En Kötü Kısmı Seni Hala Seviyorum

2.8K 319 143
                                    

İtalik yazılar geçmiş, düzler gelecek.

9 Yıl Önce
Mete her zaman yalnız bir çocuk olmuştu, en büyük kalabalıkların içinde bile böyleydi.

Kolaylıkla uyum sağlar, gülümser ve yaralarını göstermezdi. Buydu diğerlerinin farklı düşünmesini sağlayan. O kadar güzel oynuyordu ki onun susmak zorunda olduğunu değil, isteyerek sustuğunu sanmışlardı.

Babasının gölgesi üzerine yıkılmıştı esmer oğlanın. Onu sessizliğe gömen babasıydı. Yıkanmakla geçmiyordu bu gölge. Nefretle ya da kabullenişle de değişmiyordu. Mete her zaman babası kadar uzaklaşabileceğini biliyordu. Onun adından çıkamazdı. Bunu fark ettiğinde on dördüne yeni girmişti. Öfkeliydi. Babasını ve olduğu kişiyi yeni öğrenmişti. Zaten nefret ediyordu ondan. Annesini sevmemesinden, dövmesinden, içkisinden ve konuşmasından tiksiniyordu. Onunla ilgili katlanabildiği tek şey dışarıda taktığı maskeydi. Diğer herkese iyi görünürdü adam. Bunun için onu hep dışarıda görmeye çalışırdı Mete. Eve geldiği gibi çatıya çıkar, kaçardı ondan. Okuldan sonra işe gider, gelince de yorgunum diyerek yatardı. O güne kadar hep böyle idare etmişti esmer oğlan. Evdeki şiddetin sessizleştirdiği çocuklardan biriydi sadece.

O günü diğerlerinden ayıran iki şey vardı. Biri annesinin bir önceki gece neredeyse öldüresiye dövülmesiydi. İkincisi ise okulda babası hakkında söylenen şeylerdi. Kavga etmişti babası için. Eve gelip göz yaşlarına gömüldüğünde siniri kavga ettiği çocuklara ya da dedikodu yapan başkalarına değildi. Kendisine kızıyordu, her şeye rağmen onu seviyor olduğu için nefret ediyordu kendisinden.

Odasına kapanıp göz yaşlarına boğulduğunda diğer günlerden farklı olarak bir defa için öfkesini babasına yansıtmak istedi. O zamana kadar ilk defa kendisinden başka birine sinirli olarak sildi göz yaşlarını.

*

Kapı çaldığında Ali ikinci sigarasının yarasına gelmişti. Önce üç sert vuruş yapıldı kapıya. Zaten pek güçlü olmayan demir kapı o kadar sert sallandı ki Ali kırılacağını sandı. Üç vuruşun ardından öfke dolu bir çığlık yükseldi kapının ardından.

"Çıkın lan dışarı!" Ali duyduğu sesle olduğu yerde kalakaldı. Mete'nin babasını beklemişti. Kadının kocası ile gelmesi fikri normal gelmişti ona ama Necdet'i duymak... "Kızım nerede?" Ali'nin titrek nefesi Necdet'in öfke dolu sesinin arasında kayboldu.

Bir an için kaçıp gitmek istedi ama yapamayacağını biliyordu. Bu yolu o seçmişti ve biliyordu ki başka bir çaresi yoktu. Yüzleşmeden bitiremezdi, nereye giderlerse gitsinler geleceklerdi. Kaçmışlardı ama kalpleri arkadayken uzaklaşamıyorlardı. Aradaki bağ hepsinin gözlerine gölge düşünüyordu. Ali bugün ya o bağı tekrar birleştirecekti ya da tamamen koparacaktı.

Kapıya attığı her adımda ayakları geri geri gitmek istese de ilerledi. Geçmişten kaçamazdı. Gölgesiz bir gelecek için geçmişin kara bulutlarını dağıtması gerekiyordu. Diğerleri için güçlü olmalı ve onların yerine de savaşmalıydı.

Titreyen parmakları kilidi bulduğunda gözlerindeki korkuyu silmeye çalıştı. Birkaç saat önce Mete'ye değen parmaklarını düşünüyordu. Ondan güç almaya çalıştı.

Kapıyı açtığı anda içeri girenler yüzünden gerilemek zorunda kaldı. Kilidin sesini duymuş olan Necdet'i en öndeki. Karşısına çıkacak olan kişinin kim olduğuna bakmadan yakasından tutmuş ve duvara çarpmıştı oğlanı.

Gözleri Ali'yi bulduğunda Ali içindeki vahşi iç güdüyü gördü. Hemen peşinden birkaç kişinin daha girdiğini gördü ama gözlerini Necdet'ten ayıramadı bir türlü. Bugünün geleceğini ilk andan beri biliyordu. Necdet onu oğlu olarak tanıtırken, gözünde sahte sevgi ile bakarken Ali bu bakışların döneceğini, her zaman ilk darbeyi Necdet'ten alacağını biliyordu. Bunun için yediği ilk yumruğun ondan gelmesi şaşırtmadı.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin