7.Bölüm - PAMUK PRENSES

En başından başla
                                    

Güntaç onun bu kadar sert olmadığını savunuyordu ama ben onun bana nasıl davrandığına bakardım. Güntaç'a nasıl davrandığı beni ilgilendirmiyordu. Bana karşı oldukça kabaydı.

Özellikle tanıştığımız geceyi hatırladığımda onun nasıl bir manyak olduğunu anlamıştım. İlk ben ona saldırmıştım, hatalı olan bendim kabul ediyordum ama onun da sinirlendiğinde içinden nasıl biri çıkabileceğini görmüştüm. 

Ayrıca detaylara çok önem veren, mükemmelliyetçi bir insandı. Beni buraya getirmeden bir ay önce karşıma çıkıp beni alacağını haber vermişti. Bu sayede işlerini tıkır tıkır yürütmeyi amaçlamıştı. Tabii benim o gün kör kütük sarhoş olup onu unutabileceğimi hesaba katmamıştı. 

Derin bir iç çektiğimde Güntaç sorarcasına kaşlarını kaldırdı. "Ne oldu?"

"Burada sıkılıyorum, bunalıyorum artık. İki buçuk haftadır sizden başka insan yüzü görmedim, şu ormanın dışında bir yere çıkmadım." dediğimde bana elinden hiçbir şey gelmeyeceğini belli eder bir şekilde baktı.

"Derin dışarı çıkmanın tehlikeli olduğunu biliyorsun. Asya adamlarına fellik fellik seni aratıyordur eminim. İzmir'de olmadığının farkındadır." dedi gözlerini kısarak. "Hem Ateş'in kesin talimatı var. O gelene kadar buradayız."

"Ateş benim de bir insan olduğumun farkında mı? Bunalıyorum diyorum, duvarlar üzerime üzerime geliyor. Nefes alamadığımı hissediyorum." dedim dudaklarımı birbirine bastırarak. "Resmen beni bu dağ evine hapsettiniz. Tamam beni korumaya çalışıyorsunuz, anlıyorum. Ama lütfen siz de biraz beni anlamaya çalışın."

Buraya geldim geleli hayatımda birçok değişiklik olmuştu. Ayak uydurmak zordu. Yüzüm günden güne soluyordu. Elime bir silah tutuşturmuşlardı. Bana birini nasıl ortadan kaldırabileceğimi öğretiyorlardı. Kendimi savunmam için yapsalar da ben bu değildim. Kendi kişiliğimden ödün vermek beni daha da yıpratıyordu.

"Derin benim elimden bir şey gelmeyeceğini biliyorsun, hiç bakma öyle." dedi ifadesiz bir şekilde bakarken. Hani Güntaç ne isterse Ateş bunu sorgusuz sualsiz yapardı?

Ona masum kedi bakışlarımı yollamaya devam ettiğimde ofladı ve pes edermişçesine omuzlarını düşürdü. "Tamam, tamam Ateş ile konuşacağım." dedi gülümseyerek. Zafer kazanmışçasına yumruğumu kaldırıp güldüm. "Hemen sevinme. Ateş'in izin verip vermeyeceği bir muamma."

"Olsun. Onunla konuşman bile benim için iyi." dedim, ona kocaman bir tebessüm bağışladığımda o da güldü ve ayağa kalktı.

"Burada hat çekmiyor. Otobana inmem gerek." dediğinde başımı salladım ve Güntaç kabanını üzerine geçirip sehpanın üzerinden arabasının anahtarlarını aldı. Sağ elini kaldırdığında güldüm ve ben de elimi kaldırdım.

Gülerek evden çıktığında hemen koltuktan kalktım.  Mutfağa girdim ve çekmeceyi açtım. Sigara paketlerinden birini aldım ve içinden bir dal sigara çıkardım. Güntaç doğru düzgün yemek yemediğim için sigara içmemi yasaklamıştı ama ben geceleri kalkıp gizli gizli içiyordum tabii ki. Cebimden Ateş'ten arakladığım çakmağı çıkarıp sigaramı yaktım. 

Sigara dumanını ciğerlerime çektiğim sırada Ateş'ten onay çıkması için içten içe dua ediyordum. Burada biraz daha askere gidecekmişim gibi eğitilirsem kafayı yiyecektim. Asya'nın peşime adam taktığını öğrendiğimden beri zaten çok endişeliydim. 

Bu endişem kendim için değildi. Ben burada güvendeydim zaten ben arkadaşlarım için endişeleniyordum. Asya'nın adamlarının benim izimi kaybettikten sonra arkadaşlarıma baskı yapmasından korkuyordum. Gerçi onların da benden haberi yoktu.

BARINAK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin