12.Bölüm - ASYA'NIN HAMLESİ

1.8K 186 424
                                    

Multimedya; Nefes Derin

Multimedyadaki şarkı; Evanescence - My Immortal

Oy ve yorumlarınıza talibim. Epey uzun bir bölüm oldu yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.

Keyifli okumalar.

---

Gözlerimi araladığımda beyaz tavanla karşılaşmıştım. Elimi sağ tarafa attığımda boşluk hissiyle sağ tarafıma döndüm. Ateş çoktan kalkmış, odadan çıkmıştı. Yavaşça doğruldum ve üstümdeki yorganı kaldırdım. Yataktan çıktıktan sonra aynada gözlerimi gezdirdim. Saçlarım kuş yuvasına dönmüştü, gözlerim fazla uyumaktan şişmişti. Ateş uyandığında bu manzara karşısında şoka uğramıştı eminim ki. Bileğimdeki tokayla saçlarımı tepeden rastgele bir topuz yaptıktan sonra odadan çıktım.

Aşağı kattan bazı sesler geliyordu. Büyük ihtimalle camlar takılıyordu. Koridorda yavaş adımlarla ilerledim ve banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıkarak odama girdim. Üzerimdekileri çıkardım ve lacivert renkli bir kazağı, siyah renkli bol paça pantolonu üzerime geçirdim. Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda daha iyi gözüktüğüme karar verdim. Biraz daha toparlanmış gözüküyordum.

Keşke zihnimizi toparlayabilmek de dış görünüşümüzü toparlayabilmek kadar kolay olsaydı. Düşünmek çok boyutlu bir eylemdi. Düşünmek istememek yeterli değildi düşünmemeye. Düşüncelere dur diyebilmek ne yorucuydu. İçinde milyon kere savaş veriyorsun. Kazansan da kaybeden yine sen oluyorsun. İstekle olmuyordu. Düşünmemek için zihnin mutlaka başka bir şeyle meşgul olması gerekiyordu. Düşünmek kadar yoran bir şey yoktu insanı. Düşünceler içini kemirip dururdu.

O fotoğraf karesini görmek beni bozguna uğratmıştı adeta. Doğru bildiğim tüm şeyler domino taşı misali ardı ardına yeri boylamıştı. Ailelerimiz liseden beri tanışıyorlardı ve evlendikten sonra da görüşmeye devam etmişlerdi. Nedendir bilinmez burnuma iyi kokular gelmiyordu. Ateş'in babasının da Asya'yı şikayet etmemesinin altında yatan bir sebep olmalıydı. Olaylar yapboz parçaları gibiydi, çoğu parça kayıptı, ellerimde olanları da yerine oturtamıyordum.

Derin bir iç çektim ve odamdan çıktım. Merdivenleri yavaş yavaş indiğimde Ateş beni salonda karşıladı. Camlar takılmıştı, içerisi sıcacıktı. "Günaydın." dediğimde başını sallamakla yetindi. Eski haline geri dönmüştü. Birisi reset tuşuna basmış olmalıydı. "Taktırmışsın camları."

"Gece söylemiştim. Sen uyanana kadar halloldu bile." dediğinde başımı salladım ve mutfağa girdim. Dolabın içindeki kahve kutusundan iki kapsül çıkardım ve kahve makinesine attım. Kupaları makineye yerleştirdikten sonra makineyi çalıştırdım. Mutfak ile alakam olmayabilirdi ama kahve makinesini çalıştırmayı Ateş'i izleye izleye öğrenmiştim.

Kahve bardakları dolduğunda, kupaları alıp salona geçtim. Kupalardan birini Ateş'e uzattığımda kupayı usulca elimden aldı. Yanına oturduğumda sığmam için bacaklarını topladı. Kahvemden büyük bir yudum aldım ve sıcak kahvenin boğazımdan aşağıya inişini hissetmek için gözlerimi kapattım. Kahvenin yolculuğu midemde son bulduğunda gözlerimi araladım. Ateş de düşünceli bakışlarını yere dikmiş kahvesini yudumluyordu.

"İyi misin?" diye sorduğumda bakışlarını bana çevirmeden başını salladı. Aklında bir şeyler olduğu çok belliydi. Kim bilir yine ne planlar kuruyordu. "Eğer dün gece yanında kalmam sana rahatsızlık verdiyse, bir daha tekrarlamam."

"Hayır." diye mırıldandı. "Kafanda kurma. Sana öyle bir şey söylemedim." Öküz Ateş Karan geri dönmüştü. Dün gece iyi tarafına denk gelmiştim, çenesinin bağı çözülmüştü. Yoksa Ateş yine eski Ateş'ti. Değişen bir şey yoktu. Kahvem bittiğinde kupamı sehpanın üzerine bıraktım. Dizlerimi karnıma çektim ve kollarımı dizlerime sarıp kafamı diz kapaklarıma yasladım. İşte yine kendimle yalnız kalmıştım. Ateş sessizliğine gömülmüş beni yalnız bırakmayı tercih etmişti. Yanımda oturuyordu ama orada yok gibiydi.

BARINAK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin