9- Küçük bir gezi

321 33 34
                                    

"Ben de seninle geliyorum. Bu gece tek kalmana izin veremem... Tabi senin için sorun yoksa?"

"Yare yare daze.."

°°°

Otel lobisindeki duvar saati çoktan 4'ü geçmişti ... İki adam sol taraftaki asansöre doğru yöneldiler.Uzun boylu olanın yürürken sendelediği diğğerinin gözünden kaçmamıştı:

"Kötü hissediyorsan bana yaslanabilirsin."

" Ben iyiyim."

"Ayakta zor duruyorsun görebiliyorum. Benden utanmana gerek yok. Biliyorsun neredeyse 10 yıldır arkadaşız."

Kakyoin en az Jotaro'nun 10 yıl önce hatırladığı kadar inatçıydı. Jotaro Konuyu daha fazla uzatmamaya karar verdi. Yavaşça kolunu ondan biraz daha kısa olan adamın omzuna doladı. Dürüst olması gerektirse iyi hissetmediğini kendisi de biliyordu.

Bir şeye yaslanmak az da olsa ayakta durmasını kolaylaştırmıştı. Bunun etkisiyle ağırlığını yanındaki adama daha da yasladı. Şu an aklından geçen tek şey odasına çıkıp uzanmaktı.

Ne yanındaki adama ne kadar yakın olduğunun farkındaydı ne de adamın yüzünün en az saçı kadar kırmızı olduğunun...

°°°

İkisi de beraber asansörden indiler. Jotaro'nun odasının önüne geldiklerinde birkaç dakika öyle kaldılar. İkisinden de herhangi bir ses çıkmıyordu. Jotaro kapıyı açmak için bir girişimde bulunmayınca Noriaki onun yüzüne kapıyı açmasını söyleyen bir bakış attı. Ama karşılaştığı dikilmelerinin nedenini açıklıyordu. Adamın gözleri kapalıydı ve pencerelerden yansıyan ışık onun siyah gür kirpiklerini ortaya çıkarıyordu. Jotaro cidden çok güzeldi. Noriaki herkesin onun gibi düşündüğünü biliyordu. Birden yüzünün alev aldığını hissetti. Şu an bunları düşünmenin sırası değildi. Kendine hakim olması gerektiğinin de farkındaydı. Daha fazla vakit kaybetmeden:

"J-jotaro. Anahtar?"

Bunun üzerine adam hafiften gözlerini araladı. Yeşil gözleri ay ışığıyla daha da parlak gözüküyordu. Cidden çok güzellerdi. Gözlerinde kendi gözlerinin yansıması vardı. Onlara bakınca neredeyse okyanusu görebiliyord-

" Beni dinliyor musun?"

"Huh?"

"Anahtarlar sağ cebimde."

"Ha ha evet."

Kakyoin daha fazla olayı batırmamak amacıyla hızlı bi hareketle onun cebinden anahtarı aldı.

Anahtarı bir türlü kapının kilidine geçiremediğini farketti. Elleri fazlasıyla titriyordu.

Jotaro da bunu farketmişti. Eliyle onun elinin üzerinden tutarak kapıyı açtı. Bugün Kakyoin kendinde değil gibiydi. Adamın yüzü de zaten kıpkırmızıydı...

Belki de hastalığını ona da bulaştırmıştı...

°°°

Sabah çoktan olmuştu. Perdenin arasından süzülen güneş ışığı Jotaro'nun gözüne geliyordu. Sanki onu yatağın içinde tutan muazzem bir güç vardı. Uzun bir zaman sonra iyi bir uyku çekmişti ve bundan uyanamıyordu. Işığın gelmediği noktayı bulma amacıyla yatakta biraz daha döndü.

Uzun bir uğraştan sonra bile hâlâ daha uykuya geri dalamıyordu. Onu engelleyen bir şey vardı. Sanki bir koku? Hoş ve tatlı bir kokuydu bu...

Bu koku nerden geliyor olabilirdi ki? Ve daha önemlisi dün neler olmuştu? Bunun cevabını düşünürken birden aklına daha önemli bir soru geldi ...Biriyle buluşması gerektiğini hatırlıyordu. Buluşup buluşmadıklarını bile hatırlamıyordu. Her şey yolunda gitmiş miydi ? Sanki hafızasına reset atmışlar gibiydi. Zihni bomboştu.

Eski Bir Arkadaşla BuluşmaWhere stories live. Discover now