Sergüzaşk Bölüm 5

1 0 0
                                    

  Omuzlarına kaygı çökmüş vaziyette ilerledi. Kollarında ise kanatlarını çırpan özgürlüğün heyecanı vardı. Hangisi daha ağır basıyordu, bilemedi. Koridor, kelimelerin tükendiği an kadar gerçekçiydi.Acemiliğine rağmen insan seliyle inatlaşmak yerine tempoya ayak uydurmayı denedi.

Eşlik eden hostes,oturacağı yeri özenle gösterdi: "İyi yolculuklar efendim. Taleplerinizi, koltuğunuzun yan tarafındaki düğmeye basarak iletebilirsiniz."

Şaşırmıştı. Özel ilgiyle daha önce karşılamamıştı. "Uygulama yeni mi?"

"Evet, efendim. Pilot uygulama başarılı olursa uçuş hizmetimiz iki türde sürdürülecek."

Centilmence başını öne eğdi. Farklılığı, birinci sınıf biletine bağlasa da, " Teşekkür ederim," dedi.

"Valizinizi alabilir miyim?"

Güzel bulduğu kareleri belgelemeyi eğlenme amaçlı yapmazdı. Resimler, hayatın şahidiydi. Bu yüzden fotoğraf makinesini koruma altına alması gerekliydi: "Kırılabilecek eşyam var. Yanımda dursun. "

"Dikkatlice bırakırım. Ayrıca kabin boşluğumuzun alanı sınırlandırılır. Tekrar iyi yolcuklar."

Yolcular, kabuğuna çekildikçe devinim gitgide azaldı. Acil durumlarda alınacak önlemlerincanlı anlatışı bu kez hiç komik gelmemişti. Esprili kişiliği, gerginliğinden nasiplenmişti.

Kemerlerin bağlanmasıyla ortama göz attı. Uçakta ondan başka göçmen kuş mutlaka olmalıydı.Yan koltuktaki genç, mükemmel örnekti. Saçını aynı kelaynakların kafası gibi kırmızıya boyamış ve pantolonunun dizlerini özellikle yırtmıştı. Düşündü de kafes kuşlarının ne kadar zor hayatları vardı. Uçabilmek için sahiplerinden izin almak zorundaydılar. Aslında insanlar da böyleydi.Kimileri, kafese mahkumdu.

Bugün, parmaklıklarını kırmıştı. Gülümsediğindeki mutluluğu,yüzünü aydınlatan ışıktı. Aklı, çelişki yaşayan kalbine tavsiyede bulundu:

'Farz et ki, çıktığın serüven senin zorlu sınavın.Doğru yoldasın ve anlayacaksın.'

Havalanmalarıyla beraber beti benzi attı.Artık geri dönüş yoktu. Hayret, kokpittenuçuş güzergâhları hakkında bilgi gelmemişti. Farkına varmamış mıydı yoksa? Mümkündü.

Pencereden uçsuz bucaksız gökyüzünü seyretti. Artık kollarını açmış kelaynaktı.Koşullar onuyurt dışınasürüklese de şikâyetçi değildi. Artısı bile vardı. Sonja ile üç ay geçirebilecekti. Hem olaylar yatışırdı. Mesleğine sağlayacağı faydalarını hesaba bile katmamıştı. Bir taşla, üç kuş vurmasını dâhice buldu.

Bulutlar, şair ruhunu ayaklandırdı.Kâğıt ve kalem aradı. İstediği not defterinde gezinen kalemi, deyim yerindeyse dört döndü. Şimdiye kadar etkileyici ne bir şiir, ne bir makale ortaya çıkaramadıysa da yazmak onu dinlendirirdi. Kafasında odaklandığı değerler, teker teker sıralandı.Kalbi; ayrılık, aile, vefadan dem vurdu.Aklı ise yenilenme, sevda,özgürlük taraftarıydı. Peki, hangisini kıstas alacaktı? Arada kalınca duygularını sayfalara dökmekten vazgeçti.

Bakışlarını, uçağa çevirdi. Diğerlerini gözlemlemek,kilitlendiklerinden biraz olsun uzaklaştırabilirdi. "Yooo, hayır!" diyerek,ürperdi.Zaman kaybetmeden günlük haberleri kontrol etmeliydi. Tekrar düğmeye bastı:

"Gazete alabilir miyim?"

"Özellikle seçtiğiniz var mı?"

" Üç dört tane gelirse sevinirim."

Manşetleri tek tek gözden geçirdi. Çoğu, iç savaştan bahsediyordu. Gazetecilerin çektiği savaş resimleriyle kanı dondu. Balkanlar yanıyordu. Savunmasız çocukların isimleri değişse de ona göre hepsinin iki adı vardı: Sonja ile Hasan.

SergüzaşkOù les histoires vivent. Découvrez maintenant