1. Bölüm: Kara Delik.

10.7K 498 599
                                    

Tanrıların kralı Zeus, Atlas'a çok kızmıştı. Bunun nedeni Atlas'ın koca tanrı Zeus ile savaşmak istemeseydi. Koca tanrı, Atlas'a büyük bir ceza verdi; Atlas, sonsuza kadar dünyayı sırtında taşımalıydı. Bu yorucu görevden kurtulmak isteyen Atlas, Herkül kendisinden yardım isteyince sinsice bir plan yaptı. Herakles bir bahçede ejderhanın koruduğu üç altın elmayı ele geçirmek istiyordu. Atlas, Herakles'e kendisi dönünceye kadar dünyayı sırtında taşırsa elmaları ona getireceğini söyledi. Atlas elmaları aldı ve geldi. Herkül'e; "Sen taşımaya devam et." dedi. Bunun üzerine Herakles taşımayı kabul etti ama sırtına bir omuzluk yerleştirene kadar birkaç dakika Atlas'ın tutmasını istedi. Atlas dünyayı alır almaz Herakles kaçtı ve Atlas kandırıldığını anladı. Bazı hikayelerde gök gürültüsünün Atlas'ın Herakles'e haykırışı olduğu anlatılır...

Kafamı servisin camına yaslamıştım. Bir yandan uyukluyor bir yandan da şarkı dinliyordum. Bir saat sonra okulun bahçesinde durduğumuzda gözlerimi araladım, yerdeki çantamı omzuma taktım ve servisten indim. Yüzüme değen soğuk hava yüzünden irkildim, kulağımdaki müziği kapatmadan kapıdan içeri girdim. Okul o kadar büyüktü ki şaşkınlıkla kafamı kaldırdım. Teyzem bu okulu benim için uygun görmüştü ve ben de kabul etmiştim ama bu kadar büyük olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Yavaş ve tereddütlü adımlarla kapıda gülümseyen kadına yöneldim. Kadın bana samimi bir şekilde gülümsüyordu. Ben de gülümsemesine karşılık tebessüm ettim.

''Bugün okuldaki ilk günüm ama nereye gideceğimi bile bilmiyorum.'' dedim acınası bir halde.

''Sorun değil tatlım. Sizin gibilere yardımcı olmak için buradayım.'' dedi ve elindeki kocaman listenin kapağını araladı. ''Sınıfın neydi canım?'' diye sordu.

''12/C.'' diye yanıtladım kadının sorusunu. Listesinden sınıfımı bulmaya çalışıyordu.

''Adını söylersen daha kolay olur benim için.'' dedi ve gözlüklerini taktı.

''Eylül.. Eylül Kara.'' dedim sessizce. Kadın gözlüklerinin arkasından gözleriyle onay verdi ve listesine döndü. Saniyeler sonra gülümseyerek bana döndü.

''Gel bakalım.'' dedi ve merdivenlere doğru yürümeye başladı. Peşinden gittim ve birkaç kat merdiven çıktıktan sonra durdu.

''İlk ayrımdan sola dön, karşına sınıfın çıkacaktır, iyi dersler.'' dedi.

''Teşekkür ederim.'' dedim ve arkasını dönüp merdivenlerden indi.

İlk ayrımdan sağa mı dönecektim, kadın ne demişti? Unutkanlık dalı olsa oscar alırdım resmen! Sakinliğimi korumaya çalışarak ilk ayrıma doğru yürüdüm, durduğumda önümde iki seçenek vardı ya sağa dönecektim, ya da sola. Dönüp kadına soramazdım, rezil olurdum. Aklıma gelen ilk seçeneği denemek için sağa döndüm ve karşıma bir sınıf çıktı. İçeriden ses gelmiyordu, biraz olsun rahatlamıştım. Kapının kolunu tuttum ve kapıyı açtım. Bakışlarım sınıfın içinde gezinirken gözlerim ilk önce arka sırada oturan siyah kapşonlu çocuğa, daha sonra camın önünde oturan kıza takıldı. Çocuk kafasını sıraya koymuş oturuyordu, kız da merakla bana bakıyordu.

''Selam.'' dedi neşeli bir şekilde.

''Merhaba.'' dedim kıza gülümsemeye çalışarak. Baştan aşağı rengarenk giyinmişti, üstünde bir renk cümbüşü taşıyordu. Saçları kısa ve kahverengiydi. Oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Gözlerinin içi gülüyordu, bu saatte bu kadar neşeli olmasına hayret ederek yüzüne baktım.

''Burası 12/C mi?'' diye sordum sessizce. Kız başını 'hayır' anlamında salladı. Arka sırada oturan çocuğun öfkeyle kafasını kaldırdığını gördüm. Hızlıca arkamı döndüm ve kapıya doğru bir adım attım.

KARANLIĞIN BİNBİR TONUWhere stories live. Discover now