Gecenin En Doğusu

By Kalemimdenkitabim

5.2M 304K 117K

... "Soğuk, açlık, susuzluk, uykusuzluk, işkenceler.. Aklının alıp alamayacağı her şeyi göğüsleyebilirim. En... More

1-Gece
2-Ev Arkadaşı
3-Ağustos Böceği
4-'İyi'
5-Kayıp Bardak
6-Dondurma
7-Mutsuz
8- Doğu Operasyonu
9-Hassas
10-Beyaz
11-Fırtına
12-Görev
13-Mecbur
15-Alfa Beş
16-Ama?
17-Mahkeme
18-Abi
19- Sevgilim
20-Hızlı
21-Güzel
22-Güven
23-İclâl
24-Umut
25-Sinir Harbi
26-İzin
27-Tek
28-Gizem
29-Âşık
30-Eğitim
31-Fırtına'nın Gece'si
32-Kâbus
33-Kıskançlık
34-Veda
35-Taş
36-Yem
37-Uyan
38-Kırgın
39-Kuzgun
40-Oy
41-Yağız
42-Pencere
43-Poligon
44-Tuz
45-Kayıt
46-Dönüş
47-Kafe
48-Rüya
49-Cesur
50-Ecel
51- Elveda
52-Ya Hep Ya Hiç
53-Halka
54-Kimse
55-Hediye
56-Gece'nin En Doğu'su
57-Düğün
58-Mutlu
59-Ayaz
60-♾
-Özel Bölüm-
Panodaki Duyuru!
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm- Anka -

14-Mağara

84.9K 5K 1.8K
By Kalemimdenkitabim

Gözlerimi aralamaya çalışırken Doğu'nun, adımı haykıran sesi doluyordu kulaklarıma. Vücudumu hareket ettiremiyordum. Parça parça, her yana dağılmış cam kırıkları beni korkutmaya yeterken; boynumu sıkan emniyet kemeri ve sıkışmış bedenim bana acı veriyordu.

Ne olmuştu bana? Ah tabi ya! Lastiğim uyarı vermişti ve sonrasında aracım kurşunlanmaya başlamıştı. Fren yerine gaza mı basmıştım? Uçurumdan yuvarlandığımdan adım kadar emindim.. Doğu yakınlarda olmalıydı. Zaten bana doğru gelmiyor muydu?

Gözlerim bir açılıp bir kapanıyordu. Boynumdaki sızı, gözlerimin yaşarmasına sebep oluyordu. Ellerimi oynatmayı denediğimde bunu başarabildiğime sevinmiştim. Peki ya ayaklarım? Onlar da sorunsuz görünüyordu.. Ama boynumun acısı bambaşka bir boyuttaydı sanki.. Gözlerim neden açık kalmayı reddediyordu? Belli belirsiz gördüğüm bir el uzandı bana doğru. Arabamın parçalanmış kapısını zorladı.

"Doğu?" dedim gözlerimi açık tutup, uzanan elin sahibini görmeye çalışırken. Ama karşıdan, bir cevap gelmedi. Doğu'nun haykıran sesi uzaktı.. Çok uzak..

"Kimsin sen?" dedim son gücümle. Ve kucaklayıp çıkarıldım sıkıştığım yerden. Bir süre yabancı ellerde taşındıktan sonra, bir arabaya bindirildiğimi hatırlıyorum hayal meyal..

Zaman zaman yüzümü yalayıp geçen rüzgâr, bana huzur veriyordu. Bana umut veriyordu. Bana Fırtına'yı hatırlatıyordu.

Annem, bir köşede oturmuş elini Defne'nin saçlarında gezdiriyor, babam; küçük Gece'yi omuzlarına almış, annem için yaptırdığı krizantem bahçesinde koşturuyordu.. Sanırım, mutluluğu iliklerime kadar hissettiğim ve anımsamayı başarabildiğim ilk anımdı bu..

"Baba, kanatların mı var senin? Nasıl uçuyorsun?" demiştim, bu anı yaşamadan hemen önce. Babam gülümseyip saçlarıma bir öpücük bırakmış ve beni kucakladığı gibi omuzlarına yerleştirmişti.

"İşte böyle uçuyor baban!" diye haykırarak koşmaya başladı rengârenk bahçemizde.. Ellerimi tutup iki yana açtı ve ben rüzgârla kucaklaştım.. 'Keşke' demiştim içimden 'keşke gerçekten sarılabilsek rüzgâra'..

O zamanlar bilseydim, âşık olduğum bu rüzgârın da benimle birlikte büyüyerek, sarılabileceğim somut bir vücuda bürünüp Fırtına olarak karşıma çıkabileceğini; yine de diler miydim aynı dileği?

Bilincim yeniden yerine geldiğinde bir mağarada buldum kendimi.. Sönmeye yüz tutmuş bir ateş, başucumda yüzü gözü kapalı bir kadın.. Neredeydim böyle?

"Doğu.." diye yine onun adı döküldü, dudaklarımdan istemsizce. Sanki seslensem duyacaktı beni. 'Buradayım' diyecekti. 'Sana zarar gelmesine izin vermeyeceğimi söylemiştim' diyecekti..

"Uyandın.. Sessiz olasın." dedi kadın telaşla başıma gelip. Sonra bir adam belirdi mağaranın girişinde.

"Kendine geldi?" dedi sertçe.

"Yok.. Komutanı sayıklar hâlâ." dedi kadın.

"Sayıklasın sayıklasın. İyileştir şunu bir an evvel. Bize çok lazım olacak." dedi adam. Sonra birkaç ayak sesi duydum.

"Aç hele gözlerini, gitti." dedi kadın saçlarımı okşayıp.

"Neredeyim?" dedim fısıldar gibi.

"Dağın başında, hiçlikteyiz. Senin ne işin vardır buralarda Öğretmen Hanım? Nasıl düştün bunların ellerine?" dediğinde kaşlarım çatıldı. Ve bu canımı yakmıştı.

"Yara bere içindesin. Sana bir şey yaptılar? Dokundular?" dedi sorarcasına.

"Kaza yaptım.." dedim zar zor. Konuşmak bile yoruyordu beni.

"Sen kimsin? Beni nereden tanıyorsun?" diye sordum gözlerimi gözlerine dikerek. Kadın, yavaşça yüzündeki peçeyi indirdiğinde, gördüğüm yüz, beni bozguna uğrattı.

"Siz.. Bahar bunu biliyor mu?" dedim korkuyla.

"Sessiz ol. Sessiz ol. Onun için buradayım ya zaten. Ben olmasam bir başkasını alacaklardı. Arda korur, kollar beni." dedi kadın çaresizce.

"Arda mı?" dedim ve kalkmaya çalıştım.

"Dur hele, yaraların tazedir."

"Ne oluyor orada!" dedi bir adam. Sonra onunla göz göze geldiğimizde sırıtmaya başladı.

"Demek uyandın." dedi ve yanıma yaklaşıp Bahar'ın annesini bir köşeye savurdu.

"Sonunda." dedi silahını yüzüme sürterek.

"Ahmet!" dedi başka bir adam haykırarak. Arda görüş açıma girdiğinde korkum artmıştı. Aynı onlar gibi giyinmiş, elinde bir tüfek tutuyordu..

"Misafirimize iyi davran." dedi bana bakıp manidarca gülümseyerek. Sonra o da yanıma geldi.

"Sevgiline, seni dağa çıkarıp kadınımız yapacağımı peşinen söylemiştim." dedi donuk gözlerle. Güçlüce yutkunduğumda gülümsedi.

"Onlar seni ararken, hepsini bir bir avlayacağımızı da.." dediğinde sorgularcasına baktım gözlerine. Birine bir şey mi yapmışlardı?

"Anca rüyanda görürsün!" dedim güçlü tutmaya çalıştığım sesimle.

"Yok, rüya değildi. Aksine son derece gerçekti çığlıkları." dedi Arda.

"Allah belanızı versin!" deyip yüzüne tükürdüğümde, sırıtan yüzü öfkeye büründü. Eliyle yanaklarımı sıkıp burnumun dibine kadar girdi sonra.

"Günlerdir tek lokma yemedi." dedi Baharı'ın annesi omzuna dokunup Arda'yı geri çekerken.

"Seninle işim çok uzun sürecek." dedi Arda ve silahını kavrayıp ayaklandı.

"O dilini tutasın. Kışkırtma sakın bir daha." dedi kadın yanıma oturup elimi kavrayarak. Elimi hızla çektiğimde canım yanmıştı.

"Kaç gündür bu haldeyim?" dedim buz gibi bir sesle.

"Üç. Ye hele şu aşı. Gücün gelsin." Kadın, uzanıp, bir tabağı eline aldığında inanamayarak baktım gözlerine.

"Niye? Yeğenine iyi hizmet sunayım diye mi?" dedim öfkeyle elindeki tabağı iterek.

"İyileşesin diye." dedi yeniden tabağı önüme getirerek. Ama bu kez de başımı duvardan tarafa çevirip susmayı seçtim. O, pes ederek yanımdan kalktığında gözlerimi kapadım. Burada en iyisi, uyuyor numarası yapmaktı.

Doğu gelene kadar Gece.. Sadece Doğu gelene kadar dayan, diye defalarca teskin ettim kendimi. Kendime gelmemden bu yana tam iki koca gün geçmişti. Uyuyarak geçirdiğim üç günü de hesaba katarsak,  beş gündür açtım.

Mecbur kalmasam su bile içmezdim ellerinden ama Bahar'ın annesi inatla dayıyordu dudaklarıma matarayı.. Ben de 'yok' diyemiyordum. Doğu geldiğinde ya da bir fırsatını bulabildiğimde kaçabilecek kadar enerjim olmalıydı..

"Bugün yer değiştireceğiz?" dedi adamlardan biri Arda'ya.

"Yok!" dedi Arda kararlılıkla. Sonra o iğrenç gözleri, benim onları izleyen gözlerimi buldu. Sırıtarak yanıma gelip elinin tersiyle yanağımı okşadığında kendimi, başarabildiğim kadar, geri çektim.

"İyileştiysen çekimlere başlayalım." dedi çenemi tutup yüzünü yüzüme yaklaştırarak.

"Ne?" dedim korkuyla.

"Yasir, kamerayı aç!" diye bağırdı. Küçük bir çocuk, elinde bir kamerayla yanımıza geldi.

"Arda.." dedi Bahar'ın annesi, yalvarırcasına.

"Kes sesini yenge! Yasir, başlat." dedi Arda. Sonra yüzüme bir kez daha yaklaştı. Burnuma değen burnu, dudaklarıma çarpan nefesi midemi bulandırıyordu.

"Görevine hangimizle başlamak istersin?" dedi burnunu yanağıma sürterek. Bunu yapıyor, çünkü videoyu onlara gönderecek Gece.. Onları kışkırtmak istiyor..

"Doğu! Geleceksin biliyorum! Ben iyiyim!" diye bağırdım meydan okurcasına.

"Kapat şunu!" dedi Arda, çocuğa doğru. Sonra derin nefesler alıp yanaklarımı daha da sıktı.

"Konuşmayacaksın. Sadece yalvaracaksın. Çalıştır!" dedi hiddetle.

"Kayıtta başkan." dedi çocuk.

"Görevine hangimizle başlamak istersin?" dedi Arda bir kez daha.

"Bir mağaradayız! " diye bağırdım bu kez. Allah sonumu hayır etsindi..

"Kapat şunu!" dedi kamerayı tutan çocuğa. Sonra yüzümü savurup kalktı yanımdan. Boynum sızlamaya başlamıştı.

"Seni şimdi şuracıkta-"

"Gönderdim başkan." dedi çocuk.

"Ne? Nereye gönderdin?" dedi Arda öfkeli bakışlarını benden çekip çocuğa çevirerek.

"Ko-Komutana." dedi çocuk kekeleyerek.

"Ulan ben sana gönder dedim mi!" dedi Arda ve çocuğa bir yumruk savurdu.

"Yapma!" dedim acı içinde, yerimden kalkmaya çalışarak. Daha çok küçüktü..

"Toparlanın, yer değiştiriyoruz!" dedi Arda ve öfkeyle ayrıldı yanımızdan. Sonra herkes koşturmaya başladı. Küçük çocuk hiçbir şey olmamış gibi yerinden kalkıp onlara yardım etti. Gözlerim bağlandı ve bedenim kontrolsüzce taşınmaya başlandı.

Saatlerce yol gittik ve sonunda yine bir mağarada aldık soluğu. Toplasan beş kişi anca sığardı buraya. Hava soğumuştu ve ben üşüyordum. Bahar'ın annesi, üzerime ince bir örtü daha örtüp ateşin başına kuruldu.

"Söndür şunu artık. Gün batıyor." dedi Ahmet denen adam. Kadın sorgusuzca onun dediğini yaparak ateşe biraz su döktü ve çıkan dumanı izledi mutsuzlukla.

"Su istersin?" dedi bana bakıp.

"Yardım et, çıkayım buradan." dedim bir umut. Onun da yapabileceği hiçbir şey olmadığını biliyordum..

"Ben ne edebilirim?" dedi hüzünle.

"Hem daha iyileşmedin, her yanın yara beredir. Dua et de o komutan bulsun seni. Yoksa yoktur buradan çıkışın. Harcayacaklar gençliğini." diye ekledi umutsuzca.

"Doğu beni bulacak, biliyorum." dedim güçlü kalmaya çalışarak. Ama gözlerim çoktan dolmuştu.. Umutsuzluk çepeçevre sarmıştı yüreğimi. Arda'nın sözleri çınlayıp duruyordu kulaklarımda. Demek, okulun bahçesinde de bunları söylemişti.. Doğu bu yüzden deliye dönmüştü.. Peki gerçekten de onlardan birini vurmuşlar mıydı?

Ben gözlerimi ne zaman kapatmıştım bilmiyorum ama açtığımda karşımda Arda'yı görünce korkuyla zıpladım.

"Ne yapıyorsun?" dedim geri çekilip.

"Seninle hasret gidermek isteyen biri var." dedi elindeki telsizi bana uzatarak. Sonra hızla geri çekti.

"Eğer bizi ele verecek tek kelime edersen, gözümü bile kırpmam." dedi ve silahını küçük çocuğun şakağına yasladı.

"Yan yana üç mağara olduğunu söyleyeceksin." dedi tehditkârca. Gözlerim çocuğa kaydığında kalbim hızla atmaya başladı.

"Onlara küçük bir sürprizimiz var." dedi pis pis sırıtarak. Sonra telsizi açtı ve dudaklarına yaklaştırdı.

"Orada mısın Yüzbaşı?"

"Seni bulduğumda önce ona dokunan ellerini sonra da yüzüne değen nefesini keseceğim Arda!" dedi Doğu hiddetle.

"Senin boş tehditlerini dinlemeyi çok istedim Fırtına ama yanımda seninle konuşmak için can atan bir hanımefendi var. Onu daha fazla bekletmeyelim. Kabalık olur." dedi Arda. Sonra silahını kurdu ve çocuğa diz çöktürdü.

"Gece?" dedi Doğu, umut dolu sesiyle.

"Hepiniz iyi misiniz?" dedim korkuyla. Ve gözlerimden bir damla yaş süzüldü.

"İyiyiz. Herkes iyi. Sakın korkma." dedi güven veren sesiyle yüreğimi okşayarak. Ve ben, içimdeki tüm korkuyu o an sildim.

"Onu, burada sesini duyunca titreyenlere söyle." dedim gülümsemeye çalışarak.

"İşte benim Gece'm." dedi Doğu.

Yaşadıklarımın sebep olduğu bir yanılsama mıydı bilmiyorum. Ama adıma, bir sahiplik ekinin gerçekten konulup konulmadığını algılayamamıştım.

Arda gözlerimin içine bakarak, çocuğun başına tuttuğu silahı iyice bastırdı.

"Çok az kaldı." dedi Doğu, benim sessizliğime inat.

"Acele etsen iyi olur. Bu lanet yer, en az dondurmalar kadar berbat.. Dondurmadan nefret ederim, bilirsin." dedim bir sonraki cümlemin de yalan olduğunu anlaması için. Anlardı değil mi? N'olur anlasındı..

"Bilmez miyim?" dedi Doğu hiç beklemeden.

"Yan yana üç mağara var." dedim bir çırpıda ağzımdan kaçırmış gibi. Aynı anda, Arda 'kes sesini' diye bağırıp yüzüme bir tokat savurdu. Rolünü iyi oynamak istiyordu belli ki.

Canım nasıl da yanmıştı.. Sızlayan boynuma bir de yanağım eşlik etmeye başlamıştı. Bunu hiç beklemiyordum.

"Gece!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı Doğu.

"Ulan şerefsiz! Ulan or***u ço***u! Ulan puşt! Leşini bulmalarına bile izin vermeyeceğim." dedi ardından.

"Burada kalacağız mı sanıyorsun?" dedi Arda.

"Nereye gidersen orada eseceğim Arda. Bu Fırtına seni öyle büyük savuracak ki, ölmek için yalvaracaksın. Andım olsun." dedi Doğu sakince.

"Sen bizi ararken, biz bu konuyu Gece Hanım'la biraz konuşalım o zaman. Onunla ilgili planlarımı hatırlar mısın bilmem? Bence başlamanın tam zamanı. Siz gelene kadar işimiz bitmiş olur. Tabi gelebilirseniz. Merak etme, siz yetişene kadar tekrarlarız. Ben yorulursam arkadaşlar devam eder." dedi Arda sırıtarak.

"Asla öğrenemedin." dedi Doğu, sakinliğini koruyarak.

"Önce bir meltem gibi eserim hafiften. Sonra durur, bir sessizlik yollarım. Yollarım ki; dindiğim sanılsın. Yollarım ki; kimse beklemeden, ansızın belireyim. Ama ne var biliyor musun Arda? Bu taktik oldukça eskidi.. İnsanlar artık kanmıyor. 'Fırtına öncesi sessizlik' diyorlar adına. Gizleniyorlar, önlem alıyorlar ve gelişimi bekliyorlar. Sanırım bir salak sen kaldın.."

"Komutan.." dedi Arda sıktığı dişlerinin arasından.

"Dur yahu, sinirlenme hemen. Bu işime gelir. Aman üzüleyim deme. Gizlenmeye çalışanlardan hiçbir farkın olmayacak, söz veriyorum. Söyle bana Arda, Fırtına'nın esemeyeceği tek bir yer söyle."

Arda öfkeyle, bir sağa bir sola gidip yine aynı yerinde durdu.

"Ben de öyle düşünmüştüm." dedi Doğu.

"İğne deliğinde de olsanız esip geçeceğim. Ve Fırtına'nın çığlıkları, kulaklarınızı sağır edecek. Buna hazır mısın? Asla öğrenemediğin sessizliğimi bile, önceden haber veriyorum bak sana. Kimseye böyle bir kıyak geçmem."

"Öyleyse ben de sana bir kıyak geçeyim komutan. Aç kulaklarını ve dinle sevgilinin inlemelerini!" dedi Arda. Sonra bana bakıp sırıtmaya devam etti. Telsizi başucuma bıraktı ve üzerime eğildi.

"Çıkın lan dışarı! Hepiniz!" dedi öfkeyle. Ahmet denen adam, bana bakıp 'beni bekle' dedi ama tam o dışarı çıkacakken bir silah sesi duyuldu ve mağaranın girişindeki iki adamdan biri yere yığıldı.

"Korku nedir bilmeyiz." dedi Yağız'ın sesi telsizden yankılanarak.

"Biz dağların erleri." dedi Kadir gülümsediği belli olan bir tonla.

"Yalnız yaman indirdim." dedi Özcan.

"Oğlum iki komandoculuk yapalım dedik niye bozuyorsun?" dedi Kadir sitemle.

"Yuva yaptık göklere." dedi Asaf.

"Susturun şunları!" diye haykırdı Arda üzerimden kalkıp bir köşeye sinerek. Uzanıp, başucuma konulan telsizi aldım.

"Baş döndüren yerlere." dedi Özcan ve mağaranın girişinde bekleyen diğer adam da yere yığıldı.

"Engel tanımaz aşarız, yüce engin dağları." dedi Doğu.

"El verir uzanırız; mor, siyah bulutlara." diye devam etti Yağız. Ve silah sesleri ardı sıra yankılanmaya başladı.

Yerimden kalkmaya çalışırken, Bahar'ın annesi yaklaşıp sırtımdan destek verdi bana. Sonra kendi yüzüne doladığı şalı çözüp benim boynuma sardı.

"Sıcak tutasın. Ağrısını azaltır." dedi gözünden bir damla yaş süzülürken.

"Gel benimle." dedim elini tutup.

"Koşacaksın öğretmen. Ve koşmayı öğreteceksin kızıma, nicesine.."

Ona bir cevap veremeden, Arda'yla göz göze geldiğimizde bana doğru hızla gelip, kadını bir köşeye savurdu. Sırtımı göğsüne yaslayıp beni kendine kalkan yaptığında silah sesleri azalmıştı. Dışarı çıktığımızda, Arda'nın boynumdaki kolundan kurtulmaya çalışıyordum. Hava kararmıştı ama biraz çabalasam görebilir miydim Doğu'yu? Görsem, ona koşmaya fırsatım olur muydu?

"Neden durdun Yüzbaşı?" dedi Arda, telsizin tuşuna basıp.

"Kim kurtulmuş Fırtına'dan?" dedi Doğu meydan okurcasına.

"Karanlığı severim bilirsin, çünkü o çöktüğünde; yok oluruz." dedi Arda sırıtarak.

"Ben de karanlığı severim Arda, eğer sebebi Gece'yse. Yok olacaksın, doğru. Ama karanlık çöktüğü için değil. Yok olacaksın; çünkü Gece de benim, karanlık da!" dedi Doğu.

Bir el ateş edildi ve Arda'nın boynumu sıkan kolu gevşedi. O, acı içinde kıvranırken kendimi yere attım. Daha doğrusu, beni taşımayan, bacaklarım kendini bırakmıştı.. Birkaç adam, kayaların arkasına gizlenmiş ateş etmeye devam ediyordu.

"Gece! Duyuyor musun beni!" dedi Doğu'nun telsizden gelen sesi. Başımı kaldırıp telsize uzanıp uzanamayacağıma bakmak istedim ama imkânsızdı.

"Sağındaki kayanın önüne doğru sadece sürün." diye bağırdı bu kez. Başımı kaldıramıyordum ki sağımdaki kayayı göreyim..

Yine de dediğini yapıp son gücümle kendimi sağa doğru sürüklemeye başladım. Kayanın önüne geçip sırtımı yasladığımda Arda, düştüğü yerde değildi. Bir anda silah sesleri sustu ve bir el, omzuma değdi.



Merhaba 🌸

Bitirdiğim yer yüzünden linç yiyebilirim gibi geldi bir an için.. Ama yemem, değil mi? Sizler bana kızmazsınız 🙈

Bir sonra ki bölüm için Instagram üzerinden yine bir anket yaparız belki.. 🤷🏼‍♀️

Bu bölümü öyle büyük bir heyecanla yazdım ki.. Yazarken yaşadığımı hissettim. Umarım sizler de, okurken yaşadığınızı hissetmişsinizdir. Her bir anı, her bir cümlesi zihnimde akıp gitti.. Aynı duyguları size de tattırmayı başarabildiysem; bu benim en büyük zaferimdir ⭐️

Bu yüzden yorumlarınızı çok çok çok merak ediyorum.. ⚡️

Tüm destekleriniz, güzel mesajlarınız için sonsuz kez teşekkür ederim şimdiden

Bu hikâyenin yeri bende bambaşka oldu. Sizin sayenizde.. İyi ki, iyi ki, iyi ki varsınız 🎈

Sevgiler 🦋


Instagram: kalemimdenkitabim



-

Continue Reading

You'll Also Like

898K 6.6K 4
Bu bir Asker kurgusudur. İkisi de çok yaralıydı. İkisinin de geçmişi acılı ve geleceği belirsizdi. Aşk mıydı önemli olan güven miydi? Adam çok güven...
883K 54K 46
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
2.2M 120K 30
Bir mahalle hikâyesidir.
1.2M 38.9K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...