26//Kral Olma Fikri

7.1K 1.1K 521
                                    

Saat daha on iki olmadı o yüzden günaydııın kdmxksmdke

Dolunaydan önceki son bölümümüz👐 Şahsen Viola'yı kendi formundayken yazmak için sabırsızlanıyorum. Sizce alfayla nasıl olurlar ksnxjsnrj

Neyse, iyi okumalar dilerim~~

....................

     Taehyung

     Uğuldayan kulaklarıma hemen yanımdaki nehirde yavaşça akan suyun sesi vuruyor, hafif öğleden sonra rüzgarları eşliğinde hışırdayan ağaç yaprakları beni rahatsız etmiyordu. Aksine, oldukça huzurlu bir hava hakimdi. Ara ara yanımızdaki ağaçlardan birinde yuvasına yemiş taşıyan sincabın sesini duyuyor gibi oluyordum ancak o sese dikkat kesilemeden önce bambaşka bir şey dikkatimi dağıtıyordu. 

Jeongguk. Jeongguk ve sabah kahvaltısını yaptıktan sonra benim ısrarlarımla başladığımız antrenman arka plandaki her şeyden daha önemliydi. San Şehrinden ayrıldıktan sonra karşımıza çıkan küçük köylerden birinden aldığımız ucuz kılıcı elimde tutuyor ve onun bana yaptığı hamleleri karşılıyordum. 

İkimizde çok yorulmuştuk. Onun saçları artık terden neredeyse sırılsıklam olmuştu ve yüzü biraz da sıcak sebebiyle kızarıktı. Ben ise saçlarımı topladığım için onun kadar terlemesem de sıcaklamıştım. Yorgunluk ise eh işteydi. Onun benden çok daha iyi bir kılıç ustası olduğunu asla inkar edemezdim ama benden dayanıksız olduğu da bir gerçekti. 

Yapısı gereği aralık vermeksizin dört saati aşkın süredir kılıcını savurmak onu yormuştu. Onu yormak, antrenman bittiğinde yere yatıp hiç kalkamayacakmış gibi hissettirmek ya da  kaslarının ağrımasına sebep olmak istemiyordum, hatta hala karşı hamle yaparken çok dikkatli oluyordum. Ama yakın zamanda fark etmiştim ki, antrenman yapmak beni yiyip bitiren düşüncelerimden kurtulmanın tek yolu gibi bir şeydi. 

Yorulduğu için hamlelerini olduğundan biraz daha yavaş yapan karşımdaki adamın kılıcını bileğimi çevirerek havada karşıladığımda, gözlerimi gözlerine değdirmeden dişlerimi sıktım. Unutmak istediğim her şey yeniden aklıma doluşmuştu. 

Birkaç gün önce yeniden bir çalılığın arkasında dururken duyduğum şeylere inanmakta hala güçlük çekiyordum. Korsanların abimle bir bağlantısı olabileceği ihtimalini hep görmezden gelmiştim ama bunu onların başının ağzından duymak her şeyi paramparça etmişti. Aslında her şeyi açıklıyordu.

Neden saraya gönderilen elçilerin eli boş döndüğünü. Kraliyetin onların yaşadığı bu durumdan neden haberdar olmadığını ve sürü liderlerinin neden askerlerini gönderememesini. Her şeyi açıklıyordu abimin bu işte parmağının olması ihtimali ama ben, yediremiyordum. 

Onun krallığımızda yaşayan vatandaşlarımıza böyle bir zulüm yapan yegane kişi olduğunu yediremiyordum. Gecenin bir yarısı bana suikast düzenlediğinde bile bu kadar kırılmamıştım. Sonuçta, orada az da olsa mantıklı bir tarafı vardı işin. Kral olmak istiyordu ve annemin dediği gibi rakibini ortadan kaldırmak istemişti. Çok uçuk bir şey değildi. 

Fakat San Şehrinde yaşayan tüm o insanlara yaptıkları, işte bu çok fazlaydı. 

Mantıklı bir tarafını göremiyordum. O korsan kendi ağzıyla muhbir olduğunu söylemişti ama bu bile açıklamak için yeterli değildi. Madem diğer krallıklardan, özellikle Japon Krallığından haber almak istiyordu, neden bizim şehrimizi işgal ettirmişti? 

Kafa kafaya verip planlar kurarken hikayelerini dinlemiştim o insanların. Çoğu eşini kaybetmişti korsanlara gereken parayı vermediği için. Bazıları ise çocuklarını... Tüm bu karmaşayı ve vahşeti korsanların üstüne yıkıp onlardan kurtulmak kolaydı. O insanların öfkelerini nasıl çıkardıklarını görmüştüm. Onlar sonsuza kadar yaşadıkları korkunç yılın sebebini defettikleri korsanlar olarak göreceklerdi. Bense gerçeği biliyordum ve bununla ne yapacağım belirsizdi. 

contrarian omega and the prince alpha Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin