Bölüm 5 - "Mektuplar"

397 147 313
                                    

  8 Aralık Salı...

 Elisabeth umutsuzluk ve çaresizlik içinde sarpa saran hayatının daha ne kadar kötüleşeceğini düşünürken bundan kaçmanın yolunu müzikte bulmuştu.

 Dünden beri neredeyse kimseyle konuşmamıştı. Birilerine bir şey anlatacak güçte hissetmiyordu kendini. O anı, utancı tekrar tekrar yaşamayı kaldıramazdı artık. Düşününce bile gözleri doluyor, yalan söylediği için vicdan azabı çekiyordu. 

 Gürültülü kantinin sesini bastırmak için telefonundan müziğin sesini iyice açtı. Yüksek sesten rahatsızlık duymazdı zaten. Ne kadar bunun zararlı olduğunu biliyor olsa da bu alışkanlığından vazgeçemiyordu. Şimdi daha fazla ihtiyacı vardı buna. Çünkü, sadece bu şekilde kendini susturabilirdi. 

 Kantin her zamanki gibiydi. Dolu ve telaşlı; sohbet edip gülüşen arkadaşlar, birbirine kızan çiftler, birlikte takılan arkadaş grupları.

 Ne kadar izledi bilmiyordu. Öğrenciler kantini terk etmeye başladıklarında ders zamanının geldiğini anlamıştı. Kulaklıklarını çıkarmadan ayağa kalktı. Bir süre daha insanların sesini duymazsa yaşayabilirdi.

 Avril yine yoktu, ki onu suçlayamazdı. Annesinin kanser olduğunu öğrendiğinden beri hayatı ona bakmak olmuştu. O olmadığında da Elisabeth yalnız oturmak zorunda kalıyordu.

 Kevin da yoktu artık. Kantinde de görememişti. Onunla konuşmak istiyordu ama cesaret edemiyordu. Ters tepmesi durumunda kalan şansını da yok etmek istemezdi. Ona zaman tanımak daha mantıklı bir hamle gibi geliyordu.

 Dolapların olduğu koridora geldi hep alıştığı gibi. Gözleri 418 numaralı dolabı aradı. Dışı mavi, ama içerisi rengarenk olan dolabına ulaştığında şifresini yazarak açtı. Anında, kahverengi bir kâğıt parçası havada fazla dolanmadan yere düşmüştü.

 Elisabeth kaşlarını çatarak kâğıda baktı. Onu oraya bırakan kendisi olmadığına emindi. Dikkatle baktığında bunun basit bir kâğıt parçası değil, zarf olduğunu gördü. Düşüş tarzından da ağır olduğu kanaatine varmıştı. 

 Zarfı almadan önce etrafın baktı. Ama kimse onunla ilgilenmiyordu. Hatta tesadüfen bile bakmıyorlardı. Hiç kimseyi bulamayınca eğilip zarfı yerden aldı. 

 Üzerinde bir şey yoktu. Arkasındaysa çok güzel bir el yazısıyla "Elisabeth'e" yazılmıştı. Kız yine etrafa baktı. Ama hâlâ onunla ilgilenen birini bulamamıştı. 

 Zarfı usulca açarken nedensizce kalp atışları hızlanmıştı. İçinden ne çıkacağını bilmiyordu ve kötü bir şeyin olmasından korkuyordu. Ama hiç de öyle korkutucu bir şey gibi de görünmüyordu. İçinden katlanmış mektubu çıkarıp yavaşça açtı. 

 Mektuptan ne bekliyordu, bilmiyordu; ama kesinlikle bu değildi. Uzun olacağını düşünmüştü ama hiç de öyle bir şey çıkmamıştı. 

 Mektubun tam ortasında, yazının olduğu kısmında az belirgin olan kırmızı ve yeşil renkli ökse otu resmi vardı. Resmin üzerine yazılmış kısa ama merak uyandırıcı o kelimeleri okudu:

Sevgili Elisabeth,

      Neler oldu tam olarak bilmiyorum ama gülümsemeni özledim. Onu tekrar görmek istiyorum...

                                                                    Sevgilerle, Arnold E. 

 Mektuptan tek anladığı kendisine gelmiş olmasıydı. Ve oldukça da ürkütücüydü. Ne gönderen kişiyi tanıyordu ne de mektubun gönderilme amacını. Ama liseden olduğu da kesindi. 

Sevgili ElisabethWhere stories live. Discover now