Usul

By LisaY33

364K 31.4K 13K

Usul usul düştüm sevdana... Goya2021 kazananı! More

Giriş: Sevda
Bir Eylül Akşamı
Sen Gittin, Ben Öldüm.
Kimsin?
Dahası Yok
Sarhoş
Yüzük
Kaderimizde Yokmuş
Senin Derdin, Benim Derdimdir
Unuturum Sanmıştım Güzelim
Sana Vuruldum
Gelin
Dokunuş
Anlıyor musun?
Sevemem Seni
Aşklar Ne İçin Biter?
Bitti Mi Hikayemiz?
Gönlüme Bir Ateş Düştü
Haberin Var mı?
Duydum Ki Unutmuşsun
Ben Yürekten Yanmışım, Ateş Beni Yakar Mı?
Bana Evin Yolunu Göster
Aşkın Gizemi
Sarmaşık
Boncuk Gözlü Kız
Dikenli Gül
Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi
Bizimkisi Alev Gibi Biraz
Gülümseme Ey Güzel
Babanın Mirası
Ah Yüreğim, Ah!
Gökte Yıldız Söner Şimdi
Aşık-Maşuk
Altın Çocuk
Kırmızı Duvak
Yıllar Geçse De Üstünden
Yarım Aklım Bir Sana Erdi
Affet
Adımız Miskindir Bizim
Olmaktan Korktuğum Yerdeyim; Sendeyim
Senin Aşkın Beni Deli Ediyor
Sevdalı Gelin, Öldürdün Beni
Bırak Seveyim, Rahat Edeyim
Bir Çocuk Sevdim
Seni Şimdi İstiyorum, Yıllar Sonra Duyamam
Gün Olur Şafaklanır Karanlıklar Bin Parçaya
Durdu Zaman, Durdu Dünya
Bitti Rüya
Aşkım Nerede?
Eller Erdi Murada, Ben Ermedim
Yanacak Kalbi Kağıt Parçası Gibi
Şafak Söktü
En Kötü Kısmı Seni Hala Seviyorum
Son Defa Benim Olsan
Yine Düştün Aklıma
Kaç Kurtar Kendini Bu Diyardan
Son: Sevda
En Karanlık Gecenin Şafağı

Kısaca Seni Seviyorum

4.1K 355 202
By LisaY33

Mete/Canan (Okurların bebekleri)

Canan dizlerine gelen eteğine rağmen bacaklarını sivri dikenlere yem etmeden kalenin tepesine kadar çıkmayı başardı.

O burada büyümüştü. Kaçmak istediğinde kendine özel olacak bir yere ihtiyacı oluyordu. Kimsenin ona ulaşamayacağı, ağladığında nedenini sormayacağı bir yere. Onun için avucunun içi gibi iyi bilirdi burayı. Her bir dikeni, otu ve taşı tanırdı.

Onun aksine Ahmet daha yabancıydı. Dikenlerden kaçmak yerine onlara basarak ayağının altına alıyor, yolundan çekiyordu. İkisi de yara almıyordu. Canan kaçarak, Ahmet ise engeli yok ederek kurtuluyordu. Aşkta yaptıklarının tam tersi şekilde davranıyorlardı.

"Şu kayayı da aş hemen ardı." Canan, hemen önünde olan sevdiceğine yol gösterircesine konuştu. Ahmet onu kafasını sallayarak onaylarken ensesinde hareket eden sarı tutamları izledi Canan.

Ahmet neredeyse boynunun yarısı olan kayayı tutanarak aştı ve Canan'a yardım etmek için elini uzattı. Kız yıllardır buraya geliyordu, çıkma yoluna alışmıştı ama yine de Ahmet'in elini geri çevirmeyerek tuttu. Bu elinin, sıcak ele ilk değişi değildi ama yine de kalbini kaplayan heyecan bunu daha önce yapmış olmasını umursamayarak hızla attırdı kalbini.

Ahmet, Canan'ı tutarak çekti. Kız yardım alarak çıkmaya alışmadığı için ayağını son anda kaygan yere bastı. Düşecek kadar çok sarsılmadı ama Ahmet bunu görmediği için korkuyla sıkıca tuttu kızı ve kendine çekti.

Elini beline dolayarak iyice kendisine yaklaştırdı ve kendisi de köşede uzaklaştı. Ahmet düşmemesi için bu hamleyi yapmıştı ve ne kadar yakın olduklarına dikkat etmedi. Oysaki kollarının arasındaki Canan büyülenmiş gibi bakıyordu ona. Öncesinde sarıldığında bu kadar yakın olmuşlardı ama o zaman heyecandan çok hüzün vardı içinde. Şimdi ise nefesini tutmuş öylece duruyordu.

"İyi misin?" Kafasını eğip kıza baktığında anca bakışlarını görebildi sarışın. Canan onu duyduğu halde yanıt vermedi. Kahve gözler gülüşle kısıldığında anca toparlanarak uzaklaştı Ahmet'ten. Onu seviyordu ama böyle bir anda yakın olmak sevgiyi yeni tadan kalbine ağır gelmişti.

*

"Oğlum bilmiyorsan eline alma işte!" Ali, Metin'in elindeki oltayı tutarak kendine doğru çekti ama Metin de sıkıca kavrayarak diretti.

"Sen kime artisleniyorsun? Sanki balık tutmayı biliyorsun. Gelmiş burada bize öğretmeye çalışıyor." Metin öfke dolu sözleriyle yanıtladı Ali'yi.

"Birincisi işim öğretmek, ikincisi İzmir'deki deniz aslanım. Bunun gibi çay değil." Ali onun sözlerinin altında kalmadı. Aralarındaki tatlı atışmanın hararetini yükseltti.

"Bana kelime oyunu yapma." Metin'in cevabı Ferdi'nin yükselen sesi ile duyulmadı.

"Aha! Aynı anda iki tane be!" Oltayı havaya doğru kaldırarak iki balığı arkadaşlarına gösterdi.

"Mete haklıymışsın, bak bu şekilde geliyorlar." Mete gülümseyerek baktı Ferdi'ye. Sık sık Ahmet'le buraya gelip balık tuttukları için birçok tekniği biliyordu. Çoğunu da Ahmet'ten öğrenmişti. O burada olsaydı şu ana kadar tuttuklarını tek başına ikiye katlardı.

Sadece Mete ve Metin'in oltası olduğu ve Ferdi tutmak için fazla hevesli olduğu için Mete oltasını ona vermiş köşeye geçmişti.

"Ben yüzeceğim." Dedi esmer oğlan ayaklanarak. Ali onun lafını duyduğu anda kulakları sese karşı dikilen köpekler gibi hızla o tarafa döndü.

"Ben de geleyim, yalnız kalma." Cümlesinin yarısından sonra olan bahane kısmı arkası dönük olan Mete'yi gülümsetti. Şöyle yapmasına bayılıyordu. Her anı kolluyordu, sürekli fırsat yaratmaya çalışıyordu. O uğraşırken Mete sadece oturup onun güzelliğini izlemek istiyordu ama şimdi yarı çıplak duran sevgilisini yeterince izlemişti ve onunla yalnız kalabilmek için bu fikri bulmuştu. Artık onu izlemek değil, dokunmak istiyordu.

Mete üzerindeki tişörtü tek hamlede çekip atarken bu sefer Ali izledi onu. Kaslardan dolayı şekillenmiş olan sırta bakıyordu ve arkadaşları oltalarla fazla meşgul olduğu için şükrediyordu çünkü tam şu anda gözlerini kaçırırsa manzaraya çok yazık olurdu.

Mete tekrar önüne döndüğünde mavişin hayranlık dolu bakışlarını üzerinde gördü. Gülüşünü bastırmak için yanağının içini ısırarak yaklaştı ona doğru.

"Gel ama dikkat et su buz gibidir." O buraya gelmeye alışık olduğu halde tek seferde atlayıp giremeyeceği kadar soğuk geliyordu su. Ali onun sözüne ayak uydurarak yavaş yavaş girdi suya. O beline kadar girerken Mete çoktan saçlarını bile sokmuştu. Yüzmeye başlayarak Ali'ye yol gösterdi. Ali üşümesine rağmen Mete'nin ardında kalmamak için girdi suya ve peşinden yüzmeye başladı.

Mete onu ağaçların örttüğü küçük bir aralığa kadar yüzdürdü. Ağaçlar yukarıdan ya da yandan görünmelerini engelliyordu. Tek seçenek olarak yüzerek gelmek kalıyordu. Bunun için de Mete çaya doğru dönerek durdu. Gözcülüğü Ali'ye vermiyordu çünkü kendini çabuk kaptırıyordu maviş.

Ali, Mete'ye yetiştiği gibi ilk iş olarak Mete'nin ıslanınca yatırdığı saçları dağıtmak oldu.

"Şöyle durmalarına bayılıyorum." Dedi saçlara bakarak. Zamanını bulduğu gibi dağıtıyordu Mete'nin kara saçlarını. Mete, onun en çok böyle sevdiğini bilse de saçlarını yatırmak yerine kaldırıyordu çünkü böyle yapınca Ali'ye dokunmak için neden vermiş oluyordu.

"Bilerek böyle yapmıyorum ki beni görünce kalpten gitme." Mete nedenini alayla değiştirirken Ali sırıttı.

"Giderim vallahi." Ellerini suyun içine sokarak az önce izlediği beli buldu ve sarılırcasına tutarak kendini, yaklaştırdı. Bir saniye daha beklemeyerek birleştirdi dudaklarını.

En son bir hafta önce düğünde görmüştü sevgilisini. Onu da annesinin gelmesi ile garip bir şekilde bitirmişti. Kadın her ne kadar tansiyonuna bağlasa da Mete şüpheye yer vermemek için görüşmemeye çalışmıştı Ali ile ama o da daha fazla dayanamamıştı. Hem bugün tek de değillerdi. Ayrıca kadın da bilmiyordu kiminle olduğunu.

Mete kendisine uzanan dudakları aşk ile karşıladı. Elini sevgilisinin kahvenin en güzel, en sıcak tonunda olan saçlarına yükseltti. Ali'yi öpmeyi seviyordu. Dudaklarını seviyordu; yumuşak ve sıcaklardı. Nefesini seviyordu; o nefes aldıkça Mete de alıyordu ve onun nefesi olmadan nefessiz kalıyordu. Kokusunu seviyordu; kokusu yakınlaştıkça içine doluyordu. Bunun için olabildiği kadar çok yaklaşıyor Ali'ye ve onun kokusu ile büyüleniyordu.

Ali, Mete'nin beklemediği bir hareket yaparak öpücükleri bittiği anda başını esmer oğlanın omzuna yatırdı ve; "Seni seviyorum." Diye fısıldadı sesinin en yumuşak tonu ile.

"Ben de İzmir'li ben de..." Eli kavhe tutamlardan ayrılmadı ve onu okşamaya devam etti.

"Neden sık söylemeye başladın?" Sorusunu daha fazla dilinde tutamayarak sordu.

Ali önce sessiz kalarak cevabı kendine sakladı ama sonra sesli bir nefes vererek yanıtladı onu.

"Aklıma bir şey geldiğinde, sana söylemek için bir yerlere yazıyorum ve  sonra seni görüyorum..." Ali kafasını kaldırarak göz göze geldi Mete ile. "Gördüğüm şiir, söyleyebileceğim her kelimeden daha güzel olduğu için dudaklarımı mühürlüyorum."

Mete bu sözlere aşık olabilir ve sadece bunlar için Ali'yi yüzlerce defa öpebilirdi ama bu sözlerinin kendisine ait olduğunu biliyordu. Bilmediği Ali'nin nereden duyduğu idi.

"Defterini çaldım." Ali suçunu itiraf ederken çekingen ya da suçluluk duygusuyla dolu görünmüyordu. "Biraz okudum ve her bir sözdeki yarayı düzeltmek istedim."

"Ne zaman aldın ve hangisini aldın?" Defteri almasını umursamıyordu. Zaten kelimeler onaydı, her birini okuyabilirdi. Merak ettiği hangisi olduğuydu.

"Seni öptüğüm gün. Sana geldiğim ilk günde camın başında olan defteri aldım. En yenisi oydu. Baktım bitmiş ve rafa kaldırmışsın, ben de aldım." Mete'nin en son doldurduğu defter oydu. Sürekli yazmazdı esmer oğlan. Özellikle içeri girince pek bir az yazar olmuştu. Ali hiç aklından çıkmamıştı ama gittiği için kırgındı ona. Kelimelerini esirgemişti o zamanlar.

"Okuduğum da bir söz gördüm, şarkı sözü; "Ah ne az duydum, ne kadar az söyledin. İşte bu yüzden hiç durmadan seni seviyorum de." Ben de her seferinde söylemek istedim işte. Söyleyemediğim her gün için söylemek istedim." Mete önce titrek bir nefes aldı. Kara gözleri zaten aşkla doluydu ama Ali'nin sözleri ona hüzün de verdi. Kalbi o kadar sevgi doluydu ki artık taşıyamıyordu ve ağrıyordu.

"Seni güzel kalbinden öperim çocuk." Dediğini yaparak uzandı Ali'ye. Ona tutanarak tam kalbinin üzerinden öptü ve oradan dudaklarına kadar giden yolu öpücükleri ile boğdu.

"Senin bir kelimen benim bütün şiirlerime bedel." 

*

Canan manzaraya bakarken Ahmet'in gözü kendi manzarasındaydı. Onun manzarası öyle bağlayıcı, öyle heyecan verici ve güzeldi ki bir saniye bile gözlerini ayıramıyordu. Sanki bakmayı kesse uçup gidicekti kız, yok olacak, Ahmet'i bırakacaktı. Bu fikir kalbini ağrıtıyordu.

Elini cebine atarak pek zamandır yanında taşıdığı sevgisinin bir parçasını çıkardı. Canan'ı görmeye fırsatı olmadığı için yanında taşımıştı hediyesini.

"Sana seni seviyorum deyince yüzün gülüyor ama kalbinin bir tarafı inanmıyor bana. Bakışlarından belli oluyor. Ne zaman inanır bilmem, kalbimi açıp gösteremem ama en azından elinde tutabileceğin, benden bir şey verebilirim sana." Kızın elini tutarak kendi eliyle birleştirdi ve elindekini avucuna bıraktı. Elini çekip hediyeyi göstermeden önce öylece durdu. Önce açıklamak istiyordu.

"Hal hal almak istedim ama ayağında görürlerdi, yüzük en büyük hayalimdi ama Ali'ninkinin yanına ya da yerine taksan laf ederlerdi. Bileğine bir şey alsam iş güçten takamazdın bende hep gizlediğin ak gerdanın için aldım." Elini çekerek ucunda yüzük bağlı olan kolyeyi gösterdi.

"Kalbim yüzükten yanaydı ben de taşıman için parmağından başka yol buldum." Altın yüzük bir alyansa benziyordu. Ahmet, bunun için özellikle seçmişti bu yüzüğü.

"Teşekkür ederim." Canan'ın yeşil gözleri dolarken sesi titrek çıktı. Kolyeyi avucunun içinde sıkıca tuttu.

"Bana ne zaman..." Bir nefesle es verdi cümleye ve toparlayarak bir daha kurdu. "Beni ne zaman..." Yine de bitiremedi cümleyi. Sevdin, aşık oldun diyemedi bir türlü.

"Sen mektubu yollamadan önce de biliyordum seni. Birkaç kere görmüştüm, sonra Mete'nin arkadaşı olduğunu öğrendim. Bana ayarlasın diye direttim ama o sadece özel günlerde izinle çıkıyordu, sen de ailen yüzünden bir türlü dışarı çıkamıyordun. Bir yaz günü evinize gelecek bir fırsat buldum. Babanın işi vardı ben de gönüllü oldum." O günleri hatırlarken kendince gülümsedi. O bilmiyordu ama o gün Canan'ın onu ilk gördüğü ve ona ilk aşık olmaya başladığı gündü.

"Tüm yaz her yerde seni aradım ama sen yoktun. Evin tepeydi, sadece akrabalarına gidiyordun. Ben de meydandan başka yere gidemiyordum. Senden haber bekledim ama hiç gelmedi. Ben şehre döndüm. Sonra yaz sonunda Mete elime bıraktı mektubu, çok sevindim Canan ama hiç okuyamadım ki. Senin için uğraşmıştım ama ilk günkü heyecanım yoktu çünkü sadece görüşünüşü seviyordum. Kalbini görmemiştim o zaman." Sözleri üzse bile dürüst olduğu için teşekkür edercesine kolunu sıvazladı Canan. Her şeyden çok değer veriyordu doğru olmasına.

"Seni ve Ali'yi duyduğumda üzüldüm ama en başta böyle hissettmiyordum. Ta ki seninle konuştuğum güne kadar. O zaman ilk defa benden saklamadın duygularını. Bakışların her şeyi ele verdi. Orada beni sevdiğini gördüm ve kalbimde tuttuğum her şey dışarı çıktı.

Önce kabul etmedim çünkü yine imkansızdın ve benim yüzleşecek gücüm yoktu. Sonra seni Ali'yle gördüm. Ona gülümsüyordun, sonra Mete'ye geliyor onunla konuşuyordun. Herkese o gül yüzünü gösteriyordun ama bana bakınca soğuyordu bakışların. Önce sadece seni görünce kalbim ağrıyordu, sonra sen orada olmasan bile düşüncen ile canım yandı, en sonda dayanamayacak hale geldim. O zaman seni aramaya başladım. Sen de inadıma gibi Ali'yi gözüme soktun. Dayanamıyordum Canan. Beni sevdiğini görüyordum, seni seviyordum ama hiçbir şey yapamıyordum. Korkak olduğum için kendimden nefret ediyordum ama engel olamıyordum.

Kimsem yok benim, dayanağım, sana vereceğim bir sözüm, güzel fırsatlarım yok. Önce senin iyiliğin için sustum ama sonra daha fazla dayanamadım. Sensiz olmaya kalbim el..." Ahmet'in cümlesi Canan'ın hareketi ile bölündü.

Canan tüm hayatı boyunca kadının ağır başlı olması gerektiğini öğrenmişti. Her zaman durmalı, beklemeli, susmalı, itaat etmeliydi. Cesur olamazdı, sert ve güçlü olamazdı. Ne istediğini bilemezdi, diğerleri onun yerine karar verirlerdi fakat artık dayanamıyordu bu baskılara. O susup duracak, korkak biri değildi. Bunun için bütün heyecanını yenerek yaklaştı Ahmet'e ve rüyalarında gördüğünde bile utandığı, hayalleri olan yumuşak dudaklara uzandı.

Bir saniye bile yanıtsız kalmadı dudakları. O zaman ilk defa kendi sevgisinin izini gördü Ahmet'te. İlk defa gerçekten inandı ona.

Bu bölüm beklediğimden daha uzun olduğu için bir bölüm daha yazmayacağım. (2k) Artık gerisi yarına ve ne olacağını tahmin ediyorsunuzdur :))) Yorumlarınızı hazırlayın da gelin.

Hepinizin bir önceki bölümde kaos gelecek sanıp yorum yaptığı kısımı kaossuz bir nedene bağladım çünkü ben de sizin gibi kuzularımı seviyorum ve kaos olsun istemiyorum. Onun için bir dönem korkmayın kaos yok

Ama

Neredeyse

İki ay

Geçti

Ve

Sevda'ya yaklaşıyoruz.

:(((((((

-Lisa

Continue Reading

You'll Also Like

61.3K 530 51
✨izlediğim gay konulu filmleri sizlerin beğenisine sunuyorum✨
49.3K 5.4K 25
Kirlenmiş ruhunun külleri mezarlıkta uçuşurken anlayacaksın elbet, senin için bir kurtuluşun olmadığını. Tanrın sana merhamet etsin, muhakkak ki Seth...
1.2M 38.7K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
3.2M 116K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...