15. Bölüm: Kaybetme Korkusu.

5K 369 404
                                    

Güzel bir günün akşamından merhaba. Sizi biraz beklettim çünkü bir önceki bölüm gerçekten kısaydı. Bu bölümün doyurucu olmasını istedim. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; lütfen anlayışlı olun. Anlıyorum sizi bölüm istiyorsunuz, merak ediyorsunuz. Ama biraz empati kurun rica ediyorum. Benim de bir özel hayatım var, yapmam gereken işlerim var. Sırf bölüm atmadığım için hakaret edenleriniz bile vardı... Gerek var mıydı gerçekten? Emin olun size yemeden içmeden bölüm yazıyorum. Önceliğim bu çünkü. Biraz anlayış istiyorum...

BU BÖLÜM KALBİ KIRIK HERKESE GELSİN.

BU BÖLÜM KARANLIĞIN EN GÜZEL TONLARINA GELSİN.

Kulağımdaki gürültüler ve kafamdaki feci ağrıyla kendime gelmeye başladığımda vücudumun buz gibi olduğunu hissettim. Bilincim yerindeydi ama ne kadar çabalasam da bir türlü açamıyordum gözlerimi. Tanıdık bir ses kulaklarıma dolunca tüm dikkatimi sese verdim.

"Gözde çabuk tüm kapıları kapattır. Çabuk ol! Girişi, çıkışı. Hatta yangın merdivenlerini kapatın. Ben onunla ilgilenirim." Bu Berk'in sesiydi.

"Berk biraz sakin olur musun? Düşmüş işte tuvalette."

"Düşmemiş Gözde. Şerefsizin biri bir şey yapmış! Geldiğinde bir aksesuar vardı boynunda. Şerefsizin biri almış. Ne diyorsam onu yap!" Berk'in ne hakkında konuştuğunu anlayamadım o an. Sadece bağırıyordu. Kelimeleri benim için anlam ifade etmiyordu. Kulaklarım uğulduyordu sanki.

Topuklu ayakkabının tıkırtı sesi hızla uzaklaşırken biri büyük adımlarla yanıma yaklaştı. Tanrım! Gözlerimi biri mühürlemişti sanki. Açılmıyorlardı. Bir el nazikçe saçlarıma dokundu.

"Allah benim belamı verdi," dedi Berk sessizce. Sadece benim duyabileceğim bir sesle konuşuyordu. Az önce gürleyen Berk, şimdi bir yavru kediye dönüşmüş gibiydi.

"Asla affetmeyeceğim seni düşman kız. Toprak'ın yanından geçmen bile deli ediyor beni. Sen ona sarılınca hayatımda ilk defa kalbimin acıdığını hissettim. İlk defa yaşamak için bir sebebim olsun istedim. Ve ne oldu tahmin et hadi. Sen onu aldın ellerimden. Anneme çok benziyorsun biliyor musun? Amcam anlatmıştı. Onun da mavi gözleri varmış. Böyle senin gibi dik başlıymış. Şimdi lütfen gözlerini aç Eylül. Bana daha önce hiç bakmamış annem gibi mavi mavi bak. Gözlerinin ardındaki bakışların anlamlı olmasına gerek yok. Yeter ki bak."

Kalbimin ağrısı fiziksel acımı unutturmuştu çoktan. İki parmağı nabzımı yokladı. Bir damla gözyaşının tam bileğimin üstüne düşmesi kaşlarımı çatmama sebep oldu.

"Senin de alınması gereken bir intikamın var değil mi? Sen de kırıksın. Durmasana öyle. Cevap ver..." Berk kafasını bileğime gömmüş ağlıyordu. Ölüyor muydum? Galiba evet.

Huzursuzca yerimde kıpırdadım. Hareketlendiğimde kafasını hemen kaldırdı. Burnunu çekti. Ağlamaktan çekinmiyordu. Birinin görmesini istemiyordu sadece. Görmesem de duymuştum yine de. Beni gerçek Berk Soylu ile tanıştıran siyah maskeli adam... Teşekkür ederim.

"Kafam..." Elimi kafama götürüp kafamı yokladım. Hâla gözlerimi açamadığım için korkuyordum biraz... Ama çok az. Çünkü yanımda o vardı. Parmaklarım bir sıvıyla buluşunca korkuyla elimi çektim.

"Kanıyor mu?"

"Gözlerini açabilir misin?" Şaka mı bu? Bana emir vermiyordu. Berk bana emir vermiyordu! Hayatım bir kitabın içinde yaşasaydı eğer bu an, Berk Soylu'nun kurduğu kibar bir cümlenin sonuna gelen ilk soru işareti olurdu.

KARANLIĞIN BİNBİR TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin