Bitti Rüya

2.9K 316 108
                                    

Bu bir kurtuluş hikayesidir. Her neyden kaçıyor ve kurtuluyorsanız, çocuklarımın size güç vermesini umut ediyorum.

Sakin ol! Titreyen ellerini birbirlerine kenetlerken aklından sürekli aynı komutu geçiriyordu. Sakin ol! Gözleri az önce ardından kapanan kapıdan, çıkması gereken cama döndü. Yeşil gözleri endişe ile titriyordu. Ali'ye, Mete'ye en çok da Ahmet'e güveniyordu ama kalbi korku ve endişe ile atarken bir türlü sakinleşemiyordu Canan.

Odanın içine girdiği ana kadar rüyada gibi hissetmişti. Üzerindeki gelinlik ve takılar, yapılan saç ve makyaj sanki başkasına yapılmış da Canan uzaktan izlemiş gibiydi. Gerçekten bir şey yapması gerekene kadar sessizce beklemişti. Bebek süsleyen onluk kızlar gibi davranan ellilik kadınların övgü dolu seslerini onların kuklası olurken dinlemişti.

İşi kolaydı; gülümse Canan, elinden gelen en inandırcı şekilde gülümse. Ali ile karşılıklı oynarken bunu düşünüyordu. Elleri ilk dansları için birleşirken de bunu düşünüyordu. Şimdiki işi de diğerlerinden daha kolaydı; bekle Canan. Ahmet geldiğinde -ki gelecekti- onunla birlikte git. Diğerleri her şeyi hazırlamıştı.

Derin bir nefes alarak gözlerini yumdu. Sorun yok, herkes güvende, sorun yok. Gözleri tekrar açıldığında aklında arkadaşlarının onun için aldığı riskler vardı. Sakin olması gerekiyordu. Her şeyi batıramazdı.

Gözlerini cama dikti. Yeşil irisler inancı ve umudu taşıyordu.

*

Hadi Ali, hadi oğlum! Ahmet, az önce pist olarak kullanılan bahçeye, onu yerinde durdurmayan bir hevesle bakıyordu. Ali'nin işaretini bekliyordu. Onun işareti Ahmet'i, Canan'a gönderecekti. Daha erken gitmesi her şeyi batırabilirdi ama işaretten sonra o kadar kısıtlı zamanları vardı ki bir saniyeyi bile kaçıramazdı.

Canan'ın camına varacak, kızı alacak ve arabaya gidecekti. Onları Mete'nin beklediği kullanılmayan eski yola kadar koşacaklardı. En hızlı şekilde beş dakikada varırlardı. Dile kolay gelen bu beş dakika Canan'ın yokluğunun fark edilebileceği kadar uzundu. Köyün çıkışlarını kapatabileceklerini biliyordu. Gittikleri fark edilmeden Mete'ye ulaşmaları gerekiyordu.

Onların için kurtuluşun kıvılcımı Ali'ydi ama asıl ateş Mete'ydi.

*

Gergin parmaklar direksiyonda ritim tutarken arabanın içi rahatsız edici bir sessizliğe gömülmüştü. Mete'nin ritimli parmakları ve hızla aldığı nefesleri bunu değiştirmiyordu.

Korkuyordu esmer oğlan, diğerlerini aslanların ağzında; düğünde bırakmıştı ve orada olanları bilmediği için çok korkuyordu. Yanlış bir hamlede Canan ve Ahmet'in başına gelebileceklerini biliyordu. Ali'nin durmayıp onları korumak isteyeceğini de biliyordu.

Pamuk ipliğine bağlı olan her şeye rağmen güveniyordu arkadaşlarına. Özellikle de Ali'ye. Dün gece suyun içinde alkolün ele geçirdiği aklıyla ettiği sözlerin tüm aptallığına rağmen inanıyordu ona.

"Ben bile gizli saklı sevdim ya..." Demişti kıkırdayarak. "Bundan sonra her şeyi yaparım."

"Kibirli." Diye karşılık vermişti Mete, Ali'ye doğru su sıçratırken.

"Gözlerime bak." Elini kaldırıp iki parmağı ile gözlerini göstererek; "Bunlar umutla baktığımız gökyüzünün rengi. Gökyüzü her zaman üzerindedir, en yağmurlu ve karanlık geceden sonra bile." Mete o zaman gülmüştü bu sözlere. Ali'nin, onun gibi olmak için ezberlediği sözlerden biri olduğunu düşünüyordu. Oysaki şimdi kavrıyordu Ali'nin demek istediğini. Sözler ona ait olmasa bile biliyordu ki Ali gerçekten gökyüzü gibi gözlere sahipti.

Kara gözlerini gökyüzüne dikti Mete ve diğerlerinin karartıkları geleceği eliyle yok edip yerine kendi mavi gözlerini koyacak olan sevgilisini beklemeye başladı. Kısa bir zaman için olsa bile görüşemeyeceklerini bile bile onu bekliyordu.

*

Mavi gözler eline koyulan silahtayken yutkunduğu için adem elması oynadı. Diğerleri gibi rahatlıkla basamıyordu Ali tetiğe. Kutlama için olsa bile elindeki silahın ağırlığını hissediyordu. Yine de parmakları sürgüye uzandı. Biliyordu ki yapacağı her şey omzundaki yüklerden kurtulmasını sağlayacaktı. Kanatlarını bağlayan her bir ip bu silah ile vurulacak ve kopacaktı. Onun için yüzünde gülümseme ile çekti sürgüyü ve silahı gökyüzüne kaldırdı.

Kurşun silahtan ayrılırken peşinde kulaklarında çınlanma bıraktı. Birkaç saniye için duyamadı Ali ama biliyordu ki bu kurşun Ahmet'e adımları, Canan'a beklediği eli ve Mete'ye gaza basacak gücü verecekti.

Kurşunu sıktıktan sonra sahneye doğru ilerledi ve şarkıya eşlik etti. Nedenini bilmese bile Ali'ye eşlik etmesi gerektiğini bilen arkadaşları herkesi içine çekecek bir dansı başlatırken Ali en neşeli hali ile söyledi. Yapabildiği kadar çok dikkat çekmeye çalıştı. Onun görevi buydu. Bakışları üzerine toplayacak ve Canan'a zaman verecekti.

Düğün bitmek üzere olduğu için herkes kızın hazırlık yapmaya gittiğini düşünecekti. Oysaki Canan bulduğu birkaç sadık dostu sayesinde odada yalnız kalmayı başarmış sevgilisini bekliyordu.

"Ve bir daha!" Diye bağırdı maviş. Ahmet'in tekrar ve tekrar yere basan ayaklarını duyuyor gibiydi. Sanki her adım kalbinde atılıyormuş gibiydi.

"Cama çıksa da..." Ahmet'in ellerinin o anda Canan'ı bulduğunu bilmeden uyumlu bir şekilde söyledi Ali. Ahmet kızı kucaklayarak yere indirdi. Çoktan topuklu ayakkabılarını çıkarmış olan kız eli Ahmet'in eline, ayakları da yere değdiği anda koşmaya başladı.

Ayaklarına batan taşlar durdurmadı onları. Ne kara geceden ne de yaban ormandan korkuyorlardı insanlardan korktukları kadar.

Beş dakika boyunca nefessiz kalan ciğerleri, ağrıyan ayakları ve korkuyla kasılan kaslarına ek olarak şeytan düşünceler de avladı onları. Her bir gölge uzadı gecede. Her biri bir başka düşmanın izi gibi göründü ve korkmalarını sağladı ama bütün düşünce işkencelerine rağmen Ahmet ve Canan ayak bastı yola.

Onlar Mete'nin arabasını gördüğü sırada Ali ikinci şarkıyı bitirmişti. Canan'ın annesi kapıdaki kızlara Canan'ı soruyordu ve Mete de arkadaşlarına ulaşmak için arabayı onlara doğru sürüyordu.

"Canan!" Haykırış çalgıları kesmeden önce gülen her bir yüz merakla çarpıldı. İkisi dışında; biri Ali'ye aitti. Ali biliyordu ki arkadaşları başarmıştı. Gülüşünü saklamaya çalışsa ve başarılı olsa da meraklı gibi gözükememişti. İkincisi ise oğlunun kara gözlerine sahip bir anneydi. Ali'nin yüzünden değil, Mete ve Ahmet'in yokluğundan anlamıştı kadın gerçekleri.

Canan tek değildi ve Ali'nin gizli gülüşünü sağlayan mutluluğun parçaları sivrileşecek ve oğlu Mete'ye batacaktı. Bunun öfkesi ile baktı Ali'ye ama Ali'nin gök mavisi gözleri onu göremeyecek kadar umutla doluydu.

Düğünün bitmiş olması güzel bir şey tabii ki amaa küçük bir noktayı atlıyoruz. Geride kalanları.

-Lisa

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin