10- Sıçan

5.7K 202 2
                                    

Bölüm için bir şarkı bıraktım size :)

~~

"Kerem durdur arabayı, yalvarıyorum!" gözlerimden süzülen yaşlar yüzünden görüş alanım bulanıktı ama keremin suratındaki sırıtmayı görebiliyordum.

"Tekrar kaçabil diye mi?" Sesindeki iğneleyici ton midemi bulandırdı. Belki arabayı kullanış şekli de olabilirdi, bilmiyorum.

"Yemin ederim ben bir şey yapmadım. Babam zaten beni umursamıyor, size istediğinizi vermez." Gerçekleri sesli söylemek her defasında daha fazla acıtıyordu.

"Onu zaten anlamış olduk prenses. Ama üzülme, dikkatini çekmeyi bir şekilde başarırız." Yüzündeki sırıtma daha acımasız bir hal aldığında alnımı ön koltuğun başlığına dayadım. 

"Ah, hadi ama ya!" Keremin sesiyle başımı tekrar kaldırıp yola bakmamla yolun ortasında duran silüete gözüm takıldı. Araba yavaşlarken farlar duran kişinin yüzünü aydınlattı. 

Bora. Yüzünde anlaşılmaz bir ifade vardı. Sinirliydi. Ama sanki yeterli değil gibiydi. Belki düşündüğüm kadar umursamıyordu beni ve hepsi hayal ürünümdü. Kerem hızla arabadan çıkıp kollarını iki yana açtı. Ne konuştuklarını duymak için titreyen ellerimle kapıyı açtım. Arabaya ilk bindiğim yere gelmiştik. Anlamsızca Bora'nın beklememi söylediği yerdeydik.

"Oğlum hasta mısın lan sen? Kızın suratına bak!" Bora beni gösterdiğinde arabada oluşan yansımama baktım. Hiç iç açıcı değildi.

"Bora, uzatma! Şaka yaptık işte." Şaka? Hem bir dakika. Bora ve Kerem bir arada duruyorlardı ama kimse birbirinin suratına yumruk atmıyordu öyle mi? Göz kapaklarımı açık tutmak için büyük çaba harcıyordum. Eğer soru sormaya kalkarsam bedenim bana ihanet edecekti. Sesim çıkmamaya direniyordu.

"Alya, arabaya bin. İyi görünmüyorsun." Eğer gücüm olsaydı, yemin ediyorum, suratına okkalı bir tokat yapıştırırdım. Karşımda bana tecavüz etmeye kalkan, üstüme çullanan, hediyesi olduğum için bana paçavra gibi davranmakta özgür olduğunu iddia eden ve biraz önce bana aynı korkuyu 2. defa yaşatan bir adam vardı! Bora Bey'in söyleyeceği tek şey arabaya binmem miydi?

Arabaya binmek yerine arkamı dönüp ağır adımlarla, çıktığımız Club'e doğru ilerledim. En azından denedim. Kolumdan tuttuğunda hiç olmadığı kadar yumuşaktı. Sanırım sebebi en ufak rüzgarda bile farklı yönlere ilerleyebilecek kadar güçsüz olmamdı. Gözlerimi kapatıp ona döndüm. Göz yaşlarımın süzüldüğünü hissedebiliyordum ama umurumda değildi. Bora karşıma çıkana kadar kimsenin önünde ağlamamıştım. 

"Biliyor musun, gerçekten senden nefret ediyorum." sesim beklediğimden güçlü çıkmıştı ama hala korku kırıntıları sayesinde titriyordu. "Teşekkür ederim, bana her şeyi en baştan yaşattığın için. Tekrar kimseye güvenmemem gerektiğini gösterdiğin için." Suratıma ufak ve aşağılayıcı bir tebessüm yerleştirdim. "Ah, gerçekten ilginç bir plan. Beni tekrar kaçırmak için tekrar kaçırmak." Tamam böyle söyleyince mantıksız ve saçma duruyordu. Ama kafamdaki her şey bulanık ve anlamsızdı zaten.  "Şimdi istediğiniz kadar babamdan bir şeyler isteyin, hiçbirine ulaşamayacaksınız. O yüzden beni öldürüp sıradaki kurbanınıza geçmekte özgürsünüz."

Her cümlemde yüzü daha da gerilmişti. Gözlerindeki nefreti görebiliyordum ama nedenini anlayamıyordum. Ağzını açığında omuzuna çarparak önünden geçtim. Robot gibi davranıyordum. Ama daha kötüsü, robot gibi hissediyordum. Hiçbir şey umurumda değildi. Arabanın arka koltuğuna yerleştiğimde başımı cama yasladım. Çok geçmeden gözlerim kapanmıştı, arabanın içinde üçümüzün nefes alış verişlerinden başka hiçbir ses yoktu. 

Kerem bir ara radyo açıp saçma sapan şarkılarda gezinmişti ama Bora'nın sertçe kapatmasıyla o da sessizliğe bürünmüştü. 

-

Başımı kaldırıp gözlerimi kırpıştırdığımda ufak bir odadaydım. Dün geceden gelen anılar hücum ettiğinde yerimde doğruldum. Kahverengi ve eski bir koltukta yatıyordum. Bora ortalarda yoktu. Sadece Kerem iki adım uzaklıktaki tekli koltukta başını arkaya atmış uyuyordu. Doğruyu söylemek gerekirse başım tam anlamıyla çatlıyordu. Sanki beynimde 9.4 şiddetinde depremler oluyordu.

Topuklu ayakkabılarım koltuğun yanında duruyordu. Bilek kısımlarından tutup parmak uçlarımda kapıya doğru ilerledim. Gerçekten kaplumbağadan daha yavaş hareket etmeye çalışıyordum ve bu çok sinir bozucuydu.

"Hey." arkamdan gelen sesle irkildiğimde her şey çok hızlı olmuştu. Yerimde sıçrayıp arkamı dönerken refleks olarak ayakkabılarımı Kerem'in suratına çarpmıştım. Üzüldüm mü? Tabii ki hayır.

Kerem bir küfür savurup elini elmacık kemiğine götürdü. İnce çizgiden süzülen kan eline bulaştığında gözleri tekrar bana döndü, "Sen! Küçük sıçan!" Ne münasebet. Kolumdan çekip iyice yaklaştığında yaptığı tek şey bana hakaret savurup bağırmaktı. Canı bu kadar tatlı mıydı yani?

Kapı açıldığında gözleri benden ayrıldı. Tuttuğu kolumu iterek bıraktığında sırtım başka bir bedene çarptı. Bora'nın kokusu burnuma dolduğunda hemen uzaklaştım.

"Ne oluyor?" Sesi gergindi.

"Ne olacak? Geri zekalı velet kaçmaya çalıştı. Ayakkabılarını suratıma geçirdi!" Gerçekten sinirliydi. Birazdan patlayacak gibi duruyordu.

"Bilerek olmadı!" şiddet yanlısı birisi değildim. Sonuçta gerçekten bilerek vurmamıştım.

Bora sırıtarak Kerem'e baktı, "Ne-ne yani? Bir kızdan dayak yedin, öyle mi?" Sırıtması daha da büyüdü. Gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi.

"Bora! Sıçtırma ağzına! Beklemediğim anda oldu." Gürleyişi yavaş yavaş azaldı. "Ayrıca şunun haline bak! O ayakkabıları suratıma sallayacağı kimin aklına gelir?" Tamam bu konuda haklıydı. Benim bile aklıma gelmezdi. 

"İstersen bir daha sallayayım, ha?" Suratına doğru bağırmıştım. Beni küçümsemesi hoşuma gitmiyordu. Üstelik yüzüme karşı. Bora daha çok gülerken Kerem de yaklaşıp yüzüme doğru eğilmişti. 

"Sen daha elini kaldıramadan ölmüş olurdun!" Aklıma Yüzüklerin Efendisindeki sahne geldi. Eğer başka bir durumda olsaydık gülerdim sanırım.

"Geri zekalı!" 

"Sıçan!"

Çocuk gibi kavga ettiğimizi fark ettiğimde geri çekildim. Kollarımı göğsümde birleştirip koltuğa oturdum. Daha fazla bu saçmalığa alet olmayacaktım. 

"Hem kaçırılıyorum hem hakaret yiyorum. Sizden kurtulur kurtulmaz polise gideceğim ve umarım seni gerçek sıçanlarla dolu bir mahzene kapatırlar! Kıymetimi o zaman anlarsın. Moron." Tamam bu çocukça bile değildi. Çocuklar bile bu kadar düşmezdi.

"Emin ol o sıçanlar senden daha iyidir."

Dil çıkarmamak için kendimi zor tuttum. Bu saçmalıklarla uğraşacak zamanım yoktu. Hala Bora'nın bana ihanet etmesinin ağırlığı altında eziliyordum. Tamam, ihanet edebileceği kadar yakın değildik. Ama beni kandırmıştı sonuçta. Üstelik o gece barda olan dansımızı hatırladıkça kendime daha çok kızıyordum.

Aferin Alya, her defasında herkese güven ve pişmanlığı tat.

Zor AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin