Bizimkisi Alev Gibi Biraz

6K 494 316
                                    

Bölüm düzenlendi. Birkaç sözü düzelttim.

Mete parmaklarından okşayarak yukarı odasına çıkardı Ali'sini.

"Sen burada bekle." Derken garip bir heyecan vardı üstünde. Ali'nin gözlerine de ona eş bir heyecan düştü ama Mete'nin çıkışından sonra heyecan, garip bir gerginliğe bıraktı kendini.

Gözleri her gün diğer taraftan gördüğü odada gezerken gergince bir nefes verdi. Sonunda etrafta dolandırmayı bırakıp kütüphaneye kilitledi onları. Kendi odasından bakarken kenardan görüyordu burayı. Mete'nin eski şiirlerini, kendisi için yazdığı her şeyi merak ediyordu Ali. Bunu yapmasının yanlış olduğunu bile bile yöneldi kütüphaneye. Mete sevgisini paylaşıyor diye düşüncelerini de paylaşmak zorunda değildi ama sınırlarını aşacak kadar meraklıydı Ali.

Raflarda dizili olan defterlerde göz gezdirdi. Tanıdık bir tane arıyordu, Mete'nin şiirleri bir defterden okuduğunu hayal meyal hatırlıyordu ama o defteri bulamadı. Gözüne takılan başka bir tanesini çekip aldı.

Sayfaları karıştırırken hem güzel el yazısında, hem de küçük notlarda kaldı aklı ama her şeyi okuyacak kadar zamanı yoktu.

"Duymadığın hiçbir şey yok." Defterlere o kadar odaklanmıştı ki Mete'nin geldiğini işitmemişti. Omzunun üzerinden baktı ona. Kapısına yaslanmış izliyordu Ali'yi.

Mete yaklaşırken göz gezdirmeye devam etti, şimdi bunlara bakmak zamanda yolculuk yapmak gibi geliyordu ona.

"Eski şeyler, bakmaya değmez." Konuşurken aynı zamanda belinde tuttu Ali'yi, elleri öne doğru kaydı ve arkadan sarıldı yine. Bu sefer başını da Ali'nin sırtına yasladı.

"Benim için değer, her birini sen yazmışsın." Sözlerinin karşılığını ensesindeki öpücüklerle aldı Ali.

Sayfayı çevirerek yeni birine geçti. Bu seferki bir şiir değildi. Sol köşesine 2014 yazılmıştı. Defterden bağımsız bir sayfaydı. İçine koyulmuştu ama başka bir deftere aitti.

Dokunabileceğim kadar yakındasın ama dokunsam uçar gidersin. Bu kadar yakın ve bu kadar uzak olman öyle deli ediyor ki beni.

Konuşuyorum seninle, ben konuşurken duyuyor gibi bakıyorsun. Kalbimden gelen sözleri döküyorum sana, yanıma gelip beğendiğini söylüyorsun, bir saniye için gerçek manasını duyduğunu sanıyorum ama sonra dilinde bir başkasının adıyla uzaklaşıyorsun benden. O zaman anlıyorum ki aslında hiç duymuyorsun, en çok da duyuyor gibi davranırken kırıyorsun kalbimi.

Benden nefret etsen daha kolay olurdu. Belki de öyle yapmalıyım. Benden nefret etmeni sağlamalıyım.

Mete başını Ali'nin sırtından kaldırarak baktı ne okuduğunda. Sayfayı gördüğü gibi kapaklarından iterek kapattı defteri.

"Okuma Ali." Dedi ardından. Geçmişi irdelemek ikisini de üzerdi sadece. Hep bir keşke ile kalıyorlardı. Oysaki şimdi önlerinde kısa bile olsa güzel zamanlar vardı. Onu da böyle kötü anıları hatırlayarak geçirmek istemiyordu.

Ali defteri bırakarak Mete'yi okumaya çalıştı ama sesinde herhangi bir duygu yoktu. Artık hüzün görmüyordu onda, en çok da buna seviniyordu. Sadece birkaç defa görmüştü gözlerindeki kederi. Her zaman saklamıştı Mete. İlk görüşünde o kadar yakmıştı ki içini atlatamamıştı o bakışları.

"Keşke zamanında duyabilseydim sesini." O kadar kısık mırıldandı ki, yakın olmasına rağmen zar zor işitti Mete. Daha sesli söylecek cesaret yoktu içinde. Suçlu değildi ama kızıyordu kendisine. Önceden fark etse birçok şeyi değiştirebileceğini sanıyordu.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin