15. Bölüm

28.1K 1.7K 1K
                                    

Kural 8: Bazı kayıplar aslında en büyük kazançlardır. Kaybetmekten korkma.

🌍

Heyecanlıydım. İlk defa yanımda Mert olmadan bir arkadaş ortamına giriyordum. İstemsizce kasılan midemi görmezden gelip derin bir nefes soludum. Umarım dert ettiğim kadar kötü geçmezdi günüm.

Ben, Emre'nin mesaj attığı yere gelmiştim. O da beni girişte karşılamış, birlikte arkadaşlarının yanına ilerlemeye başlamıştık. "Nasılsın?" diye sorduğunda iyi olduğumu söyleyip, Mert'in yanıma almam için sıkıca tembihlediği ceketimi omzuma doğru attım. "Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Umarım güzel bir gün geçirirsin. Davetimi kabul ettiğin için yeniden teşekkür ederim."

Kibarlığı beni gülümsetmişti. "Asıl ben teşekkür ederim," dedim bakışlarım çimlerde gezinen beyaz spor ayakkabılarıma çevrildiğinde. "Davetin için."

Birlikte birkaç dakika daha yürüdüğümüzde, Emre'nin arkadaşlarının olduğu yere ulaşmıştık. Birisi hariç hepsine aşınaydım, diğer sınıftandılar. Melisa, Sinan, Umut, Hilal ve adını bilmediğim bir erkek daha vardı içlerinde. Umut, mangalın başındaydı. Diğerleri çoktan piknik havasına girmiş, birlikte top oynuyorlardı.

Hilal, uzaktan gelişimizi fark ettikten sonra yanındakilere birkaç şey söylemiş, bunun üstüne top oynamayı bırakmışlardı. Muhtemelen bizim geldiğimizi haber vermişti. Sinan, topu kolunun altına koyduktan sonra bize dönmüş hafifçe gülümsemişti. Bu sırada biz de, onlarla aramızdaki mesafeyi kapatmıştık.

"Hoş geldin." Sinan'a "Hoş buldum," deyişimin ardından diğerleriyle de selamlaşmıştım. Fazlasıyla samimi karşılamışlardı beni, bu sevindiriciydi.

Selamlaşmadığım tek kişi, adını bilmediğim sarışın çocuktu. Diğerlerinin yanından sıyrılıp bana doğru yaklaştıktan sonra gülümsemiş, zaten küçük olan gözleri gülümsemesiyle iyice kısılmıştı. "Merhaba, ben Buğra."

"Memnun oldum," dedim gülüşüne karşılık verip. "Ben de Dolunay."

"Eee voleybol kraliçesi de geldi, artık tozu dumana katar." diyen Sinan'a döndüm. Siyah saçları fazlasıyla dağılmıştı ancak düzeltmeye tenezzül bile etmiyordu. "Valla son zamanlarda o kadar çok oynuyorum ki, sıkılmam an meselesi. Size katılmayayım, bensiz oynayın."

"Madem öyle, seni zorlamayalım." Melisa, Sinan'a işaret ettikten sonra "Hadi biz devam edelim." demişti.

"Ben de mangalımın yanına kaçayım." Umut da yanımızdan ayrıldığında geriye yalnızca Emre ve ben kalmıştık. Hâlâ ayakta oluşumuzu "Şuraya geç otur istersen," diyerek sonlandırmıştı. Omzumdaki çantamı kolumdan sıyırıp örtünün üzerine bıraktıktan sonra ceketimi de onun üstüne koymuş, ayakkabılarımı çıkarmıştım. Örtünün üzerine geçip oturduktan sonra bağdaş kurmuş, derin bir nefes solumuştum.

Temiz havayı içime çekmek istemiştim ancak Umut'un mangalı yellemesiyle hava pek de temiz kalmamıştı.

"Kusura bakmayın, size doğru geliyor duman." Umut'a hafifçe tebessüm edip "Önemli değil." dedikten sonra yeniden önüme dönmüştüm. İliklerime kadar mangal kokacaktım. Bunu gelmeden önce tahmin edip saçlarımı tepemde sıkıca topuz yapmıştım.

"Dolunay! Emre'ye birkaç dans figürü daha öğretsene." Sinan, oyunun ortasında olmasını umursamadan bana doğru bağırırken Emre kaşlarını çattı. Ben ise onun tam aksine gülümsüyordum. "Gözde'nin doğum gününden beri dillerinden düşmedim. Beni hayatlarında ilk kez dans ederken gördüler ya, dalga geçiyorlar."

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin