Geleceğin Öngörüsü

3.4K 378 402
                                    

Sımsıkı kapattığım gözlerimi ölüm sessizliğinin hüküm sürdüğü salonda açtım. Ortamda ki gergin hava korkudan mideme kramp girmesine sebep oluyor, yanımda duran bedene daha da yaklaşmama engel olamıyordum. Öfkeli gözler  her an ortamı ateşe verebilecek gibiydi ve o bakışların odak noktası bizdik. 

"Ne dediğinin farkında mısın Hyunjin?!" Babamın evde gürleyen sesiyle Soojin'in ağlayıp annemin arkasına saklanması gibi titreyerek Onun arkasına sığındım. Bileğimi tutan eli beni bırakmak istemezcesine sahipleniciydi ve beni korumak için arkasına almıştı. Asıl korunması gereken kişi kendisiydi ama o bunu önemsemiyordu bile.

"Onu seviyorum" Dolu gözlerim kısa sürede boşalıp yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlarken Annem ağlayan Soojin'i sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan da Babamı durdurmaya çalışıyordu.

"Keş şunu! çocukları korkutuyorsun"

"Sen karışma! Bunu biliyordun ve izin mi verdin? Hangi anne çocuklarının birbirine aşık olmasına izin verir ki?!" Ölmek istiyordum... 

Hyunjin'in bileğimi tutan eli daha da sıkılaşırken yok olmak istedim. O an, o ortamdan kaybolmak ve bu olanların yaşanmamasını istedim. Hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu.

Babamın öfkeli bakışları tekrar bizi bulurken boynunda ki kravatı nefes alamıyormuş gibi gevşetti ve öfkeden kızarmış yüzünü Hyunjin'in arkasında saklanan bana çevirdi.

"Felix buraya gel. O piç ile birlikte kalmayacaksın" Seslice yutkundum. Hyunjin'i nasıl bırakabilirdim? Onu bırakırsam tamamen yalnızlığa mahkum olacaktı. Bunu yapamazdım.

"Sen de evimizden ve ailemizden Defol Git! Oğlumun yanına asla yaklaşma!" Lütfen... biri her şeyi durdursun. Neler oluyordu, bu duruma nasıl gelmiştik bilmiyordum ama tek istediğim şey her şeyin kötü bir kabus olmasıydı.

Yaşadığım tüm kötü şeyler sadece bir kabus olsun ve onu tekrar abim olarak gördüğüm güne geri uyanayım. Ne onun bana aşkını itiraf ettiği gün yaşansın tekrar, ne de bugün...

"FELİX BURAYA GEL?!" Babamın gürleyen sesiyle irkilirken Hyunjin Seslice yutkundu.

"Ona bağırma" 

"Sen karışma!" Şuan korktuğum oluyor ve ailem ikiye bölünüyordu. Hyunjin'i seçersem Ailemi kaybederdim, ailemi seçsem Hyunjin'i kaybederdim. Şuan seçeceğim taraf, benim en değer verdiğim şeyi benden alacaktı. Her türlü kaybeden ben olacaktım.

Bakışlarım Ağlayan annemi ve onları bırakmamı istemeyen Soojin'i buldu. Bana korkuyla bakarken anneme kollarını sımsıkı sarmış, dolu gözlerle izliyordu olanları.

Onları bu halde bırakıp Gidebilir miydim? Peki... Hyunjin bu halde terk edip gidişini izleyebilir miydim? Kaldıramayacağım bir yük yerleşmişti sırtıma. Kimi bırakacağımı bilmiyor, herkesi terk edip ben gitmek istiyordum. Herkesi bırakıp kaçmak istemiştim.

Ortamda ki sessizlikte Hyunjin ve babam birbirinin gözlerinin içine meydan okurcasına bakıyor, Annem benim vereceğim kararı izliyor, Soojin sadece annemin boynuna yüzünü saklayarak olacakları görmekten kaçınıyordu.

Elimi titreyerekte olsa Hyunjin'e uzattım ve bileğini kavradım. Kaskatı kesilen bedenine ağlayarak bakarken yüzüne bakamadım ve başını yavaşça bana döndürmesini görmezden gelmeye çalışarak bileğini bileğimden çektim. 

"Ü-üzgünüm..." 

"Felix..." Sesinde ki hayal kırıklığı mıydı canımdan can alan? Nasıl böyle yakabiliyordu canımı?

Haykırıp, ortalığı dağıtmak istedim. "Bunu bana yaptırmayın" diye bağırmak istedim ama bu korkaklığımın laneti olarak sessizce Hyunjin'in arkasından çıkmış ve Babama doğru ilerlemiştim. Ne olursa olsun... Annem ve Soojin'i bırakamazdım. Onlar benim... her şeyimdi. 

 Love without thinking |HYUNLİX Where stories live. Discover now