23. Bölüm: Var Mısın İddiaya?

3.9K 396 963
                                    

Yorumlarınız ve oylarınız için çok teşekkür ederim :') Beni çok mutlu ettiniz. Öncelikle yorum sayısı 1000'i geçti. Çok ama çok teşekkür ederim ama şöyle bir durum var ki yarısından fazlası ya random, ya emoji, ya da noktalama işaretlerinden biri. Ben bu yorum sınırlarını düşüncelerinizi yazmanız için koyuyorum. Ve gördüm ki okuyan kişilerin çoğu da bu konudan şikayetçi olmuş. Şöyle demişler mesela, "Üst üste yeni bölüm gelsin diye yorum yapmışlar, ama ben insanların düşüncelerini okumak istiyorum. Böyle hiç keyifli olmuyor." Bence haklı bir yorum. O zaman ortak noktayı bulmak adına şöyle yapalım, ben emoji ya da yorum sayısını çoğaltmak için yaptığınız yorumlar için son satıra  bir tane boşluk bırakayım, oraya yorum yapın. Ama düşünceleriniz de çok önemli benim için^^ Yorum ve oy sınırı bir öncekiyle aynı :)

On beş gün oldu. Tamı tamına on beş gün boyunca hep aynı şeyleri yaptım. Okula gittim, Toprak'tan da Berk'ten de durabildiğim kadar uzak durdum. Berk bana bir adım yaklaştıysa ben beş adım geri attım. Haliyle o da benden umudu kesmiş olmalıydı ki artık göz göze bile gelmiyoruz. Asosyalleşebildiğim kadar asosyalleştim. Okula gitmemin haricinde asla ama asla dışarıya adımımı bile atmıyorum. Neşve ve Arda bana onlarca dışarı çıkma teklifi ettiler ki artık onlar da pes etti. Bense hala odamın penceresinden yağan yağmuru izliyorum. Teyzem ve ailesi de kocasının semineri için gittiği Marmaris'e taşındılar. Ve artık resmi olarak yalnızım. Ne kadar güzel... 

Saat 22.49'du. Az önce atıştıran yağmurun eşliğinde son damlasını yudumladığım sıcak çikolatamdan bir yenisini daha yapmaya gidecektim ki hiç beklemediğim anda kapı çaldı. Bardağı masama bırakıp kapıyı açtım. Ağzıma uzanan el sıkıca ağzımı kapatırken şok içinde bakakaldım. 

"Yeter artık." Kocaman açtığım gözlerimi Arda'ya diktim. Ağzımı kapatmış, kendi kendine söyleniyordu. Beni kucaklayınca çırpınmaya başladım. Nereye götürüyordu beni? Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Sinirlendiği her halinden belliydi. Apartmandan hızla çıkıp kapının önünde duran arabaya yöneldi. Sonunda ağzımı açmıştı!

"Ne yaptığını sanıyorsun Arda? İndir beni!" Kafasını salladı.

"Kızım sen bir daha evde kalma. Kaç kilo almışsın sen?" Çok güzel! Sınandığım şeye bakın. 

Beni arabanın arka koltuğuna atınca kafam birinin kucağına düştü. Uzandığım yerden doğrulunca karşımda gülümseyen yüze baktım. 

"Neşve sen de mi?" Her şey o kadar hızlı olmuştu ki ne diyeceğimi ya da nasıl bir tepki vermem gerektiğini bile bilmiyordum. Kollarını kaldırdı.

"Ben emir kuluyum!" Sürücü koltuğuna yerleşen Arda'ya baktım öfkeyle. Sonra dönüp arabanın kapısını açmaya çalıştım. Birkaç kere kapıyı zorladım ama açılmadı. 

"Boşuna zorlama, çocuk kilidi var." Sinir bozukluğuyla güldüm. Dışarı çıkmamı engelledikleri şeye bakın, çocuk kilidi! 

"Bu yaptığınıza adam kaçırmak denir. Ayrıca beni indirir misiniz? Evimde sıcacık yorganımın altında keyif yapacaktım!" O sırada Arda çoktan arabayı sürmeye başlamıştı bile. 

"Yaptığına keyif yapmak diyemeyiz. Daha çok bir çeşit depresyon seninki. İyi göründüğünü, mutlu olduğunu sanıyorsun ama değilsin. Daha çok soğuk algınlığı geçiriyormuş gibisin. Gözlerin dolu, burnun kızarık. Üzgünüm, sen yaptığın hiçbir şeyden keyif almıyorsun." Ellerimi ensemde birleştirdim ve derin bir nefes verdim.

"Nereye götürüyorsunuz beni?" Neşve'nin gülümsediğini gördüm.

"Ha şöyle! Sakin ol biraz." Gözlerimi kapadım ve sorumu yeniledim.

KARANLIĞIN BİNBİR TONUWhere stories live. Discover now