Gökte Yıldız Söner Şimdi

4.3K 424 221
                                    

Mete

Mete bir çok farklı tepki beklemişti. Ali'nin yaptığının bedelini üstlenmeyi, babasının hataları için ceza kesilmesini, işten çıkamayacak kadar içine girmek zorunda kalacağını düşünmüştü.

Fabrikanın girişinde öylece yola bakarak duruyordu şimdi. Ne olduğunu o da anlamamıştı. Bitti aklından geçen tek kelime buydu. Küfürle dolu bir cümleyle kovulmuştu.

"Siktir git, bir daha da gelme! Daha da iş dilenme benden." Yavuz böyle demişti ona. Atilla orada değildi, onun hesabı sorulmamıştı ama Yavuz'un sözleri ve peşinden eline tutuşturulan kağıt artık onu istemediklerini gösteriyordu. Gerçekten bitmiş miydi? Kurtaracak mıydı ailesini bu beladan?

Adamlar artık onlarla çalışmak istemiyorlardı çünkü babası emanet olan paradan çalmıştı. Ayrıca babası ve Mete zaten sabıkalıydı. Polislerin gözleri üzerlerinde olurdu. Bu kadar çok sorun varken risk almak istememişlerdi. Neden onlarla çalışmaya devam etmek isteyeceklerdi ki? Hem bir çok kişi vardı onlara ortak olmak isteyen. Gerçekten bitmişti.

Öylece çöktü kaldırıma, yüzünde engel olamadığı bir gülümseme varken, dizlerinde sevincini taşıyacak kadar güç yoktu. Kendince güldü orada, nefessiz kalana kadar güldü. Sonra başını göğe kaldırarak derin bir nefes aldı.

"Bitti." Diye fısıldadı. Sadece babası kalmıştı, o da; "Dükkanı kurtar ben bir daha girmem oğul." Demişti. Ne onun için ne de annesi için endişelenmesine gerek kalmayacaktı.

Gözleri mavi gökteyken aklına gök mavisi gözlü sevgilisi düştü. Onunla gidebilirdi artık. Mete her şeyi o kadar büyümüştü ki gözünde. Oysaki çok çabuk çözülmüştü. Korkutucu derecede kolay olmuştu ama bitmişti işte. Artık Ali'nin elinden tutup gidebilmesi için hiçbir engel yoktu.

"Mete!" Öfke dolu sesi işitti. Umut dolu kara gözleri ayrıldı çok sevdiği gökten. Gözleri babasını buldukları gibi önce içlerindeki umut silindi, sonra gülüşü soldu.

Kendisine öfkeden kırmızıya dönmüş suratla bakıyordu babası. En büyük sorunu karşısında duruyordu.

Mete kaldırıma tutunarak doğruldu. Onun için hep endişe taşımıştı içinde, onun yüzünden sevgisiz büyümüş, küçük yaşta evinin sorumluluğunu almak zorunda kalmıştı. Onun yüzünden birini yaralayıp içeri girmişti. Dört yılı devrilip gitmişti, çıktığı gibi aynı adamlarla bir daha muhatap ettirmişti Mete'yi. Her şeye rağmen ölmesi korkusuyla arkasında bırakamadığı babasıydı o.

Adam Mete'nin yanına vardığı gibi daha bir şey demeden sert bir tokatla yıktı oğlunu. Sadece fiziki değil, ruhani bir yıkımdı da bu. Nefret, öfke ve sözler; Mete bunlara yabancı değildi ama darbeyi beklememişti. Zaten güçsüz olan dizleri onu taşıyamamış daha bir dakika önce mutlulukla çöktüğü yere acıyla geri oturtmuştu.

"Ne yaptın lan sen!" Nereden bildiğini, ne çabuk öğrendiğini bilmiyordu Mete. Daha o öğreneli ne kadar olmuştu da babası duymuştu?

"Lan sen beni nasıl attırırsın piç?" Yerdeki oğlunun yakalarına yapıştı. Gücü onun ağırlığını kaldırmaya yetmediği için kendisi eğildi.

"Kurtardım seni." Dedi Mete. Yüzü duygusuzdu. Babasını gördüğü anda yıllarca en acı yolla öğrendiği ifadesiz maskeyi konduruyordu yüzüne.

"Kurtardın mı? Kim ayrılmak istediğimi söyledi lan? Sokuk bir kuyumcu ile evi nasıl geçindireceğim ben?" Akladığı paradan aldığı komisyondu gözünü bu kadar kör eden. Para zaten hiçbir zaman içinde bulunmak istemediği aileden daha değerliydi.

"En azından eve tek parça geleceksin, en azından gelecek bir evin var." Çaldığı parayı resmen dilene dilene tekrar toplayıp vermişti adamlara. Onun borcu yüzünden annesi yıllardır sakladığı kefen parası dediği parayı bile çıkarıp vermişti.

UsulWhere stories live. Discover now