5- Birlikte İlk Gece

14.1K 342 12
                                    


Banyodan gelen ıslık sesine aldırmadan aceleyle üzerimi giyindim. Boranın patavatsızlığı sinirlerimi bozmaya başlamıştı bile. Madem poşetleri karıştıracaksın, İç çamaşırı markasının poşetine ne halt yemeye bakıyorsun? Poşetlerden çıkarttığım yırtık desenli pantolon ve beyaz tişörtü giyip tüm poşetleri birbirinin içine tıkıp taşıyabileceğim hale getirdim. Burada daha fazla kalmak istemiyorum, üstelik içerdeki öküzle. Son bir kez çantamı kontrol edip ıslak saçlarımı at kuyruğu yaptığım gibi kendimi dışarıya attım. Bir an önce eve gidip babama olanları anlatmam lazım, o adamların yanına kalamaz bu saçmalık. 

Resepsiyondaki adam bana gülümseyerek baktı, "Gidiyor musunuz?" 
"Ah evet, benim tatilim bu kadar."
"Eşiniz?"
"Eşim? Haa o eşim. Ne yapıyorsa yapabilir, ayrıca çok sevgili eşime (!) lütfen öküz olduğunu söyler misiniz? İyi günler."
Adamın şaşkın bakışlarına aldırmadan otelin kapısına ilerledim. İster istemez Bora'nın beni göremeyince yüzüne oturacak surat ifadesini düşündüm. Tamam umurunda olmayabilirdim ama sonuçta ufacık bir kızı elinde tutmayı bile beceremiyordu salak. Hem beni 2. defa kaçırmıştı. Ne yani ben her istediğinde bir yerlere sürükleyebileceği oyuncağı mıyım?

Hızlı adımlarla ilerlerken bir yandan nerede olduğumu çözmeye çalışıyordum. Etrafta tabela bile yok. Yanımdan geçen kadının koluna yapışıyorum, "Şey çok pardon, biz şu an neredeyiz?"
Deliymişim gibi gözleri üzerimde süzülüyor, "Urla."
"Hangi Urla? Bildiğimiz Urla mı? İzmirdeki?"
"Hasta mısın nesin kızım başka uğraşacak birini mi bulamadın?!" Elimi ittirip söylene söylene yürümeye başlıyor.
Bu Bora gerçekten hastalıklı öküzün teki. İçimden "Cidden kış uykusuna yatmışım arabadayken, herif beni başka bir şehire sürüklemiş!" diye düşünürken butik otele doğru tekrar yürümeye başladım. Resmen şu an tükürdüğümü yalıyorum. Yanımda tek başıma İstanbula dönmeme yetecek kadar para yok ve işin kötüsü "Ayyy ben kredi kartıyla uğraşamam ya o ne öyle." saçmalığım yüzümden resmen acı çekiyorum.

Otele döndüğümde yaşlı adam suratıma bakıp gülümsedi. "Eşiniz bir kaç dakika önce yukarı çıktı."
"Ne? Nasıl yani? Gittiğimi söylemediniz mi?"
"Söyledim. Hatta söylememi istediğiniz şeyi dahi söyledim." Gülmeye başladı. "Ama eşiniz sadece gülüp nasıl olsa geri döneceğinizi söyledi."

Geri zekalı, sen kimsin de benim ne yapacağımı tahmin etmeye çalışıyorsun! Bir yandan odanın kapısını yumruklayıp bir yandan da diğer odalardan şaşkınlıkla bana bakanlara aldırmadan cırlamaya başladım, "Aç şu kapıyı! Sen tam bir hayvansın! Hangi hakla beni başka bir şehire getiriyorsun ha! O depodaki adamlardan hiçbir farkın yok senin duydun mu beni!? Sen katıksız öküzün tekisin! Sığır!"
Kapı açıldığında Bora tüm umursamazlığıyla sırıtmaya başladı, "Bakın kimler buradaymış, ne o yolu mu bulamadın? Coğrafya bilgin bu kadar zayıf mı?"
"Kes sesini! Hemen beni İstanbul'a, evime geri götüreceksin!"
"Kim demiş?"
"Ben! Ben diyorum! Tamam söylerim babama ne kadar para istiyorsan verir! Ne hisseymiş, ne holdingmiş ya! Rahat bırakın artık beni."
Para lafını duyduğu an yüzü asıldı, kapıyı açık bırakıp içeriye geçti.
"Konuşsana? Bora. Aloo?"
"Bak beni iyi dinle." Üzerime yürümeye başlamıştı. Bir eliyle arkamdaki kapıya yaslanıp kapattı. Kokusu tüm bedenimi sarmalamış, beni tek koluyla yarı açık kafes altına almıştı.

"Seni oradan neden kurtardım? O adamlar senin bildiğin sıradan holding saçmalıklarıyla uğraşmıyor. O adamlar para için her şeyi yapar. O gece seni kurtarmasaydım büyük ihtimalle babandan parayı aldıktan sonra sırf zevk için seni temizleyeceklerdi!"
"Ben zaten temizim."
"Salak mısın Alya? Öldüreceklerdi seni anlasana!" Ürpermeme engel olamadım. Keremin üzerime atlayışı aklıma geldi. Gerçekten oradaki herkes iğrençti.
                                                                                      ~~~

Bora, Alya'nın saflığına hayran kalmıştı. Kızın saçlarından yayılan çilek kokusu ister istemez saçlarıyla oynama isteği uyandırıyordu. Yavaşça geri çekilip kızın içeriye geçmesine müsaade etti. Birkaç dakika önce, ne kadar ihtimal vermese de, Alya'nın gidecek olması endişelenmesine yetmişti. Ve şimdi tüm masumluğuyla önünde duruyordu.

"Aç mısın?"
"Sana ne?"
"Alya adam gibi soruyorum aç mısın?"
"Evet."
"Gel hadi."
Birlikte dışarıya çıkıp küçük bir balıkçı buldular. Gerçekten çok acıktığı belliydi, dün akşamdan beri hiçbir şey yememişti ve şimdi bile hava kararmaya başlamıştı. Masada ne varsa silip süpüren çelimsiz kıza baktı, "Bana öküz diyene bak." 
"Öküzsün tabi. Hatta öküzlükten sığırlığa terfi ettin. Tebrikler."
"Hem seni kurtarıyorum, hem hakaret işitiyorum."
Alya dil çıkarıp önündeki ekmek arası balığa tekrar yumuldu. Daha önce hiç bu kadar acıkmamıştı. Aslında daha önce hiç böyle bir yerde de yemek yememişti. 

"Ailen var mı?"
"Yok."
"Nasıl yok?"
"Yok işte."
"Annen? Baban? Ne bileyim kardeşin falan da mı yok?"
"Alya yok diyorum duymuyor musun?"
"Kendi kendine mi doğdun? Ne bu saçma tavırlar. Herkesin ailesi vardır."
"İyi, benim yok."
"Bak bana anlatabilirsin, eğer ormanda büyüdüğünü söylersen gülmem. Belli oluyor zaten."
Bora yapmacık bir gülüş atıp hesabı ödemek için ayağa kalktı. Para üstünü beklerken omuzunun üzerinden Alya'ya baktı. Ellerini iki dizinin arasında birleştirmiş meraklı gözlerle dışarıyı izliyordu. Bir an aklına Kerem geldi. Yumruklarını sıktığını fark ettiğinde kasadaki adam ona para üstünü uzatmış almasını bekliyordu. Ellerini gevşetip parayı aldığı gibi kızın yanına ilerledi.
Dışarıya çıktıklarında hava hafif esmeye başlamış, Alya üşüdüğünü çaktırmamaya çalışıyordu.
"Bora? Canım dondurma çekti."
"Çıktığımızdan beri soğuktan titriyorsun, üstelik bu yaz soğuğu. Dondurma neyine senin."
"Sana ne ya. Madem kaçırıldım dondurma istiyorum."
"Sorunlu musun nesin ya. Kaçırmadım ben seni. Gidebiliyorsan git evine. Sonra o adamlar evine gelip seni tekrar yakaladıklarında Bora Bora diye ağlama."
"Ne olacak peki? Beni sen mi koruyacaksın Bay Pembe Havlu? Her saniye yanımda mı olacaksın? Her üzerime atlayanı pataklayıp beni mi kurtaracaksın? Oldu olacak bi de bana tasma tak?"
"İyi fikir aslında. Ne renk tasma istersin?"
Bora içinden ister istemez her an Alya'nın yanında olabileceğini düşündü. Hayatı boyunca kimseyi böyle korumamıştı. Kimsenin yanında gülümsememek için kendini tutmak zorunda kalmamıştı. O hiç gülmezdi. Saçma sapan işlere gönderilir, birilerini tehdit eder ya da birkaç adam döverdi. Bugüne kadar en uzun ilişkisi 2 gece sürmüştü. O da yattığı kız peşini bırakmadığı için rötara uğramış bir ilişkiydi. 

Otele dönmeye karar verdiklerinde Alya ağzına bulaşmış dondurma lekelerini silmeye çalışıyordu. "Bora, suratımda bir şey var mı?"
"Evet. Çenende."
"Geçti mi?"
"Hayır."
Alya biraz daha çenesini ovaladı, "Şimdi geçti mi?"
"Hayır."
"Kordinat verirsen tam olarak nerede dondurma izi olduğunu bulacağım. Taksit taksit cevaplamasana."
Bora gülümsemek istese bile kendini sıktı, yavaşça elini kızın çenesine götürüp baş parmağıyla izi silmeye çalıştı.
"Tamam geçti işte."

Odaya gittiklerinde ikisi de odanın ortasındaki büyük yatağa bakıp ne yapacaklarına karar vermeye çalıştı. En sonunda Bora köşedeki tekli koltuğa kuruldu, "Yat hadi."
"Sen? O tekli koltukta 5 dakika uyusan felçli şekilde uyanırsın."
Boradan tepki gelmeyince Alya babetlerini çıkartıp yatağa uzandı. Yanında pijaması dahi yoktuü, ve kıyafetleriyle yatmak çok rahatsız edici geliyordu. Yarım saat boyunca yatakta dönüp durduktan sonra koltuğa yerleşmeye çalışan, her defasında yastığı iyice beline sokuşturan adama baktı.
"Bora?"
"Ne?"
"Uyudun mu?"
"Evet."
"İstersen yatağa gelebilirsin."
"Saçmalama sonra senin dırdırını çekemem."
"Bana dokunmadığın sürece dırdır etmem."
"Ben de sana dokunmak için can atıyordum cidden, dünyada başka kız kalmamış gibi."

Alya yatağa ilerleyen Boraya bakmamaya çalışarak gözlerini yumdu. İlk defa bir erkekle aynı yatakta yatacaktı. Bir an "Ya karnım guruldarsa? Ya gülerse?" diye düşünmeden edemedi. Bora sırt üstü yatağa uzanıp bir elini başının altına aldı. Gözlerini kapatıp kızın çilek kokusunu içine çekti.
Nedenini bilmiyordu ama kesinlikle kimsenin ona zarar vermesine izin veremezdi.

Zor AdamUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum