Ένα ποτήρι ζεστή σοκολάτα και παραλία της Βενετίας

147 14 21
                                    

•••BÖLÜM SEKİZ: BİR BARDAK SICAK ÇİKOLATA VE VENİCE SAHİLİ

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

•••
BÖLÜM SEKİZ: BİR BARDAK SICAK ÇİKOLATA VE VENİCE SAHİLİ

Elimdeki boyalı kibritin ucunda yanan ateşe bakıyorum. Benim boyadığım kibritin. Sen o kibritin ta kendisiydin halbu ki. Bense gözüme çirkin gözüken bu kibriti boyayan. Gözümden yanağıma doğru düşen bir yaş yeter miydi bu kibriti söndürmeye. Ya da beni çılgınca fikirlerimden alı koymaya. Aklımda sana dair bir anı canlandırıyorum, ve yok ediyorum sonra. Dilimin ucunda tek kelime. 
Yak,
Herşeyi, herkesi yak.
Kibritin üstüne çektiğim en son boya yere dökülürken elimdeki kibriti atıyorum yere doğru.
Ve o gece yakıyorum, kitapları yakıyorum, kelimeleri, rakamları yakıyorum o gece.
O gece sana dair olan herşey yanıyor beynimde. Bana dair olan herşey tabuta kaldırılıyor. Belki diyor içimdeki ses,
onu da yakmazsan kurtulursun belkide...

Kulaklarıma dolan çığlık sesleri ile olduğum yerde sıçradım. Doğrulduğum an başıma saplanan bir baş ağrısıyla yüzümü buruşturdum. Koltukta yatmanın verdiği ağrıyla esneyerek gerindim ve cam kenarına doğru yaklaştım. 

Evimin önünde konvoy falan mı vardı? Sabah sabah Los Angeles kafayı yemiş olmalıydı.  Dışarıya baktığımda ellerinde gökkuşağı ve Amerika bayrakları olan insanlar kornaya basıp bağırıyorlardı. Ancak, hayır. Sinirden değil, bir şeyi kutluyorlardı. 

Neyi kutluyorlardı acaba? Alnımı ovuşturup banyoya gittim. Dün gece değiştirmeyi unuttuğum kıyafetlerimi çıkarıp kirli sepetine attım. Suyu ayarlayıp duşa kabinin içine girdim ve uzun bir süre soğuk suyun altında kaldım. Üstüme bir bornoz giyip mutfağa girdim. Dolabımı karıştırıp yiyecek bir şeyler ararken anahtarla kapı açıldı ve Clara yanıma mutfağa geldi. "Hey, günaydın. Sen iyi misin?" diye sordu.

"İyiyim."

"Dün-" 

"Şu an olmaz." diyerek onu susturdum. Uzun bir süre yüzüme baktıktan sonra gülerek gözyaşlarına boğuldu. Kaşlarımı çatıp bana sarılan Clara'ya baktım. "Hey, ne oluyor?" diye sordum kollarımın arasındaki Clara'ya. "Joe Biden kazandı!" diye kahkahayla karışırık bir sevinç çığlığı bıraktı. 

"Bu dışarıdaki kalabalığı açıklıyor." Gözyaşlarını silip salona girdi. Sehpanın üstündeki neredeyse sona ulaşmış şarap şişesini gösterip konuştu. "Şarap içerek sarhoş olan tek kişisin Alaska. Hayır bir insan niçin sarhoş olmak için şarabı tercih ederki?"

"İnsanların kullandıkları içkiler aslında onların ruh halini gösterir bence." diyerek elimdeki mısır gevreği ile kapının kenarına yaslandım. Marilyn Monroe posterinin hemen yanında asılı olan gitara benim gibi hüzünlü ama kızgın bir şekilde bakmaya başladı. "Elimde olsaydı, bu gitarı senin yerine parçalardım. Sanki bir işe yarardıda." 

Ona karşı çıkacakken tekrar konuşmaya başladı. "Senin için endişeleniyorum Alaska, ve bazen birşeyleri unutmak gerekir. Dene lütfen." 

Dudaklarımı birbirine bastırarak dolan gözlerimi umursamadan ona baktım. Geçmişime dair herşeyi biliyordu, bana dair herşeyi biliyordu. Çok yakın iki arkadaş gibi gözükmesekte acım daha tazeyken o yanımdaydı.

Uyumsuz Hayaller | Cameron MonaghanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora