Kısaca Seni Seviyorum

4.1K 355 202
                                    

Mete/Canan (Okurların bebekleri)

Canan dizlerine gelen eteğine rağmen bacaklarını sivri dikenlere yem etmeden kalenin tepesine kadar çıkmayı başardı.

O burada büyümüştü. Kaçmak istediğinde kendine özel olacak bir yere ihtiyacı oluyordu. Kimsenin ona ulaşamayacağı, ağladığında nedenini sormayacağı bir yere. Onun için avucunun içi gibi iyi bilirdi burayı. Her bir dikeni, otu ve taşı tanırdı.

Onun aksine Ahmet daha yabancıydı. Dikenlerden kaçmak yerine onlara basarak ayağının altına alıyor, yolundan çekiyordu. İkisi de yara almıyordu. Canan kaçarak, Ahmet ise engeli yok ederek kurtuluyordu. Aşkta yaptıklarının tam tersi şekilde davranıyorlardı.

"Şu kayayı da aş hemen ardı." Canan, hemen önünde olan sevdiceğine yol gösterircesine konuştu. Ahmet onu kafasını sallayarak onaylarken ensesinde hareket eden sarı tutamları izledi Canan.

Ahmet neredeyse boynunun yarısı olan kayayı tutanarak aştı ve Canan'a yardım etmek için elini uzattı. Kız yıllardır buraya geliyordu, çıkma yoluna alışmıştı ama yine de Ahmet'in elini geri çevirmeyerek tuttu. Bu elinin, sıcak ele ilk değişi değildi ama yine de kalbini kaplayan heyecan bunu daha önce yapmış olmasını umursamayarak hızla attırdı kalbini.

Ahmet, Canan'ı tutarak çekti. Kız yardım alarak çıkmaya alışmadığı için ayağını son anda kaygan yere bastı. Düşecek kadar çok sarsılmadı ama Ahmet bunu görmediği için korkuyla sıkıca tuttu kızı ve kendine çekti.

Elini beline dolayarak iyice kendisine yaklaştırdı ve kendisi de köşede uzaklaştı. Ahmet düşmemesi için bu hamleyi yapmıştı ve ne kadar yakın olduklarına dikkat etmedi. Oysaki kollarının arasındaki Canan büyülenmiş gibi bakıyordu ona. Öncesinde sarıldığında bu kadar yakın olmuşlardı ama o zaman heyecandan çok hüzün vardı içinde. Şimdi ise nefesini tutmuş öylece duruyordu.

"İyi misin?" Kafasını eğip kıza baktığında anca bakışlarını görebildi sarışın. Canan onu duyduğu halde yanıt vermedi. Kahve gözler gülüşle kısıldığında anca toparlanarak uzaklaştı Ahmet'ten. Onu seviyordu ama böyle bir anda yakın olmak sevgiyi yeni tadan kalbine ağır gelmişti.

*

"Oğlum bilmiyorsan eline alma işte!" Ali, Metin'in elindeki oltayı tutarak kendine doğru çekti ama Metin de sıkıca kavrayarak diretti.

"Sen kime artisleniyorsun? Sanki balık tutmayı biliyorsun. Gelmiş burada bize öğretmeye çalışıyor." Metin öfke dolu sözleriyle yanıtladı Ali'yi.

"Birincisi işim öğretmek, ikincisi İzmir'deki deniz aslanım. Bunun gibi çay değil." Ali onun sözlerinin altında kalmadı. Aralarındaki tatlı atışmanın hararetini yükseltti.

"Bana kelime oyunu yapma." Metin'in cevabı Ferdi'nin yükselen sesi ile duyulmadı.

"Aha! Aynı anda iki tane be!" Oltayı havaya doğru kaldırarak iki balığı arkadaşlarına gösterdi.

"Mete haklıymışsın, bak bu şekilde geliyorlar." Mete gülümseyerek baktı Ferdi'ye. Sık sık Ahmet'le buraya gelip balık tuttukları için birçok tekniği biliyordu. Çoğunu da Ahmet'ten öğrenmişti. O burada olsaydı şu ana kadar tuttuklarını tek başına ikiye katlardı.

Sadece Mete ve Metin'in oltası olduğu ve Ferdi tutmak için fazla hevesli olduğu için Mete oltasını ona vermiş köşeye geçmişti.

"Ben yüzeceğim." Dedi esmer oğlan ayaklanarak. Ali onun lafını duyduğu anda kulakları sese karşı dikilen köpekler gibi hızla o tarafa döndü.

"Ben de geleyim, yalnız kalma." Cümlesinin yarısından sonra olan bahane kısmı arkası dönük olan Mete'yi gülümsetti. Şöyle yapmasına bayılıyordu. Her anı kolluyordu, sürekli fırsat yaratmaya çalışıyordu. O uğraşırken Mete sadece oturup onun güzelliğini izlemek istiyordu ama şimdi yarı çıplak duran sevgilisini yeterince izlemişti ve onunla yalnız kalabilmek için bu fikri bulmuştu. Artık onu izlemek değil, dokunmak istiyordu.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin