8.Bölüm - HEDİYE PAKETİ

1.5K 199 851
                                    

Güncelliyorum diye kızmayın, bölümü açamayanlar varmış :(

Multimedyadaki şarkı: Chase Atlantic - Swim

Oy ve yorumlarınıza talibim :)

Keyifli okumalar 🖤

---

Ölüm insana ne kadar yakındı, insanoğlu farkında değildi. Bir kurşun yeterdi soluğunun kesilmesine, kalbinin durmasına. Ölüm insana ne kadar yakınsa öldürmek de o kadar yakındı. İnsan ve ölüm. İç içe geçmiş gibiydiler. Eceliyle gelen ölüm en hayırlısıydı insan için. Peki ya bir insanın elinden çıkan ölüm? O en kötüsüydü galiba.

Ne olursa olsun ölüm bir insanın eline yakışmıyordu. Ölüm insanın elinden çıkmamalıydı. Hıçkırıklarıma hakim olamazken sol elimi ağzıma kapattım. 

Kafamı Cenk'in karnına yaslamış yatarken gözlerimi gökyüzüne diktim. Midem deşiliyormuş gibi ağrıyordu. Tüm vücudum titriyor, göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Göz yaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülürken bu yaşananların kötü bir rüya olması için dua ediyordum. Elimden bundan fazlası gelmiyordu. Zamanı geri alamıyordum. Rüya olmasına ihtiyacım vardı. Sadece kötü bir rüya...

Elimde tuttuğum tabancayı göğsüme yasladım. Bunu yapmış olamazdım değil mi? Gerçekten bir insanın canına kıymış olamazdım. Ben bu değildim. Kalbim göğüs kafesimi parçalayıp dışarı fırlamak istiyormuş gibi atıyordu. Nefeslerim kesik kesikti. Ellerimi gevşettim ve tabancayı göğsümün üzerine bıraktım.

Annemin bana verdirdiği sözü çiğnemiştim. Belki de en çok canımı yakan şeydi bu. Bana kimseyi incitmemem konusunda söz verdirtmişti. Koca bir kahkaha fırladı ağzımdan, sinirlerim bozulmuştu. Ben ona kimseyi incitmeyeceğime dair söz vermiştim güya. Şimdi bakıyordum da... Öldürdüğüm insanın bedeni başında bunu düşünmek epey ironikti. 

Ellerimi gök yüzüne doğru kaldırdım. Görüş açıma giren ellerime baktım. Bileklerimden aşağıya doğru süzülen kanlar kabanımın kollarına doğru iniyordu. Yaşananların hepsi gerçekti. Şüpheye gerek bile kalmıyordu ellerime bakınca. Üzerinde yattığım adamın kafasını tek bir kurşunla dağıtmıştım. Hem de bir an bile tereddüt etmeden çekmiştim tetiği. 

Bunu nasıl yapmıştım bilmiyorum ama Güntaç'ın vurulmasına izin veremezdim. Benim yüzümden incinmelerine göz yumamazdım. Özellikle Gökçe'nin korku dolu bakışlarını gördükten sonra kayıtsız kalamazdım. Güntaç inatla benim yerimi söylemezken orada öylece saklanıp Cenk'in Güntaç'ın kafasını dağıtmasına izin veremezdim. Buna göz yumup hayatıma öylece devam edemezdim. 

Kulaklarım hala çınlıyordu. Yediğim her şeyi kusmama rağmen hala kusacakmış gibi hissediyordum. İlk defa bir cesedi bu kadar açık seçik görüyordum. Bu görüntümü midemi alt üst etmişti. Bunu benim yapmış olduğum gerçeği de mideme kılıçlar saplanmasına neden oluyordu.

Bakışlarımı Gökçe'ye çevirdim. Kulaklarını kapamış, yüzünü yere gömmüştü. Olanların rüyadan ibaret olmasını isteyen tek kişi benmişim gibi gözükmüyordu. Omuzları tir tir titriyordu, ağzından sessiz hıçkırıklar firar ediyordu. Güntaç hangimizle ilgileneceğini şaşırmıştı. 

Güntaç Gökçe'nin yanına çöktü ve elini omzuna attı. Güntaç'ın da üzeri kan revan içerisindeydi. Tetiği çektiğimde Cenk'in kafası onun yüzüne doğru patlamıştı. Yattığım yerden kalkıp Cenk'in dağılmış kafasıyla karşılaşmaya cesaretim yoktu. Buna ne vücudum dayanabilirdi ne de midem. Namluyu onun kafasına dayarken ki cesaretimden eser kalmamıştı. uçup gitmişti.

"Gökçe, kalk lütfen. Arabaya geç." dedi Güntaç son derece yumuşak bir ses tonuyla. "Biliyorum. Korkuyorsun. Ama halledeceğiz. Lütfen güzelim, kalk." Elleriyle Gökçe'nin yanaklarını okşadı usulca. Gökçe donup kalmış hiçbir tepki vermiyordu.

BARINAK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin