16//İsteklerini Yaptırmak ya da Kabul Ettirmek

8.4K 1.2K 996
                                    

Günaydın👋

Neden bu kadar heyecanlandım bilmiyorum gerçekten ama böyle oldu bu seferlik dkxmkdmdk

Bu arada ufak zaman atlamaları yapıyorum belki fark etmişsinizdir. Çünkü krallığı yayan gezmek zorundalar ve her günleri anlatsak ohoooo elinci bölümde ancak gireriz asıl olaylara

Neyse umarım beğenirsiniz iyi okumalar dilerim hepinize~~

.................

Jeongguk

"Bak şimdi, öncelikle bıçağı iğrenç bir şey gibi görmeyi bırakmalısın." Bir adım ötemde elinde tuttuğu bıçağa tiksinir gibi bakan Taehyung Hyung'a hitaben konuştuğumda, ellerim belimde dakikalardır başlayamadığımız antrenman yüzünden yorgun hissediyordum. Açıkçası, bu kadar zor olacağını düşünmemiştim onu savaşmaya alıştırmanın. Yani sonuçta bir alfaydı ve dövüşmek doğasında vardı. Ama anlaşılan o doğasını reddetmeye pek bir meraklıydı.

İlk başta, biraz hızlı gitmeye çalışmış ve kendi bıçağımla karşısına dikilip bana yapabildiği kadar saldırmasını istemiştim. Biraz ayak diretse de sonunda sıkıca tuttuğu bıçakla bana hamle yapmış, direkt üstüme doğru koşmaya başlamıştı. Hayatımda gördüğüm en berbat açılış hamlesiydi. İlk seferimde ben bile bu kadar kötü değildim. Aramızda iki adımlık mesafe kalana kadar üstüme doğru koşup bir de gözlerini sıkıca kapattığında, kendime engel olamayarak kıkırdamış ve küçük bir adımla yana kaçmıştım.

Epey bir uzaklaşana kadar önünden çekildiğimi fark etmemişti. Belki de gülüşümün sesi yükselmeseydi hiç fark etmeyecek ve bir yerlere çarpana kadar körü körüne koşmaya devam edecekti. Gözlerini açıp önünün boş olduğunu fark ettiğinde arkasını dönüp nerede olduğuma bakmış ve omuzları çökerken eski yerine geri dönmüştü.

İkinci denememizde ise her şey daha da yokuşa sürüklenmişti çünkü bu sefer de tam istediğim gibi bana saldıracakken yarı yolda duraksamış ve bıçağı tutan elini indirip ben sana saldıramam ki demişti. Elime alnıma yaslayıp saldırsa bile başarısız olacağını ona söyledim ama inat etmişti bir kere. Elindeki bıçağı kendini savunması için bir araç olarak değil de, başkalarının canını alacak bir silah olarak görüyordu.

Bu yüzden saldırı üzerine değil de, temel kısım üzerine odaklanmaya karar vermiştim. Ona herhangi bir sivri aleti kullanmakta sıkıntı olmayacağını bir çocuğa anlatır gibi açıklamam gerekiyordu.

"Ama iğrenç bir şey. Bununla seni ya da başka birini yaralayabilirim. Başka bir yolu yok mu bu işin?" Başımı iki yana salladım ve ona doğru birkaç adım atıp tam önünde durdum. Birbirimize yaklaştığımızda ikimizin de dikkati başka yönlere kayıyordu ama beni en ciddiye alarak dinlediği zamanlarda ona yaklaştığım zamanlar oluyordu. Bedeninin verdiği tepkiler elime büyük bir koz vermişti. Ne zaman dediğimi yaptırmak istesem dibinde bitiyor ve azıcık feramon yayıyordum, hemen tav oluyordu.

"Böyle düşünen tek kişi sensin. Başka bir yolu yok, en azından bizim dünyamızda." Hafifçe parmak ucuna kalkıp yüzlerimizi iyice yaklaşırken devam ettim. Gözlerinde yine aynı kırmızı parıltılar ortaya çıkmaya başlamış, göz ucuyla gördüğüm bıçağı tutan eli kabzada sıkılaşmıştı. "Ya arkandan bir asker gelirse. Seni öldürmek isteyen bir asker. Elinde de bıçağı var ve sana doğru savuruyor. O zaman ne yapacaksın, hm?" Kısaca yutkunup başını eğerek elindeki bıçağa baktı.

"Onu bıçaklamak zorunda mıyım? Yumruklasam, olmaz mı?" Bıçağı tutmayan sol elimin parmak uçlarını hafifçe pürüzsüz yanağına değdirdim. Dokunuşumu hissettiği anda irkilen teni, artık alışık olduğumdan ve kendim de aynı tepkileri sık sık verdiğimden beni yavaşlatmamış parmaklarımla kavradığım yanağından tutarak eğdiği başını kaldırmıştım. "Yumrukların adam bayıltacak kadar güçlü değil ama onun bıçağı tenini rahatça kesecek kadar keskin." Neredeyse dudaklarına fısıldayarak konuştuğumda, kafasını yaklaştırarak alınlarımızı birbirine yasladı.

contrarian omega and the prince alpha Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin