Sergüzaşk 3. bölüm

1 0 0
                                    


Yengesi, kapının aniden açılışıyla irkilecekti. Başparmağıyla damağını yukarıya ittirirken tepkisine engel olamadı:"Ayyy! Sen miydin? Ödümü patlattın."

Ayten hanım, ailenin düşesiydi. Eşi onu öyle çağırırdı. Çoğunlukla neşesi yerindeyken yani. Çocuklar bile gizli saklı, 'Düşesss,' derken, babalarının ses tonunu taklit ederdi. Takılmalara, her türlü eleştirilere açıktı fakat ev hanımlığına laf ettirmezdi. Eşi gidince gelen yardımcısı, akşama varmadan ayrılırdı. Fatma'ya sadece ev temizliği yaptırdığını üstüne basa basa açıklardı çünkü komşularının hakkında çıkaracakları beceriksiz yakıştırmalarına asla izin veremezdi.

"Benim kocam başkasının yaptığı yemeği beğenmez. Tadından anlar," diyerek,maharetini de araya sıkıştırırdı.

Küt kesilmiş ve omzuna düşen saçlarını bandanasıyla bağlamıştı. İki katlı müstakil evin,mutlu annesiydi.Bu sabah mükellef kahvaltı çıkarmayı kendine görev bilmişti. Korkusunu atlatınca elindeki çatalları sessizce dizmeyi sürdürdü.

"Bakıyorum da erkencisin. Acıktıysan hemen tostunu hazırlayayım."

"Yok, iştahım kapanır. Kokularıyla idare ederim ama çay alırım. Uykum kaçınca ben de kalktım."

Bugün abisi işe gitmeyecekti. Uçağa kadar yolcu edeceklerdi. Gerek yoktu ama inadıyla baş edememişti. Haydar, mutfağa damladığı gibi araya girdi:

"Çayları, balkona getir."

İki kardeşi birleştiren sadece kan bağı değildi. Hem arkadaş hem sırdaştılar.Aynı zamanda birbirlerine annelerinin emanetiydiler. Delici bakışların ardından kaşları çatıldı. Can alıcı uyarısı en sonunda gelmişti:

"Kabul, tamam. Mesleğinde ilerlemek istiyorsun. Abin olarak yanındayım fakat sadece o kadar anladın mı? Yeni ufuklar aramaya çalışmassın umarım yoksa hüsrana uğrarsın. Döneceğin yer, taş evimiz."

Kuşku bırakmayacak derecede rolünü gerçekçi oynamalıydı. Reflekslerini, yüz ifadelerini ne kadar iyi kontrol edebilirse sarsıntıyı o kadar hasarsız atlatırdı. Ağırbaşlı sayılabilecek tarzla yanıtladı: "Elbette."

"Kapı gibi arkanda ben varım. Zorluk çekersen her an dönebilirsin. Gereksiz gurur yapma hatta yol yakınken vazgeçebilirsin."

İki kişilik sedirde bağdaş kurdu. Dirseklerini, dizlerine dayayıp; ellerini, çenesinin altında birleştirdi. Bahçedeki kuyuya bakarak hüzünlense de konuşmasını sürdürdü: "Alışamayıp, iki hafta geçmeden geri dönsen nasıl da sevinirim."

Hasan' ın çektiği fotoğraflardaki yabancı kızdan epeydir işkilleniyordu. Daha önce gezme bahanesiyle yurt dışına çıkışını, aralarındaki aşka bağlamıştı. Üstelik kardeşi, kızın peşinden iki kez sürüklenmişti. Söylemese de onu tanırdı. Ağzından bir şeyler kaçırabilir ümidiyle atağa geçti. Belki dili çözülürdü."Sevda mı? Resimlerdeki kız mı? Sonja mıydı ne..Bak, doğrusunu anlat."

Eyvah, yakalanmıştı! Soğukkanlılığını muhafaza etmeliydi. Sakin sakin başladı: "Nerden çıkardın? Stajımı yurt dışında yaparsam kariyerime katkısı büyük."

Yanıtını ciddiye almadı. Kafasındaki şüphesini yinelerken verdiği tepkiyi ölçtü:

"Şayet öyleyse bir zahmet kendi gelsin. Beni durduk yere dellendirme. Erinmeden ta oralara kadar gelirim bil. Delikanlı demem, alırım ayağımın altına."

Ona göre sert çıkışı, kuşkusunun çığlığıydı. Kabalığının farkındaydı da şimdi kibarlığın sırası değildi.

"Dellenmene gerek yok. Biz sadece yakın arkadaşız. Kariyerim uğruna katlanacağım artık."

SergüzaşkWhere stories live. Discover now