21. Bölüm: Git.

3.4K 298 306
                                    

Şu sıralar biraz yorgun ve yoğunum. Çok seveceğiniz bir kurgu üzerinde çalışıyorum son günlerde. Yeni hikayemi yayınlayınca duyuru yapacağım. Seveceğinizi umuyorum. Beklemede kalın!

Dakikalar geçti. Ben yalnızca ağladım, o ise beni izledi. Kafamı kaldırıp tekrar baktım ona. Alnında dikiş izleri vardı. Yorgundu, çok yorgun gözüküyordu. 

"Sen... nasıl?" diye sordum zar zor ayağa kalkarak.

"Vurulduğum gün hastaneye biri gelmiş. Zengin bir iş adamı. Ameliyat paramı ödemiş, yaşıyorum fakat vücudumun yüzde doksanı felç." O dakikaya kadar hep yüzüne odaklanmıştım. Gözlerimi yavaşça bedenine kaydırdım. 

"O iş adamı artık benim en büyük dostum." Eliyle yanımdaki adamı işaret etti. Korkarak yüzüne bakınca bana göz kırptı. 

"Ne haltlar çeviriyorsunuz burada?" Sinirlenmiştim. Yaşıyordu ve yanıma gelmemişti. Beni acımla baş başa bırakmıştı. 

"Hiçbir şey. Babanı saklıyoruz sadece." Kafamı onaylamazca salladım. 

"Madem yaşıyordun neden gelmedin? Seni kaybettim sandım... Geceleri uyuyamadım, rüyalarıma geldin. Hiç mi acımadın bana?" Gözlerimin içine baktı. Duygusuzdu.

"Bu depodan çıkamazdım. Yanına gelmeye kalksam hapse girerdim tekrar. Yakalarlardı beni. Gelemedim işte... Yıllarca izine ulaşmaya çalıştım. O okula geldiğin gün izini buldum. O günden beri takip ettiriyoruz seni. Her adımını, her hareketini." Delirmiş gibiydim.

"Neden? Neden hapse atıldın?! Suç işlemediysen, masumsan suçlamazlardı seni." Ağlıyordum. 

"Suç işledim. Sana masumum diye yıllarca yalan söyledim. İstersen benden nefret et. İstersen bağır, çağır, yak, yık. Ben birinin ölümüne sebep oldum." O an zaman durdu benim için. Kabullenmek istemiyordum. Babamın bir katil olmasını yediremiyordum kendime. Kulaklarım uğulduyordu. 

"Bir gün çok içmiştim. İşten çıktıktan sonra eve gelecektim. Yağmur yağıyordu. Karşıdan gelen arabayı göremedim. Zincirleme kaza oldu. Ön koltukta oturan kadın hamileymiş. Ameliyat sırasında kadın ölmüş, bebek kalmış." Gözlerimden damla damla yaşlar akarken kulaklarımı kapadım. Dua ettim o an, o bebeğin Berk olmaması için. O kadar içten dua ettim ki... Titriyordum, ölmek istiyordum. Ani bir sinirle ayağa kalkıp boğazına yapıştım.

"Bana sakın o bebeğin Berk olduğunu söyleme!" Yüzüne yerleştirdiği sahte üzgün ifadesi kalbimi yerinden sökerken içimin yandığını hissettim. 

Benim babam onun annesinin katiliydi. 

Benim babam bir katildi. 

Güçsüzleşerek ellerimi boğazından çektim. Onu öldürmüştü. 

Canım yanıyordu.

Canım yanıyordu çünkü onu seviyordum.

Buraya gelmeden önce onu kaybetmekten korkuyordum. Meğerse çoktan kaybetmişim de haberim yokmuş. Ağlamam bir şey değiştirmezdi. Hayatımda ilk defa birine karşı bir şeyler hissetmiştim. O şansımı da elimden söküp almışlardı. Bağırdım. Çığlıklarım depoda yankılanırken bilincim tıpkı onu sevme şansım gibi avuçlarımın içinden kayarken tek gördüğüm babamın duygudan yoksun yüzüydü. 


Gözlerimi açtığımda burnuma dolan hastane kokusu canımı tekrar yakıyordu. Hastanelerde ne gözyaşları dökülmüştü, ne hayatlar son bulmuş, ne hayatlar başlamıştı. Mutluluklar yaşanmıştı, kayıplar olmuştu...

Kendime gelirken gözlerim yanıbaşımda kaşlarını çatmış, ellerini ağzında birleştirmiş bir şekilde oturan Berk'i gördü.

"Ne oluyor?" Boğazım kuruduğu için sesim çatallı çıkmıştı. Hemen sırtını dikleştirdi. 

KARANLIĞIN BİNBİR TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin