Αβεβαιότητα

132 11 48
                                    

 

•••BÖLÜM DOKUZ: BELİRSİZLİK

Deze afbeelding leeft onze inhoudsrichtlijnen niet na. Verwijder de afbeelding of upload een andere om verder te gaan met publiceren.

•••
BÖLÜM DOKUZ: BELİRSİZLİK

  Kalakalmak. Öylece kalakalmak. Evet, şu an olduğum durum tam olarak buydu. Önümdeki fotoğrafa baktıkça içimde tuhaf bir his oluşuyordu. Beni etiketlememişti. Büyük olasılıkla herkes bunun Lauren olduğunu sanıyordu. Boğazım düğümlenmişti. Neden böyle bir şey paylaşmıştı ki? İçimi gereksiz bir hüzün kaplamıştı. Elimdeki telefonu çabucak bir yere fırlattım ve nefesimi düzenlemeye çalıştım. 

Yüzümde aptal bir gülümseme oluştu. Bir kaç saniye sonra bu gülümseme kahkahaya dönüştü. Kendimi lise yıllarındaki genç kızlar gibi hissediyordum. Hani şu sevdiği çocuk fotoğrafını beğendiğinde içlerinde oluşan aptal mutluluk benimde içimde vardı. Koltukta yatar pozisyona geldim ve tavana bakmaya başladım. Cameron Monaghan'ın üstünde bir etki bırakmıştım. İlgisini çekiyordum. Ve bunun yanlış olmasına rağmen onun üzerinde bir etki bırakmış olmama seviniyordum. 

Peki, neydi beni bu kadar sevindiren? Cameron benim için neydi? İşte bu sorunun cevabından o kadar çok korkuyordum ki. Yıllarca içimde biriktirdiğim duyguları aslında hayallerimde onunla paylaşmıştım. Cameron'a bunca sene içimde beslediğim duyguların sadece hayranlıktan öte olmadığını biliyordum.

Kahretsin! Alkol dolabımın önüne geçip bir süre karar vermeye çalıştım. Dolaptaki Pueblo Tekila'sını alıp mutfağa girdim. Kendime bir bardak çıkarıp salona geri döndüm. Şişenin kapağını açıp bardağı doldurdum. Tekila nadir içtiğim bir içkiydi. Genelde canım sert bir şeyler içmek istediğinde içerdim. Kulaklıklarımı çıkarıp yavaş bir müzik açtım. Gözlerimi kapatıp tekiladan bir yudum aldım. Boğazımı yakan acı tada içtikçe alışmaya başlamıştım. 

Elimdeki bardakla geriye yaslanıp derin bir iç çektim. 

•••

"Evet, müsaitim. Ne oldu ki?"

Omzumla kulağımın arasına sıkıştırdığım telefonu elime alıp düz bir konuma getirdim. Bir süre karşı taraftan ses gelmedi. "Orada mısın?" diye sordum. "Evet, buradayım. İki gün sonra Amerika'ya geleceğim. Yanına. Ziyaret amaçlı."

"Tabii çok sevinirim. Özledim seni." dedim. Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapattım ve evden çıktım. Elektrikli motoruma binip üniversiteye geldim. Evimde okulum gibi Westwood'da olmasına rağmen motorla gitmeyi daha çok seviyordum.

Benim gibi yurtdışından gelen bir sürü öğrenci evlerini önceden Santa Monica ya da Venice gibi tanınan civarlardan alıyordu. Sonrasında gelirken çok zorluk çekiyordu. Evimin Beverly Hills'te olmasının en büyük katkısıydı bu. 

Koridorda yürürken Joseph'i görmüştüm. "Selam." dedim. "Selam." "Dersten mi çıkıyorsun?" diye sordum.

"Evet, senin kaç dersin kaldı?"

Uyumsuz Hayaller | Cameron MonaghanWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu