Gecenin En Doğusu

By Kalemimdenkitabim

5.3M 307K 117K

... "Soğuk, açlık, susuzluk, uykusuzluk, işkenceler.. Aklının alıp alamayacağı her şeyi göğüsleyebilirim. En... More

1-Gece
2-Ev Arkadaşı
3-Ağustos Böceği
4-'İyi'
5-Kayıp Bardak
6-Dondurma
7-Mutsuz
8- Doğu Operasyonu
9-Hassas
10-Beyaz
12-Görev
13-Mecbur
14-Mağara
15-Alfa Beş
16-Ama?
17-Mahkeme
18-Abi
19- Sevgilim
20-Hızlı
21-Güzel
22-Güven
23-İclâl
24-Umut
25-Sinir Harbi
26-İzin
27-Tek
28-Gizem
29-Âşık
30-Eğitim
31-Fırtına'nın Gece'si
32-Kâbus
33-Kıskançlık
34-Veda
35-Taş
36-Yem
37-Uyan
38-Kırgın
39-Kuzgun
40-Oy
41-Yağız
42-Pencere
43-Poligon
44-Tuz
45-Kayıt
46-Dönüş
47-Kafe
48-Rüya
49-Cesur
50-Ecel
51- Elveda
52-Ya Hep Ya Hiç
53-Halka
54-Kimse
55-Hediye
56-Gece'nin En Doğu'su
57-Düğün
58-Mutlu
59-Ayaz
60-♾
-Özel Bölüm-
Panodaki Duyuru!
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm- Anka -

11-Fırtına

94.2K 5.6K 2K
By Kalemimdenkitabim

Doğu, sorularımdan kaçıp odasına gittiğinde elimde taşımla, mutfakta kalakaldım bir süre. Sonra ben de odama gidip, yemeğe götüreceğim öğrencilerimin ailelerinden, yarın için izin aldım. Ardından bir restoranda yer ayırdım ve kendimi yatağıma bıraktım.

Sabah uyandığımda, Doğu evde değildi. Ben de kahvaltı etmeden evden ayrılıp okula geçtim. İlayda ve Hediyenur'a akşam yemeğe çıkacağımızı, ailelerinden izin aldığımı söylediğimde ikisi de havalara uçtu. Ama ayrı ayrı.. Bu ikili, ileride çok iyi dost olacaktı, bundan emindim..

"Öğretmenim, biri geliyor." dedi Suna. Merakla pencereye koşup Doğu'yu görmeyi bekledim ama hayır.. Bu adam her kimdiyse son derece öfkeliydi..

"Amcam bu! Alacak beni!" dedi Mahmut korkuyla.

"Sınıftan çıkmayın." dedim ve dışarı çıkıp sınıfın kapısını kilitledim.

"Mahmut!" diye bağırdı adam, öfkeli adımlarla okula doğru yürürken.

"Beyefendi, sakin olun." dedim; elimi, hızla bana yaklaşan adama durmasını ima etmek için kaldırırken.

"Çekil!" dedi havadaki bileğimi kavrayıp beni bir köşeye savurarak.

"Aç şu kapıyı!" dedi ve sonra öfkeyle bir tekme savurdu kapıya. Çocuklar çığlık attığında ceplerimi yoklayıp telefonumu bulmaya çalıştım ama yoktu. Allah kahretsin!

"Aç dedim şu kapıyı öğretmen!" dedi adam, dinmeyen öfkesiyle yüzüme yaklaşıp.

"Sadık!" dedi başka bir ses, uzaklardan. Bunun Doğu olmasını ummuştum ama o bir süper kahraman değildi.. Her zorlukta yanımda beliremezdi..

"Git işine!" dedi adam ona doğru bağırarak. Ve sonra bileğimi kavrayıp bu kez, kapıya doğru fırlattı beni. Aynı anda, tanımadığım diğer adam, Mahmut'un amcasının yüzüne bir yumruk savurdu.

"İyi misiniz?" dedi beni yerden kaldırmak için elini uzatarak.

"Ben.. Dikkat edin!" diye bağırdım arkasında, elinde bir odunla ona vurmaya çalışan adamı işaret ederek. Ama nasıl olduysa, daha ben cümlemi bitiremeden, adamın elindekini bir anda yere düşürüp onu duvara yaslamıştı.

"Bırak!" dedi adam hiddetle.

"Derdin ne Sadık?"

"Sana nedir Bekir!" dedi adam ve böylece iki adamla da hiç hoş olmayan bir şekilde tanışmış olmuştum.

"Gücün kadınlara yetiyor?" dedi Bekir onu biraz daha sıkıştırarak.

"Bırak hele, hep bu çeliyor akıllarını!" dedi adam öfkeyle. Bekir, korkuyla kaplanmış gözlerime bakıp gülümsedi.

"Siz içeri geçin lütfen. Ben burayı halledeceğim." dedi şivesini bir kenara bırakıp.

"Ama-"

"Lütfen Gece Hanım. Halledip geleceğim yanınıza.." dedi adam ve ben, anın şaşkınlığıyla adımı nereden bildiğini bile sorgulayamadan içeri girdim.

"Öğretmenim!" diye koşup bana sarılan öğrencilerimi yatıştırmaya çalışırken, bir köşeye sinmiş Mahmut'a takıldı gözlerim.

"Çocuklar, her şey yolunda, tamam mı? Şimdi herkes evlerine, ders bitti." dedim ve öğrencilerim benden ayrılıp çantalarını toparlamaya başlarken telefonumu bulup Doğu'yu aradım.

"Selam." diye açtı telefonu. Ağlanacak halime güldüm onun sesini duyunca.

"Doğu.." dedim titreyen sesimle.

"Tetik, aracı getir! Ne oldu?" dedi telaşa bürünerek.

"Okula gelebilir misin?"

"Çoktan çıktım, anlat ne oldu? Sen iyi misin?" dediğinde gözlerim, bana korkuyla bakan Mahmut'a kaydı. Ağlıyordu..

"Komutanım bir sorun mu var?" dedi arkadan biri.

"Gece, anlat dedim! Ne oldu, yanında biri mi var?" dedi Doğu sabırsızca.

"Ben iyiyim telaşa kapılma. Sadece gel lütfen.." dedim ve telefonu kapatıp Mahmut'un yanına doğru adımladım. Ama ben ona yaklaştıkça o, duvara doğru geri geri gidiyordu.

"Sorun yok Mahmut.. Bak ben buradayım, güvendesin."

"Beni.. Beni ona verme!" dedi hıçkırıklarının arasından.

"Peki.. Seni ona vermeyeceğim. Babanı arayalım, seni alsın olur mu?"

"Babam yok! O gitti!" dedi Mahmut hüzünle. Ve ağlayarak, olduğu yere oturdu.

"Tamam.. Annene gideriz o zaman. Seni ona vermeyeceğim, kalk hadi. Üşüyeceksin yerde.." dedim elimi uzatıp saçlarını okşayarak.

"Dokunmayın! Kirliyim ben!" dedi bağırarak. Neden böyle düşündüğünü anlamıyordum.. Bu adam ne yapmıştı el kadar çocuğa böyle?

"Hiçte değil.. Tertemizsin sen Mahmut." dedim gülümsemeye çalışarak. Ama Mahmut, başını hayır anlamında sağa sola sallayıp yavaşça ayağa kalktı. Ve sonra mahcup bakışlarını yerdeki ıslaklığa dikti.

"Sorun değil.. Çok korkunca olur bazen böyle aksilikler." dedim yüzünü ellerimin arasına alarak. Neyse ki, arkadaşları çoktan gitmişti.

"Dalga geçecekler benimle. Gülecekler bana."

"Burada sadece sen ve ben varız. Aramızda kalacak, kimseye bir şey söylemem ki ben.. Gel hadi, üzerini değiştirelim."

"Ama benim hiç kıyafetim yok ki.."

"Benim montum upuzun! Sarıp sarmalar seni. Hadi, tut elimi." dedim ve elimi tutar tutmaz onu lavabolara doğru götürüp güzelce temizledim. Dışarıdan sesler gelmeye başladığında minik eli, elimi sıkıca kavradı.

"Korkma, şimdi bu montla seni saracağım. Sobanın yanı başında beni bekleyeceksin. Anlaştık mı?"

"Öğretmenim gitmeyin."

"Asker ağabeylerin geldi. Artık kimse, bize hiçbir şey yapamaz tamam mı?" deyip Mahmut'un saçlarına bir öpücük kondurduktan sonra dışarı çıktım.

"Gece Hanım? İçeride kalmanız daha doğru olur." dedi Bekir. Hâlâ bir yandan Sadık denen adamı tutuyordu. Ben de o kadar ses duyunca Doğu'nun geldiğini düşünmüştüm.

"Mahmut seninle gelmeyecek, o yüzden bir an evvel okulumu terk etsen iyi edersin." dedim adama itafen. Sanırım Doğu'nun gelecek olması bana cesaret vermişti.

"Ulan sen kimsin de benim yeğenimi benden saklıyorsun!" diye bağırdı adam öfkeyle.

"Rahat dur artık dayı! Yeter!" dedi Bekir.

"Dayı mı?" dedim şaşkınlıkla.

"Gece Hanım, rica ederim siz içeri geçin. Ben onunla konuşacağım."

"Siz beni nereden tanıyorsunuz?"

"Kuzenimin öğretmenisiniz ya hani?" dediğinde, bu cevap bana yeterli gelmemişti. Sadık denen adam, Bekir'in ellerinden kurtulup bana doğru hızla yaklaşırken geri geri gittim ve sırtım okulun kapısıyla buluştu.

"Dayı yeter dedim!" diye önüme geçip, Sadık'la aramıza duvar ören Bekir olmasa, muhtemelen adamın öfkesinden, bir kez daha nasibimi alacaktım.

"Gece!" dedi Doğu'nun güven veren sesi. Bekir'in arkasından çıkıp koşarak onun yanına gittim.

"Bunların burada ne işi var?" dedi Kadir.

"Yenge sen neye bulaştın?" dedi Özcan.

"Araca geç." dedi Doğu, keskin bakışlarını karşıdaki adamlardan çekmeden.

"Geçemem. Öğrencim-"

"Gece! Araca geç dedim güzelim." Böyle güzelim'li falan konuşmak olmuyor ama Üsteğmen.. İnsanların yanında ayarlarımla oynamaya ne hakkın var?

"Öğrencim içeride beni bekliyor, onu almadan geçemem."

"Çita, çocuğu getir." dedi Doğu. Asaf hızlıca okula girip çok geçmeden, kucağında Mahmut'la dışarı çıktı.

"Fırtına'ya güvendin he?" dedi Sadık denen illet.

"Araca." dedi Doğu sertçe. Bu kez, itiraz etmeden arabaya geçtim. Asaf, Mahmut'u hemen yanımdaki koltuğa bıraktığında Mahmut bana yaklaşıp sarıldı.

"Yenge gözünü seveyim inme araçtan. Biz şuraları temizleyip gelelim." dedi ve kapıyı kapattı.

Mahmut bana sıkı sıkı sarılırken, dışarıda tuhaf bir sakinlik kol geziyordu. Sadece konuşuyorlardı sanki.. Neden 'neye bulaştın' demişlerdi anlamamıştım. Bütün öğrencilerimin aileleri sorunlu tipler miydi? Bir de hepsinin evine girmiş, sofrasına oturmuştum ben..

Yaklaşık yirmi dakika sonra Doğu, öfkeli adımlarla arabaya gelip kapıyı açtı.

"Mahmut?" dedi sorarcasına.

"Ne oluyor?" dedim korkuyla.

"Hadi aslanım, gidiyoruz." dedi Doğu ona uzanıp. Ama Mahmut bana daha sıkı sarılıp yüzünü karnıma gömdü.

"Doğu, ne yapıyorsun?"

"Bekir Ağabey'ine emanet edeceğim seni." dedi Doğu, beni duymazdan gelip Mahmut'un saçlarını okşarken. Sonunda Mahmut başını kaldırdı.

"Bilmiyorsun, alır beni ondan." dedi hüzünle.

"Alamaz. Almayacak." dedi Doğu kendinden emin bir tavırla.

"Alacak. Okula neyim göndermeyecek beni. Ağabeylerim gibi haydut edecek dağlara. Bırakma öğretmenim, kurbanın olayım." dedi Mahmut gözyaşlarıyla. Doğu bir iç çekip yanımıza oturdu ve kapıyı kapattı.

"Bak bana bakalım." dedi Mahmut'un çenesini kavrayıp kendine çevirirken.

"Ben neyim biliyor musun?" diye sordu sonra.

"Askersin." dedi Mahmut.

"Eksik cevap ama dua et bize puan sistemi yok aslanım. Ben sadece bir asker değilim. Türk Askeri'yim. Bunun ne demek olduğunu bilir misin?" Doğu'nun sorusuyla Mahmut, başını 'hayır' anlamında iki yana salladı.

"Biz aynaya baktığımızda önce 'Vatan'ı görürüz, siz bize baktığınızda önce bir 'güven' görürsünüz. Vatan dedimse sanma ki sadece bir toprak parçası.. İçindeki her can bize emanettir. Siz nefes alasınız diye buradayız biz. Siz gülesiniz, özgür olasınız diye.. Türk Askeri'nin sözü senet, senedi canıdır. Ve benim sana sözümdür; sen istemediğin sürece, feriştahı gelse alamaz seni. Anlaştık mı?"

Mahmut anlam vermek istercesine bir Doğu'ya bir de bana baktı.

"Öğretmenim, feriştah ne demek?" dedi kafası karışmış gibi.

"Lan onca konuştum, ona mı takıldın düdük?" dedi Doğu sitemle.

"Doğu! Ne biçim konuşuyorsun çocukla?"

"Ne var canım? Bu velet de alay eder gibi feriştah ne demek diyor. Pes valla, yeni nesil komple böyleyse Allah sonumuzu hayır etsin." Gözlerimi devirip, bakışlarımı Mahmut'a çevirdim.

"Asker ağabeyin diyor ki, sen nerede istersen orada kalacaksın." dedim gülümseyerek.

"Yani amcamla gitmek zorunda değilim, beni asla alamayacak?"

"He aslanım he. Ne laf anlamaz bir şey çıktın sen de. İlla yazıp mı verelim? Siz ne öğretiyorsunuz bu çocuklara okulda? Ağustos Böceği olmayı mı?"

"Doğu!" dedim sitemle. Ama o tabi ki bunu duymazdan geldi. Kapıyı açtı ve inip kollarını Mahmut'a uzattı.

"Gel bakalım." dedi.

"Beni siz götürün öğretmenim." dedi Mahmut, bana sarılıp.

"Bir de kucağına oturuyor.. Dua et minicik adamsın, yoksa bilirdim ben sana yapacağımı." diye mırıldandı Doğu.

Bu kez de ben onu duymazdan geldim ve Mahmut'la beraber aşağıya indim. Yavaş adımlarla Bekir'e doğru yaklaşıp tam önünde durduğumda Doğu, elini belime koydu.

"Bekir." dedi sadece.

"Merak etmeyin komutanım." dedi Bekir. Sonra Mahmut'u benden alıp sıkıca sarıldı. Sadık, öfkeli gözlerini bana diktiğinde Doğu, beni ardına çekti.

"Sanır mısın ki Fırtına hep burada olacak?" dedi adam gözlerime bakıp.

"Sadık!" diye bağırdı Doğu. Adam geldiğinden daha büyük bir öfkeyle yanımızdan ayrıldığında, Bekir de Mahmut'u götürdü.

"Komutanım, bu durmayacak." dedi Özcan.

"Gitmiş en belalısını bulmuş, tebrik etmek gerek." dedi Yağız bana yine acayip acayip bakarak.

"Zevzekliği kesin." dedi Doğu.

"Emredersiniz." dediler hep bir ağızdan. Benim minik öğrencilerimden ne farkları vardı ki şimdi? Onlar da ben bir şey söyleyince 'anlaşıldı öğretmenim' ya da 'tamam öğretmenim' diye bağırıyorlardı hep bir ağızdan.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim." dedim derin bir nefes alıp.

"Emir demiri kesiyor." dedi Yağız.

"Valla kaşınıyorsun." dedi Asaf fısır fısır.

"Çevik sen Gece'nin aracını al. Siz de binin hadi. Yeter bu kadar tatil." dedi Doğu sabırla.

"Bu mu kullanacak benim arabamı?" dedim Yağız'ı işaret ederek.

"Beğenemediniz mi Gece Hanım?" dedi Yağız.

"Güvenilir mi?" dedim ilk tanışmada bana yaptığını anımsayarak ve anımsatarak. Kadir, Asaf ve Özcan kıkırdarken Yağız yine bana sinirle bakıyordu.

"Uzatmayın daha fazla, hadi." dedi Doğu arabaya doğru yürüyüp, benim için ön kapıyı açarken.

Okula girip çantamı ve eşyalarımı aldıktan sonra Yağız'a arabamın anahtarlarını verdim. Yüzüme bile bakma zahmetine girmemişti. Bu adam benden neden bu kadar nefret ediyordu anlamamıştım. Sadece şüphelendiği için miydi?

"Kemerini bağla." dedi Doğu bana bakıp.

"Yengenin hatırına bari yavaş gidin komutanım." dedi Kadir.

"Oğlum başladınız yine!" dedi Doğu sinirle.

"Kırk yılın başında bizim de bir yengemiz olmuş, bırak da başlayalım komutanım." dedi Asaf. Demek kırk yılın başı..

"Sizin eğitiminiz gelmiş belli."

"Valla ben bir şey demedim komutanım. Bu ikisi konuştu hep. Değil mi yenge? Ben sana yenge dedim mi hiç, sen söyle?" dedi Özcan.

"Geçmiş olsun Tetik." dedi Kadir sırıtarak.

"Allah'ım sen bana sabır ver." dedi Doğu. Ben de istemeden gülümsemiştim bir an.

"Hoşuna mı gitti, sen niye gülüyorsun?" demesin mi sonra bana?

"Bir hanzonun sevgilisi olarak görülmek mi hoşuma gidecek?" dedim onu iğneleyerek. Arkadakiler yine gülünce Doğu, sanki çok yavaşmış gibi, iyice gaza bastı.

"Hanzo?" dedi bir de sinirle.

"Fırtına yaklaşıyor, gardınızı alın." dedi Asaf.

"Ne fırtınası?" dedim kaşlarımı çatıp arkaya dönerek.

"Komutanım işte.. Lakapları bilmiyorsun demek." dedi Kadir.

"Ben denize Yıldırım, Asaf Beylere Çita, Özcan Beylere de Tetik derler. Bir de Yağız var-"

"Onu biliyorum ama Çevik olmamış ona, Kaf Dağı daha doğru bir lakap olurmuş ya da Nemrut." dedim önüme dönüp.

"Aman duymasın yenge." dedi Özcan.

"Çok korktum." dedim gözlerimi devirerek. Bir süre sessizce ve hızlıca, yola devam ettik.

"Özcan keskin nişancı mı?" diye sordum sonra. Lakapları kafamda tartarak.

"Yengemiz zehir gibi." dedi Asaf.

"Birinizden daha yenge lafı duyarsam, kışlaya kadar uygun adım yürürsünüz." dedi Doğu.

"İşte böyle komutanım da, eser gürler, yıkar geçer. O görünmez ama etkisiyle varlığı bilinir. Tıpkı Fırtına gibi.." dedi Kadir.

"Lan ne yalaka bir şeysin sen!" dedi Özcan. Doğu birden sağa çekip durdu.

"Neden durdun? Kimse yenge demedi ki. Yazıktır, nasıl yürüyecekler buradan kışlaya kadar?" dedim üzülerek.

"Emirlerimi mi sorguluyorsun?" dedi Doğu.

"Neden sorgulamayayım? Askerin değilim, herhangi bir yaptırımın olamaz."

"Yürü be yenge!" dedi Asaf.

"Allah seni bildiği gibi yapsın Çita!" dedi Özcan sinirle.

"Aç kapıyı aç hadi! Anca yol alırız." dedi Kadir.

"Az laf çok adım. Hadi bakalım." dedi Doğu gözlerini önünden ayırmadan. Hepsi birer birer araçtan indiğinde hiç düşünmeden gaza bastı.

"Ya sen cani misin? Bu karda kışta nasıl yürüyecekler o kadar yolu?"

"Yağız'ı beklemek için durmuştum. Cani olan sensin, sen sebep oldun." dedi omuz silkerek.

"İnanmıyorum sana Doğu. Durdur arabayı ben de ineceğim." dedim sinirle.

"Saçmalama. Hamlamışlardı zaten, bırak yürüsünler biraz."

"Durdur dedim!"

"Hey Allah'ım!" dedi hiddetle. Sonra daha da hızlandı ve telefonunu eline alıp birini aradı.

"Geçittekileri topla." dedi ve kapattı.

"Yağız'ı mı aradın?" dedim zaferle.

"Bir şeyi iki kez söylemekten hiç haz etmem Gece. Bu yüzden son kez söylüyorum; beni değiştiriyorsun ve bu hiç hoşuma gitmiyor."

Sessizce gülümseyip yüzümü sağa çevirdim ve yolun geri kalanında etrafı izledim. Doğu da hiçbir şey söylememişti. Neden onu değiştirdiğimi düşünüyordu? Sorularım günden güne artıyordu. Bir fırsatını bulsam hepsini sıralayacaktım ardı sıra..

Geçen gece ne olmuştu da apar topar gitmişti mesela? O adamlar koskoca askeri lojmana hangi cesaretle girmişti? Okulda sobamı yakan adam kimdi ve ona ne yapmıştı? Bu Sadık denen adam neden belalıydı?

"İnmeyi düşünmüyorsun herhalde?" dedi Doğu, kapımı açmış beni beklerken.

"Dalmışım.." dedim ve kendime gelip araçtan indim. Kamuflajını omuzlarıma bıraktığında kocaman gülümsedim ona.

"Bunu alışkanlık haline getirmeye başladın." dedi sahte bir ciddiyetle. Sonra eve doğru yürümeye başladık.

"Akşam, iki öğrencimi yemeğe çıkaracağım." dedim tepkisini görmek için yüzüne bakarak.

"Sebep?" dedi kaşlarını çatıp.

"Bir soru sormuştum sınıfta, bilenleri yemeğe götüreceğimi söyledim." dedim omuz silkip.

"O ne kızım? Bizim zamanımızda en fazla çikolata alırdı öğretmenlerimiz."

"Yaşlı dedeler gibi konuştun." dedim kıkırdayarak. Ama Doğu, ciddiyetini bozmamıştı.

"Aileleri de gelecek mi?" dedi merakla.

"Hayır, onlardan izin aldım. Sadece birinin babası onları merkeze indirecek. Onun da işleri varmış bize katılmayacak, yemek bittikten sonra da alacak kızları."

"Size katılmamı ister misin?"

"Bize katılmak ister misin?" dedim şaşkınlıkla. Doğu ve ben.. Dışarıda bir akşam yemeği.. Tamam.. Teknik olarak yalnız olmayacaktık ama ilk kez birlikte bir şeyler yapacaktık. Heyecanlanmıştım gereksizce.

"Madem ısrar ediyorsun, neden olmasın?" dedi gülümseyerek. Bu adam hep gülsün böyle, ben de aptal aptal izleyeyim ömrümce.. Olmaz mıydı sanki?

"Bugünkü adamı mı düşünüyorsun?" diye sordu Doğu, anahtarı takıp kapıyı açarken. Ah Doğu.. Ne saçmalıklar düşündüğümü bir bilsen ne yaparsın acaba?

"Sanırım bir süre kendime dikkat etmeliyim." dedim ve içeri geçtim. Doğu da hemen arkamdan gelip kapıyı kapattı.

"Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğimi biliyorsun. Dert etme, hiçbir şey yapamaz." dedi ve yaklaşıp ellerini saçlarımdan geçirerek başımı göğsüne yasladı.

Şey.. Sanırım sarılıyorduk.. Aslına bakarsanız teselliye ihtiyacım olacak bir durumda değildim ve adamdan da Doğu'nun sandığı kadar korkmuyordum. Ama bunu şu an dile getirmeye hiç niyetim yok..

Çünkü burası, başımı yasladığım bu sine.. Nasıl anlatsam? Sanki ihtiyacım olan tüm sevgiyi bana tek bedende sunuyor gibi.. Mutlu olmak için, sadece burada olmam yetiyor gibi.. Ev gibi, evim gibi.. Kapısı her zaman; görmeyi dilediğim, gözümün önünden de yanı başımdan da asla ayrılsın istemediğim adama; Doğu'ya açılan bir yuva gibi..

Gece'nin En Doğu'suna..


Merhaba 🌸

Çok güzel bir Pazar sabahından hepinize günaydın

Beni özlediniz mi? 'Bir günde mi?' dediğinizi duyar gibiyim 🙈

Dün bölümü paylaştıktan sonra hiç bölüm yazamadım, yani birikimim bitmek üzere ve bittiğinde; bir türlü alışamadığım o düzene mecbur kalabilirim 🤷🏼‍♀️

Bir konuya açıklık getirmek isterim: Hikâyemi takip eden; bin kişi de olsa, bir kişi de olsa, bu benim sorumluluğumdur. Yarı yolda bırakmayı ya da yeni bölüm yayımlamak için sınırlama koymayı sevmem. İnsanlar beni okumaya mecbur değil, kaldı ki; okuyanları, okumayanlar yüzünden mahrum bırakmak çok anlamsız bence 🎈

Yani demek istediğim; okunma sayısı, oylaması, yorumu az diye hiçbir hikâyemi yarıda bırakmadım, bırakmam. Bu, önce kendime saygısızlıktır benim için. Sağlığım, hayal gücüm ve kalemim elverdikçe yazmaya devam edeceğimden şüpheniz olmasın 🦋

Siz yine de beni oylamalarınızdan ve enerji veren yorumlarınızdan mahrum bırakmayın lütfen. Artık gönlünüzden ne koparsa diyeyim 😁

Yine çok konuştum ama endişelenenleriniz olmuş, yüreğinizi ferah tutun isterim. Daha önce de aynı soru gelmişti, eski okuyucularım bilir bu konudaki tutumumu 🤍

Yorum ve oylamalarınızı bekliyor olacağım çünkü benim için çok kıymetliler. İsteklerinizi ve beklentilerinizi de dillendirebilirsiniz ⭐️

Şimdiden sonsuz teşekkürler ⚡️

Sevgiyle kalın..

Instagram: kalemimdenkitabim

-

Continue Reading

You'll Also Like

50.8K 2.7K 25
Şehit Üsteğmen kızı Serçe Kaya. Annesi ve Babası daha küçük yaşta şehit haberini aldığı günden beri askerlerden ve polislerden korkardı. "Annemi ark...
7K 721 8
Genç adamın bu topraklarda şahit olduğu yegâne gerçeklik, özgürlüğün ve aşkın savaşıydı.
3K 315 4
Kitap kapağı; oxxxll1y' a aittir teşekkürler🎀✨ "Sence ben sevilmeyecek birimiyim bora?" Yağmurun altında dolu gözlerim ile ona bakıyordum. Kafasını...
18.2K 5.3K 33
+Şimdi ne senden gitmeye halim nede senle kalmaya mecalim var... -Gitme güzel gözlüm sen gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür... -Peki ben ne olac...