48. Bölüm

23.4K 1.5K 852
                                    

Biz geldikkk🌼

Bu bölüm çok beklediğiniz bir bölüm, yorumlarınızı çokça bekliyorum.

İyi okumalar 💛

🌍

Bugün Mert'le birlikte, onların evindeydik. Annesi ve babası bir davete katıldığı için birlikte vakit geçirmeye karar vermiştik. Şu an o, tam karşımdaki sandalyedeydi. Bense yatağın üzerine oturmuş, sırtımı duvara yaslamıştım. Derin bir nefes soluduktan sonra bakışlarımı, uzun süredir kucağımda duran ellerimden çekip Mert'e çevirdim. "Balkona çıkalım mı?"

Dalgınlığı, seslenişimle dağılırken "Olur tabii ama dışarısı soğuktur, üşümez misin?" diye sordu.

Omuz silktim. "Olsun." Temiz hava almak istiyordum. Dışarıdaki soğuğa katlanabilecek kadar çok istiyordum.

"Tamam o zaman, ben üzerimize battaniye getireyim."

Onu başımla onayladıktan sonra yaslandığım duvardan uzaklaştım ve ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Telefonumu yatağın üzerine bırakıp, hırkamın düğmelerini ilikledim. Ardından ayağa kalktım ve balkona yöneldim. Kapıyı açar açmaz yüzüme dokunan temiz havayı içime çektim. Bu sırada Mert'in sesini işittim.

"Dur, şunu al önce." Başımı hafifçe arkaya çevirdikten sonra tebessüm edip ellerinde tuttuğu mavi battaniyeyi aldım. "Şunları da giy." Önüme koyduğu pelüş terliklere baktıktan sonra gülümsedim. Bunlar benim terliklerimdi, buraya geldiğimde giymem için almıştık. Mert onları iyi muhafaza ediyordu, kimsenin giymemesi için iyice tembihlemiştim.

Benim önümden balkona çıktıktan sonra elindeki minderleri sandalyelere koydu. "Gel hadi."

Beni çağırmasıyla birlikte beyaz sandalyenin bir tanesini, balkonun demirlerine yaklaştırdım ve oturdum. Bu sırada Mert de kendi sandalyesini benimkinin yanına koymuştu. İkimiz de battaniyelerimize sıkıca sarıldığımızda gözlerim karşımdaki sokak lambasının yansıyan ışığına takılmıştı.

"Sen soğuk havaları sevmezsin," dedi. "Şu an burada oturuyor oluşumuza inanamıyorum."

Haklıydı. Ben tam bir yaz insanıydım, Mert ise benim tam zıttım. "Bilmem, şu aralar bunu fazla yapıyorum. Galiba kışı sevmeye başladım."

"Şaşırtıyorsun beni," dedi usulca. "Yani son zamanlarda."

Ve yine haklıydı. Son zamanlarda ne yaptığım, nasıl yaptığım beni bile şaşırtıyordu. Hele tartışmamızda ona sarılmak istediğimi söyleyişim... "Farkındayım." Kuruyan dudaklarımı ıslattıktan sonra, bakışlarımı ellerime çevirdim ve parmaklarımla oynamaya başladım. "Beni anlamaya çalışma, anlayamazsın. Çünkü ben anlaşılamayacak kadar karışığım."

"Seni anlamaya çalışmıyorum çünkü ben, anlamaktan daha ötesiyle ilgileniyorum."

Bakışlarımı yavaşça gözlerine kaydırdım. Gecenin en zifiri tonu bile onun gözlerini gölgeleyemiyordu. Aksine, mavilerinden sızan o ışık, geceye yayılıyordu. "Hislerle," dedim.

Başını salladı. "Bilmek istiyorum," dedim içimdeki merak duygusuna engel olamazken.

Kaşları havalandı. "Neyi?"

"Sendeki beni."

Sanırım şu an söyleyebileceğim hiçbir şey onu bu kadar şaşırtamazdı. "Neden şaşırdın ki?" dedim söylediğimin olağan olduğunu hissettirirken. "Seni dinlemek istiyorum." Belki de bunlarla bu kadar erken yüzleşmek isteyeceğimi tahmin etmiyordu. Oysa geç bile kalmıştım, haberi yoktu.

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin