Yazık Olacak

8.2K 857 687
                                    

Bölüm parçası: Sezen Aksu-Ali

Bulaşıkhaneye döndüğümde Yeşil'in tiz sesiyle karşılaştım ilk etapta. Üzerine benim önlüğümü geçirmiş anladığım kadarıyla temiz tabağı yanlışlıkla kirleten bir garson çoçukla tartışıyordu. Çocuk saniyeler sonra pes edip tabağı suyun altına tutup temizledi.

"Hah şöyle. Emeğe saygı zor değil."

"Allah aşkına sus Yeşil. Gerekirse bütün bulaşıkları yıkarım. Ama kurbanın olayım artık sus." Çocuğun çaresiz haline dayanamayıp güldüğümde ikisi de bana döndü. Beni gördükleri gibi ikisinin de yüzü anında aydınlandı. Yeşil'i anlıyordum benimle arkadaş olmaya çalışıyordu, benim için endişelenmişti ama yanındaki çocuğun mutluluğuna o konuşana kadar anlam verememiştim. "Çok şükür geldin Âtım kardeş. Yeşil artık restauranta dönsün." Kapıya gelip yanımdan geçerken tekrar konuştu. "Zira burası bu cadının doğal ortamıymış. Bilemedim." Yeşil eline bir çay kaşığı alınca hızlıca kaçmaya çalıştı ama koridordan gelen bir ah sesi başaramadığını kanıtladı. Sırıtarak içeri seken çay kaşığını yerden alıp makineye yerleştirdim.

"Şef çok tantana etti mi? Neden bu kadar geç kaldın?"

"Soğuk şefine yardım ettim." dedim uzattığı önlüğü alıp boynumdan geçirirken.

"Altan şef mi?" Suratındaki hülyalı ifadeye bakarak göz devirdim. Adam hiç uğraşmadan çoğu kadını ağına düşürüyordu.

"Evet. Kusura bakma seni de yordum."

"Aşk olsun ne kusu..." Aniden sustuğunda bakışları hin bir hal aldı. Yutkunup gelecek olanı beklemeye başladım. Aniden böyle korkunç bir hal almış olması şaşırtıcıydı. "Evet kusur, büyük bir kusur işledin bana karşı." Aynı anda da hızlıca kafasını sallayıp kendi kendini onaylıyordu. "Bir telafiye ihtiyacım var." Beklentiyle yüzüme bakmaya başladı.

"Tamam." Başka ne diyebileceğimi bilmiyordum açıkçası.

"Bana yarın iş çıkışı akşam yemeğine geleceksin."

"Yeşil ben böyle..." Zeki kız tabi itiraz edeceğimi anlamıştı.

"Bak ellerim ne hale geldi suyun içinde." Pütür pütür olmuş ellerini gözlerimin hizasına getirdi. Gerçekten kötü gözüküyordu. "Hiç mi önemi yok?"

"Tamam." Oflamamak için kendimi zor tutuyordum. Gerçi sesli bir şekilde verdiğim nefes de aynı işi görmüştü.

"İş çıkışı alırım seni." Gözlerinin içine kadar gülümseyen kız yanımdan hızlıca geçerek seke seke uzaklaştı. Benimle arkadaşlık kurma çabasına bir türlü anlam veremiyordum ama hoşuma gitmiyor değildi. Üstelik acıdığı için yaptığına dair bir emare de yoktu davranışlarında. Önlüğümü arkadan bağlayıp tabakları artıklarından sıyırma işlemine geçmiştim ki aklıma gelen şeyle aniden yaptığım işi bıraktım. Yarın Fuad'a bizimkilerden birinin bakması gerekecekti. En azından bir iki saatliğine. Bunun için abime ve yancısına ne işim olduğunu açıklamak zorundaydım. Özellikle Gevşek'in saçma sapan imalarına katlanmak zorundaydım. Bu defa sesli bir şekilde oflayıp işime dönmek zorunda kaldım.
..............................
Anahtarı çevirip eve girdiğimde burnuma yanık kokuları gelmeye başladı. Kapıyı telaşla kapatıp mutfağa, kokunun kaynağına doğru koşturdum. Gevşek elindeki tencereyi lavaboya fırlatıyordu tam o an. Musluğu açtıktan sonra kapıda beni fark ettiğinde kokuyla sıçradı.

"Ödümü patlattın lan Çirkin. Dumanların arasından bu suratınla beraber birden peydah olunca..."

"Ne yaptın mutfağıma?" Öfkeyle bağırdığımda yeniden sıçradı.

YARALIWhere stories live. Discover now