7.Bölüm - PAMUK PRENSES

1.6K 225 663
                                    

Mutlimedya; Gökçe

Keyifli okumalar❤

Canım okurlarım ben de bölümlere sınır koymayı hiç sevmiyorum o yüzden son iki bölümdür sınır koymuyorum. Sizden tek ricam oylarınızı ve yorumlarınızı esirgememeniz. Görüşleriniz benim için çok kıymetli.

---

"Tabağını bitir Derin, güçten düşmen hepimizin zararına olur." Huysuzca omuzlarımı silktim ve makarna dolu tabağımı ileri doğru ittirdim. Buraya geldiğimden beri çok az şey yiyordum. Bahar'ın yemeklerini özlemiştim. 

"Gerçekten doydum, Güntaç. Ellerine sağlık." dediğimde omuzlarını düşürüp tabağımı aldı, çatalını içine daldırıp iştahla yemeye başladığında güldüm. Yaptığı makarnayı bitirmediğim için morali bozulmuş gibiydi. Tadı gayet güzeldi ama doymuştum. Biraz  daha yeseydim içim dışıma çıkabilirdi.

"Ateş döndüğünde senin bu öcü halinle karşılaştığında benim ağzıma sıçacak." dedi ağzı makarna ile doluyken. Yanakları kocaman gözüküyordu ve sesi boğuk çıkmıştı. Güldüm ve başımı iki yana salladım.

"Gayet iyi gözüküyorum, bana öcü yakıştırması yapmayı keser misin?" dedim ters ters ona bakarken. O ise bana aldırış etmeden yemek yiyordu. "Ayrıca sence Ateş'in umurunda mıyım?"

"Ateş gittiğinden beri en az üç dört kilo verdin, hiç aynaya bakmıyor musun sen? Göz altı torbaların babaannemin memeleri gibi sarkmış." Gözlerimi devirdim ve iç çektim. Kaç gündür onun yüzünde uykusuz olduğumun farkında değildi sanırım. Gece yarısına kadar pes atıyorduk. Göz altlarımın uykusuzluktan belirginleşmesi olağandı.

"Sen önce göbeğine bak, beni eleştireceğine." dediğimde ağzı açık kalmıştı. Ağzındaki makarnalar tabağın içine teker teker düştü. Tabağı sehpanın üzerine bıraktı ve dudaklarını büzerek göbeğine baktı. 

"Ya sen ne kadar kötü bir insansın. Hiç öyle kilo alan insana imada bulunulur mu?" dedi ağlamaklı ses tonuyla. 

"Dost acı söyler Güntaçcığım." dediğimde gözlerini devirdi ve sırtını koltuğa yasladı.

"Hem konuyu değiştirme. Konu sensin. Ateş seni bana emanet etti." dediğinde umursamazca kollarımı göğsümün altında topladım.

"Ateş'in ne dediği umurumda değil. Ben onun beni birine emanet edebileceği bir nesne değilim. Kendi başımın çaresine bakabiliyorum .Çok şükür iki kolum, iki ayağım var. İhtiyaçlarımı karşılayabiliyorum. Acıktığımda da yemek yiyorum." dedim düz düz bakarak.

 Ormana atış yapmaya gittiğimiz günden birkaç gün sonra Ateş'e bir haber gelmişti, alelacele toplanıp merkeze gitmişti. Gideli iki hafta olmuştu. 

Bu süre zarfında her gün Güntaç ile atış yapmaya gitmiştik. O gittiğinden beri kendimi epey geliştirmiştim. Silahı tutarken ellerim artık titremiyor, nişan alabiliyordum. Hareketlerim de hızlanmıştı, bıraktığı gibi değildim. Artık tam anlamıyla silah kullanmayı biliyordum. Çevik hareketlerde bulunabiliyordum.

Güntaç ile atış antrenmanları yaparken delice eğlenmiştik. Ateş gibi bana yerici bakışlar atmak yerine işi şakaya vurup beni cesaretlendirmeye çalışmıştı. Tüm hedefleri ıskalamadan vurana kadar sabırla beklemiş ağzında beni yermek için tek bir kelime dahi çıkmamıştı.

Ateş'in neyin peşine düştüğünü bilmiyordum ama Asya ile ilgili olduğunu biliyordum. Uzun süredir bizimle değildi, ben de bundan pek şikayetçi değildim. O yokken evdeki kasvetli hava yok olmuştu.

Güntaç ile keyifli vakitler geçiriyor, oyunlar oynuyor, eğleniyorduk. Ateş burada olsaydı o ruhsuz bakışları ve heves kırıcı cümleleriyle tüm enerjimizi emerdi.

BARINAK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin