4.Bölüm - İÇİMİZDEKİ KALABALIK

शुरू से प्रारंभ करें:
                                    

"Güntaç? O nereden biliyor yaşadıklarını?" diye sorduğumda bir an duraksadı. Başını tekrardan yola çevirdi.

"O kimse değil." dedi kuru bir sesle.

"Demek ki istisnalar olabiliyormuş." deyip bakışlarımı yola diktim ben de.

"Güven bu kadar basit değil Nefes." Adımı zikrettiğinde gözüm seyridi. Neden inatla bana Nefes diye hitap ediyordu? "Yaşadığın her şeyi ilk seansta tanımadığın bir psikoloğa anlatmak senin hatan."

Güldüm ve kollarımı göğsümün altında kavuşturdum. Psikoloğuma güvendiğim için suçlanıyordum, şaka gibi.

"Özür dilerim yaşadıklarımı daha fazla kaldıramayıp bir psikoloğa danıştığım için." dedim ona dik dik bakarken. Aptal olduğumu düşündüğüne emindim. "İstersen bundan sonra güveneceğim kişileri sen seç ne dersin?" Alaycıl ses tonum karşısında ben bile kendimden tiksinmiştim. Ama onun yanında kendim gibi davranamıyordum bir türlü.

"Kimseye güvenme derken ciddiydim." dedi yüzündeki ifade daha da ciddileşirken. "Bana bile güvenme."

Ona inanmamam ve güvenmemem konusunda beni uyarıyordu. Peki güvenemeyeceğim bir adamın yanında ne işim vardı. Ne diye beni yanında istiyordu?

"Çünkü ben sana güvenmiyorum." diye mırıldandığında güldüm.

"Peki biz seninle ne yapacağız birbirimize güvenmeden ve inanmadıktan sonra?" dedim kaşlarım istemsizce çatılırken. "Güvenmediğin birini niye yanında istiyorsun?"

"Bana lazımsın da ondan." diye mırıldandı. Soru sormak için dudaklarımı aralamıştım ki bakışlarıyla beni susturdu. "Daha fazla soru sorma. Başımı şişirdin."

Gözlerimi devirdim. Sanki oyuncak bir bebektim de onun komutlarıyla hareket edecektim. öyle bir tavrı vardı. Umarım Ateş'i bir kaşık suda boğmam.

Yarım saatin ardından Ateş aracını bir benzin istasyonuna çekti. Araçtan indiğinde oturduğum yerde biraz daha yayıldım. Emniyet kemerini çıkardım ve telefonumu torpidoya bırakmak için ileri uzandım. Torpidoyu araladığımda önüme küçük bir fotoğraf karesi düştü. Telefonumu torpidoya bırakıp düşen fotoğrafı elime aldım.

Ateş'in çocukluk fotoğrafıydı bu. Ateş'in sırtında onunla yaşıt esmer bir erkek çocuğu vardı. ikisi de objektife sırıtarak bakıyordu. Bakışlarımı Ateş'in sırtındaki çocukta gezdirdiğimde onda tanıdık bir şeyler olduğunu fark ettim. Bu Güntaç olmalıydı. Demek çocukluk arkadaşıydılar... Ona güvenmesine şaşırmamak gerekiyordu. Fotoğrafı incelemeyi bıraktığımda aldığım yere bıraktım ve torpidoyu kapattım.

Bakışlarımı camdan dışarı çevirdiğimde Ateş'in elinde beyaz bir poşetle büfeden çıktığını gördüm. Arka kapıyı aralayıp poşeti koltuğa bıraktı. Sürücü kapısının açık camına eğildi. "Torpidoda sigara paketim var." dediğinde başımı salladım, torpidodan paketi alıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Bu sırada Ateş de doğrulmuş bana şaşkınca bakıyordu.

Kalçamı aracın kaportasına yasladığımda o da yanıma gelip benim gibi araca yaslandı. Paketten bir dal alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Paketi ona uzattığımda o da bir dal sigara aldı. Paketi cebime attım. Ateş bana dönerek çakmağını uzattığında hafifçe eğildim, diğer elini ateşin rüzgardan sönmemesi için çakmağa siper etti, sigaram tutuştuğunda doğruldum ve sigarayı parmaklarımın arasına yerleştirdim.

Kendi sigarasını da yaktı, hava beklenmeyecek derecede soğuktu ve sigaralarımızdan çıkan dumanlara burnumuzdan verdiğimiz nefesin buharına karışarak havada süzülüyordu.

BARINAK MESELESİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें