2//Krallığın Yüz Karası Prensi Kim Taehyung

13.4K 1.5K 586
                                    

     Bu kurgu hakkında beni en çok heyecanlandıran şey Taehyung'un karakter gelişimi. Umarım sizde ilk ve son haline baktığınızda ileride vay canına diyebilirsiniz👐

Bir de, bu kitabı karakter bakış açısından yazmamın yegane sebebi, bu konuda kendimi geliştirmek. Hem Taehyung'un hem de Jeongguk'un zihnini size açmak istiyorum, bu yüzden sıra sıra ikisininde bakış açısından yazacağım.

Başlıklardan ya da cümlelerden kimin sırası olduğunu anlayabilirsiniz ama dersiniz ki yok bölüm başına isimlerini yazsan güzel olur onu da yapabilirim😊

İyi okumalar dilerim~~

............

    "Prens Kim!" kahverengi kimonosu göğsünün bir kısmını açıkta bırakan, uzun kahverengi saçları alnından açık kahve bir kumaşla çekilmiş saray hizmetlisinin sesini duyduğumda, arkada bağladığım ellerimi çözüp bedenimi geriye doğru çevirdim. İki yanımda dikilen zırhlarını kuşanmış askerler bu sırada ne olur ne olmaz diye bellerine takılmış kılıçlarının kabzalarına sarılmışlardı. Elimi kaldırıp önümü kapatan askerlerin eski yerlerine, arkama geçmelerini sağladım.

"Efendim Suwon? Neden bu kadar-" bakışlarım koştuğu için ince bir ter tabakasıyla kaplanmış göğsünde ve yüzüne doğru dağılmış tel tel saçlarda bir süre gezinirken duraksadım. "-acelecisin?" Askerlerin olmadığı zamanlarda peşimden ayrılmayan, giyim kuşam konusunda bana yardımcı ve yoldaş olması için annem tarafından görevlendirilmiş kişisel hizmetçim, duraksamamın ardından tamamladığım cümleden sonra önümde eğildi. Aslında bunu ilk geldiğinde yapmalıydı ancak anlaşılan aceleden saygılı davranmayı unutmuştu. 

"Kraliçemiz sizi görmek istediğini söyledi. Çok acilmiş. Eğer işinizin herhangi bir aciliyeti yoksa, hareme kadar gelmenizi istiyor." Gözlerimi sarayın özenle cilalanmış tahta zeminine indirdim ve elimi de çeneme yasladım. Yanımızdaki askerler arasındaki itibarım sarsılmasın diye bilerek düşünüyormuş gibi davranıyordum. Yoksa şu an babamın zoruyla sürüklendiğim bu kabustan kurtulmamın tek ve yegane yolu annemin isteğiydi. 

Bu kadar şüpheye düşmenin yeterli olacağını düşünerek başımı kaldırdım ve kocaman gülümseyerek, "Pekala, Kraliçemiz bu kadar istiyorsa reddetmek epey ayıp olur. Biz de askeri eğitim alanına gidiyorduk. Artık bir dahaki sefere." dedim ve hala arkamda dikilen askerlere çevirdim başımı. "Siz çekilebilirsiniz. Abime çok acil bir işim çıktığını söyleyin. Bir de katılamayacağım için fazla üzgünüm, bunu da belirtmeyi unutmayın sakın!"

 Suwon üzgün falan olmadığımı aksine sevinçten havalara uçtuğumu şu anki durumda bilen tek kişiydi. Bu yüzden askerler selam verip çekildikten sonra yan yana yürümeye başladığımızda öne doğru eğilip yüzüme bakarken, "Kraliçemiz eğer eğitime gittiğinizi bilseydi sizi asla çağırmazdı. Ona prensimizin işi olduğunu söyleyebilirdim." diye mırıldandı. Üstümdeki süslü işlemelerle bezeli hanbokun eteklerinden tutup çivisi çıktığı için zeminde pürüz oluşturan bir tahta parçasının üstünden atlarken, "Hadi ama Suwon! Savaşmaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Orada beni resmen kurtardın." dedim cıvıltılı bir ses tonuyla. 

Doğruydu. Savaşmaktan nefret ediyordum. Küçüklüğümden beri eğitimleri aksatırdım. Bazen eğitim sırasında bilerek düşer ayağımı burkmuşum gibi yapardım, bazen ise eğitimden önce ateşimin çıkmasını sağlayacak bardak bardak bitki çaylarından içerdim. Elimde bir kılış tutup onu amaçsızca insanlara savurmak bana çok sıkıcı geliyordu. Saraydaki omegalarla sohbetler etmek, haremde vakit geçirmek ya da saray kütüphanesinde geçmiş siyasilerin günlüklerini okumak çok daha eğlenceliydi. 

Benim aksime, Kralımızın ölen ilk eşinden olma abim, savaş konusunda tam bir dehaydı. Tam anlamıyla babamın izinden gidiyordu ve Kraliyetteki her bir asker onun tarafından en az bir kere hırpalanmıştı. Yirmi altı yaşında, ordularımızın başıydı. Babamın seferde olduğu zamanlarda tek tük isyanları bastırmakta, orduyu eğitmekte bir numaraydı. Yüksek ihtimal bir sonraki kral da o olacaktı. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now