Kalabalık

2K 268 182
                                    

Büyük şehir olan New York'un sokakları ince bir kar tabakası ile kaplanmış, fazla işlek olduğundan dolayı yollar beyaz kıyafetini giyinmemişti. Hava göründüğünden daha soğuk ve teni uyuşturacak türdendi.

Oturduğu bankta ellerini cebine sokup ısınmak amacıyla hafifçe öne eğilirken yüzünü daha çok atkısına yaklaştırdı. Sıcak nefesini atkısına üfleyip tekrar dudaklarına çarpmasına sebep olurken soğuktan morarmış dudakları biraz olsun ısınmıştı. 

Bu Şehre geleli 1 haftayı geçmiş ve hafta sonuna birkaç gün kalmıştı. Bu 1 hafta içinde ise ortama biraz daha alışmış, Yeni arkadaşları ile oldukça iyi anlaşmışlardı.

Dean'ın dediği gibi Carlos ertesi gün daha da enerjikti ve birden üzerine atlama ya da hiç düşünmeden sarılma gibi hareketlerde bulunuyordu. Fakat yine Dean'ın dediği gibi bu durum birkaç gün içinde onu toparlamaya ve sanki onun enerjisinin kendine geçtiğini hissetmesine sebep olmuştu. Uzun zamandır gülmeyen yüzü biraz olsun gülebiliyor ve onu arayabilmek için daha da güçlü hissettiriyordu.

Bu zaman boyunca dediğini yapmış ve o sokakta tüm gün geçip gidenleri izlemişti. Güneş doğmadan oraya gidiyor, artık kimsenin geçmediği bir saatte ise Dean'ın onu alması için arıyordu.

Bazen ona benzeyenleri görüp peşinden koşuyor fakat kolunu tutup kendine çevirince sanki ikinci kez onu kaybetmiş gibi yıkılıyordu. Her geçen gün umudunun sönmemesi için kendini zorluyor ve onu bulacağına inanmaya çalışıyordu. Fakat bir haftadır onunla konuşamıyordu çünkü kaldığı odada gökyüzü yoktu. Belki de bu yüzden birazda kötü hissediyordu.

Her gün olduğu gibi dün de çocuklarla konuşmuştu. Changbin ve Seungmin'in resmen sevgili olduğunu duyunca Jeongin ve Jisung'un çığlıklarına eşlik etmişti. Yanında oturan Carlos bile kim olduklarını bilmese de sevinmiş ardından kim onlar diyip kamera açısına girmişti. Sonrasında ise Onları tanıştırıp nasıl birisi olduğundan bahsetmiş ve tam da tahmin ettiği gibi Carlos herkesin yüzüne bir gülümseme eklemişti.

Sınavları bu hafta bitmiş fakat okul başkanı olduğu gibi üniversitede de bölüm başkanı olan Chan fazlasıyla yoğun olmaya devam ediyordu. Bu yüzden Jeongin ve Chan orada kalırken diğerleri hafta sonu bu şehre geleceklerdi. Heyecanlıydı, onların yanında daha da güçlü olacağını hissediyor ve onu bulma olasılığı daha da artıyordu.

Dudaklarından kaçan öksürük ile yüzünü daha çok atkıya gömdü. Bu gidişle kötü bir şekilde hastalanacaktı ki zaten kolay hastalanan birisi olduğu için bu kaçınılmaz bir son gibiydi. Montunun cebinde bile kızarmış olan ellerini çıkartarak başındaki kırmızı beresini çekip kulaklarını kapattı ve yolu izlemeye devam etti.

Fazla kalabalık bir sokaktı öyle ki bu soğukta ve karda bile kalabalık gözünü yoruyordu. Arabaların korna sesleri kulaklarına doluyor, insanların kahkahaları bir melodi gibi geliyordu. Bu kalabalıkta nasıl bulacaktı onu bilmiyordu ama elinden başka hiçbir şey gelmiyordu.

Bu yüzden hep yaptığı şeyi yaptı ve titreyen bedenini umursamadan o kalabalıkta onu aramaya devam etti. Ne olursa olsun... onu bulacaktı.

Oturduğu kaldırımda insanların ona bakmasını umursamadan her zamanki rahatlığıyla değdiriyordu kalemi kağıda. Kağıtta oluşan siyah resim ve kulağında çalan hafif sakin bir müzik onun tam anlamıyla hayatıydı. Zorlandığında, işler kötüye gittiğinde, diline kadar gelipte sözler çıkmadığında, sığındığı tek kapıydı resim yapmak. Sanki attığı her çizgi içindeki sayısız yaralardan birisine yara bandı oluyordu. 

Her gün gezmek için geçtiği bu sokakta gördüğü o çocuğu anlatıyordu şimdi sığınağı olan kağıda. Sabah gördüğü bu çocuk, gece eve dönerken de soğuktan donmuş bir şekilde beklemeye devam ediyordu. Amacı neydi? Neden insanları izliyordu bilmiyordu ama çaresizliğinin altında parlayan umudu görüyordu.

 Love without thinking |HYUNLİX Where stories live. Discover now