Bölüm 1 - "Kevin"

1.6K 192 362
                                    

Pittston kasabasında değişmeyen tek şey Noel zamanında barındırdığı güzelliklerdi. Daha aralık ayı başlar başlamaz kasaba karla kutsanmış, neredeyse herkesin sevdiği o huzurlu görüntü gözler önüne serilmişti.

Kasabadaki tek tük insan sevmezdi kışı, halbuki Elisabeth'in en sevdiği zaman dilimiydi. Tüten şömine bacaları, evdeki kahkahalar ve sıcak, mutlu bir aile ortamı; neden böyle bir tablo beğenilmez ki?

Pencerenin önünde durmuş, kar tanelerine bakıyordu genç kız. Hep gizemli gelmişlerdir ona. Belki biraz da saf. Sonsuz saydaki bu eşsiz taneler, huzuru ve saflığı sunuyordu tüm kasabaya. Kim bilir, belki kızın dikkatini çeken de buydu.

Zaman aktı, kar, caddeden geçip giden insanların arkalarında bıraktıkları izleri kapattı. Elisabeth ise öylece durup izlemişti onları, dünyadan bir süre uzaklaşarak. Düşünmemişti hiçbir şey. Belki de kar kristalleri, sesi yuttuğu gibi insanların düşüncelerini de yutuyordu. Bu yüzdendi birçok insanın kışta huzur bulması. Düşünmeyince insan huzurlu ve mutlu olurdu çünkü.

Camdaki yansımasına öylesine bir göz attı. Hırkasına iyice sarılmış olan genç kız, kumral saçlarını yine gelişigüzel topuz yapmıştı. Yuvarlak gözlükleri de her zamanki gibi kaymış, burnunun ucuna düşmüştü. 

Ona kalsaydı odasından çıkmaz, çatı katından tüm gün seyrederdi dışarıyı. Ama duyduğu bir ses mâni olmuştu ona. Aşağı kattan ona seslenen kız kardeşi rüyadan uyandırmıştı adeta Elisabeth'i. İkinci kez seslenince bekletmemek için kapıya doğru ilerledi.

Merdivenlerin daha başındayken kulağına dolan müzik sesi onu gülümsetmeye yetmişti. Noel'in vazgeçilmez şarkıları evi neşeyle dolduruyordu. Ama kızı mutlu eden diğer şey, mutfaktan gelen enfes kokulardı. Tüm evi sarıp sarmalayan tarçın, sıcak çikolata ve pek sevdiği zencefilli çörek kokuları baş döndürücüydü. Belki şanslıysa annesi puding bile yapmış olabilirdi. 

Salona geçtiğinde tahmin ettiği gibi karşılaştığı ilk kişi küçük kız kardeşi olmuştu. Şöminenin önünde, herkese özel Noel Çorabını asmaya çalışıyordu. Heyecanlı olduğuysa her hâlinden belliydi. Salon, Elisabeth'in dün akşam gördüğü salon değildi kesinlikle. Çam ağacı duruyordu ortada, etrafta bir sürü süs ve onları sakladıkları kutular vardı. Belli ki yeni başlamış ama daha bitirememişlerdi. 

Bunun sorumlusunun kim olduğu gayet açıktı.

Melanie çoraplarla işini bitirince arkasını dönerek ablasına baktı.

  "Noel eve erken mi geldi, Mel?" diye kız kardeşine sordu. Melanie hâlinden memnun bir şekilde gülümsedi.

  "Yılın ilk karı yağdı. Bu da demektir ki Swanson ailesi için resmi olarak Noel başlamıştır."

Elisabeth kardeşinin bu coşkusuna sadece gülümsedi ve mutfağa çevirdi bakışlarını.

  "Annem hazır olmayıncaya kadar dokunamayacağımızı söyledi," dedi Melanie. Sanki kızın aklını okumuştu. "Karşıda bizi zorlu dakikalar bekliyor."

Elisabeth dudaklarını büzdü üzüldüğünü belli ederek. Sonra etraftaki süsleri gösterip, "O zaman biz de süsleyerek vakit geçiririz," dedi.

  "Çok iyi fikir. Bazı şeyleri zaten yaptım," diye ağacı, şömineyi gösterdi. "Ama ışıklara boyum yetmedi."

Elisabeth ışıkların olduğu koliye yönelirken, "Ben hallederim," dedi kısaca. "Nereye asmam gerek?"

  "Şu pencerenin etrafında güzel durur."

Kızın eliyle gösterdiği yere baktı. Neredeyse tüm duvarı kaplayan, yan taraftaki bahçeye çıkışı olan camı göstermişti. Kesinlikle güzel dururdu. Ama nasıl yapacağını bilmiyordu. 

Sevgili ElisabethWhere stories live. Discover now