirlerdi ama benim için o Atakan'ın gerçek babasıydı. İçeri girmeden önce Atakan'ın elini tuttum. Bu hamlem ile Atakan bana baktı. Gözleri farklı bakıyordu. Korkuyor muydu ? Babasıyla yüzleşmekten korkuyor muydu ?

"Ben gelmeyeyim. İlk sen gir. " dedim gözlerinin tam içine bakarak.

Gözleri bana gitme der gibiydi. Sanki 6 yaşında annesinden ayrılmamak için ısrar eden bir çocuk gibiydi.

"Geleceğim. Ama biraz sonra. Emin ol bu daha iyi. "

Hem benim de yapmam gereken şeyler vardı. En yakın bakkalı gördüğüm yere doğru yürümeye başladım. En yakın bakkal bile buraya 5 dakika uzaktı.

Bakkala girip sahibi olduğunu dşündüğüm kadından konuşmak için bir telefon istedim. Konuştuğum dakikaların parasını sonra verecektim. Telefonu aldığım gibi ezberimdeki numarayı aradım. Telefon tam beş çalışa açıldı.

"Alo ." dedi karşıdaki ses. Cvap vermek istedim ama veremedim. "Alo kimsiniz ?"

Kendimi toparlayı konuşrum.

"Alo Mert. Sen misin ?" Bu konuşma benim için zor olacaktı ama bunu yapmalıydım.

"Evet siz kimsiniz ? Dur bir dakika. Nisan sen misin ?" Sesimi tanımış mıydı. Bu kadar zamandan sonra.

"Benim. Sana bir şey söylemeliyim ." dedim hızlıca.

"Bir şey söyleme Nisan. Geri dön lütfen. Hiçbir şey umrumda değil. Sadece geri dön. Eskisinden daha güzel bir hayatımız olacak söz veriyorum sadece beni affet. Ne olur Nisan ben af..."

Hayır hayır böyle konuşmasına dayanamazdım.

"Sus ve beni dinle Mert. Hiçbir şey söyleme. Ben sana veda etmek için aradım. Buralardan gidiyorum ve sana bir şeyler söylemeden gidemezdim. Beni unut tamam mı? Kendine yepyeni bir hayat kur ."

Gözlerim dolmuştu ama bunun nedeni Mert'e aşık olmam değildi. Onunla bir geçmişimiz vardı. Ona aşık değildim ama ona değer veriyordum. Onu üzmek istemiyordum.

"Hayır Nisan. Gidemezsin. Zaten gidersen de mutlu olamazsın ki ." Mert'in sesi çok zor çıkıyor gibiydi. Bir hıçkırık duydum. Ağlıyordu ? Olamaz benim yüzümden ağlıyor muydu ?

"Olurum Mert. Hatta oldum bile. Be yepyeni bir hata başlıyorum. Ne olur beni affet. Beni unut ve bir haayat kur mutlu ol. Birisii sev ve evlen. Senden sadece tek bir şey istiyorum. Sakın ama sakın çocuğuna ismimi koyma."

İstediğim şey büyük ihtimalle Mert'e çok saçma gelmişti ama kızının benimki gibi bir kaderi olsun istemiyordum. Babasının eski sevilisinin adına sahip olmasını istemiyordum.

"Elveda Mert. Elveda."

Telefonu kapattım ve biraz bozuk para ve telefonu bakkalın çalışan kadına verdim. Hızlıca dışarı çıktım. Ağlamamak için kendimi tutuyordum. Bu konuşmanın bu kadar zor geçeceğini tahmin edemiyordum. Mert acaba ne düşünüyordu.

Yine de ağlamayacaktım. Yıkık binaya giderken adımlarımı yavaşlattım. Atakan'a ve babasına daha çok zaman tanımak istiyordum. Binaya geldiğimde ise içeri girip tek kapılı odanın önüne geldim. Bu kapının Necati Amca'nın odası olduğunu biliyordum. Kapıyı tıklattım. İçeriden birkaç saniye sonra gelen gel sesiyle içeri girdim. Sesin sahibi Atakan'dı.

İçeri girdiğimde ilk işim yüzlerini incelemek oldu. Necati Amca aynı gibi gözüküyordu ama dikkatli bir şekilde bakıldığında yaşlandığı anlaşılıyordu.

"Hoş geldin kızım." dedi Necati Amca gülerek.

Atakan'a baktım. Gözleri kızarmıştı. Ağlamış mıydı ?

"Hoşbulduk. Konuşmanızı böldüysem çıkıyabilirim." dedim hemen. Konuşacakları şeyler olabilirdi.

"Yok Nisan gel. Benim kısa bir işim daha var. Sen bu arada İhtiyar'la muhabbet et."

Hala babasına ihtiyar mı diyordu ? Bir gelişme yok muydu ?

"Görüşürüz İhtiyar. " dedi Atakan ama sonra bir şey farketmiş gibi durdu. "Yani baba."

Necati Amca'ya uzun bir süre sarıldı ve kulağına bir şey söyledikten sonra çıktı. Ben hala ayaktaydım.

"Kızım gel otur şöyle. Ayakta kaldın. Seninle konuşmam gereken şeyler var."

Acaba benimle ne konuşacaktı ? Dediğini dinleyip gösterdiği iskemleye oturdum. Atakan az önce ona baba demiş ve sarılmıştı. Necati Amca'ya bu günden önce hiç baba demediğini biliyordum. Bu gün ise demişti. Bu çok iyi bir şeydi.

"Sana teşekkür etmem gerekiyor kızım. Senin sayende bana baba dedi ." Necati Amca konuşurken oksürüyordu. Sigara içtiğinden kaynaklanıyordu büyük ihtimalle.

"Hiç gerek yok. ben hiçbir şey yapmadım. Gerçekten." dedim gümseyerek. Aslında onu buraya ben getirmiştim ama asıl önemi olay Atakan'da bitiyordu. Atakan ona baba demeyi seçmişti.

"Hayır kızım. Sen ona çok iyi geliyorsun. Bunu seni ilk gördüğümde anlamıştım ama onu bu kadar değiştirmeni beklemiyordum. Atakan her zaman iyi bir çocuktu. Şimdi hem iyi hem de mutlu bir çocuk. Senin sayende. Onu bırakma. Ona sahip çık. "

"Necati Amca beni büyütme bu kadar. Asıl beni mutlu eden Atakan. Ben bir şey yapmıyorum ."

Necati Amca derin bir nefes alıp konuştu.

"Necati Amca deme yavrum. Sen de benim kızımsın. Atakan bile artık diyor. Bana baba de. Ben çok şey gördüm. Baışlarından anlıyorum. Sen de eksiksin. Atakan da . Birbiriniz tamamlıyorsunuz. Atakan benim oğlum ve sen de kızımsın. Anlıyor musun ?"

Kafamı salladım. Bir babamın olması fikri çok garipti.

"O istese de onu bırakma. Onu sev. Ölene kadar onu bırakma ."

Ölene kadar onu bırakma. Bunu duyunca içimde garip bir şey olmuştu. Tabii ki Atakan'ı bırakmayacaktım.

"Hiç şüpen olmasın ..." Bunu söylemek Atakan kadar bana da zordu ama bunu yapacaktım. "Baba."

Gözlerimin dolmasına karşı koyamadım. Necati Amca yerinden kalktı. Ben de. Ve sarıldık. Gözlerimi kapattım. Baba dediğim bir kişiye sarılmak. Kalbimde bir şey oluyordu. Ne olduğunu biliyordum. Eksik olan bir parçam tamamlanıyordu.

"Bana beni sevdiğini söyledi. Bunu söyleyebildiğine göre seni çok seviyor olmalı. Bunu söylemek onun için zordur. O söylemese de bil. O seni seviyor."

Haklıydı. Bana hiç seni seviyorum dememişti. Ona inanıyordum. Babası beni sevdiğini söylüyorsa beni seviyor demekti.

Birkaç dakika sonra Atakan geldi ve kısa bir süre daha sohbet ettik. Gitme vakti gelmişti. Bunu üçümüz de biliyordum. Atakan çok içten bir veda etti. Hatta babasını öptü bile. Bu onun için büyük ihtimalle bir ilkti.

Ben de Necati Amca'ya veda ettikten sonra arabaya bindik. Araba çalıştı ve yol almaya başladık. Neceti Amca'ya baktım. Bize el sallıyordu. Ben de el salladım. Atakan'a baktım. O da el sallıyordu ve gülümsüyordu.

Artık tamamdı. Her şey olması gerektiği gibiydi. Gidebilirdik. Hiç bir engel yoktu.

"Haklıydın. Çok teşekkür ederim. O benim babam." Atakan'ın gülümseyen suratına baktım. Mükemmeldi. Mükemmel gülüyordu. "Artık yeni bir hayata başlayabiliriz ."

Yeni bir hayata başlıyorduk. İstediğimiz gibi. Atakan'ı seviyordum. Onun da beni sevdiğine inanıyordum. Söylemese de bunu biliyordum.

Bu gün 2. bölüm. Sevgililer gününün son saatleri.

Umarım bölümü beğenmissinizdir. Gerçekten uzun zamandır yoktum ve çoğunuzun beni bıraktığını düşünüyordum. Görüyorum ki buradasız. Beni bırakmadığınız için teşekkür ederim. Yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim.

Atakan ve Nisan için gerçekten yeni bir hayat başlıyor ve bakalım bu hayatta neler yaşayacaklar. Göreceğiz.

Gelecek bölüm görüşürüz.

Continue Reading

You'll Also Like

86.9K 4.2K 39
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
180K 16.5K 46
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
6.8M 454K 81
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, hen...
349K 13.1K 62
Bir hastasına iyilik yapmak isteyen Ahu, hastane kayıtlarından aldığı numarayı yanlış girip bir komutana yazarsa ne olur? Nerden bilebilirdi ki bu ka...