Δεν ξέρεις ότι πεθαίνω

73 8 3
                                    

•••BÖLÜM YİRMİ DOKUZ: HABERİN YOK ÖLÜYORUM

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

•••
BÖLÜM YİRMİ DOKUZ: HABERİN YOK ÖLÜYORUM

Boğaz yakan acı bir tat vardı o gün havada. Sanki dünya önemli çalkantılı haberlerle sallanırken dışarıda öten bir bülbül sesi kadar sakindi, güzeldi ve hiçti. Hiçliklerin düğümlendiği bir bülbülün ötüşüne şahit olanların ellerine kırmızı baltayı aldıkları gündü. Ölümlerin durmadığı, ölümlerin hiç durmadığı bir sabahtı. Gözlerin kuytusuna saklanan deryalar kadar maviydi. Ölü bir ruhun ellerindeki iplerden kurtulamadığı bir yeşilliğin içinde yaşanan bir intihardı. O gün aynıydı. O gün değişen bir şey yoktu. O gün her zamanki gibi bir hiçti.

Koltuğun üstünde ellerimi bacaklarıma sarmış, cenin pozisyonunda oturuyordum. Önümdeki bilgisayardan belki onuncu defa izlediğim şey sadece kendimdi. Sanki kalbimin ortasına bir hançer saplamışlar ve kuşların katil ama cennetten çıkma ağızlarıyla deştikleri bir kalp bırakmışlardı ortaya. Aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu. Kocaman harflerle kazınmıştı haberlere Cameron ve ben. Lunaparkta beni öptüğü bir resim ve benim ağlayarak kaçarken çekilmiş bir kaç fotoğrafım. Telefonum kapalıydı. Son yirmi dört saattir kimseyle konuşmamıştım. Ruhumun en ortasına saklanan sadece bir boşluktu. Zaman geçtikçe o boşluğun içine doğru çekiliyordum. Boşluk duygularımı her seferinde fazlasıyla yutarken beni bu boşluğa sürükleyen temel nedeni biliyordum; insanlar.

İnsanlar hiçbir zaman yanında olmazdı, inanmazdı. Bir gün mutlu olduğunda hepsi seninleyken kimse mutsuz olabileceğini düşünmezdi. Sanki sen insan değilmişçesine bu durumu göz ardı ederler, mutsuz olduğun zaman ise inanmazlardı. Hiç kimse seni insan yerine koymazdı. Hiç kimse. İnsanlar için her zaman sürekli mutlu olması ve her şeye ayak uydurması beklenen birisi olursun. Asla ama asla duygularının ve ruhunun önüne çektiğin demir parmaklıkları görmezlerdi. Kendi duygularını hapsettiğin yerin içinde köreltmeye çalışırdın duygularını. Köreltmek isterdin, körelttiğine inanırdın. Ama insansın işte, asla yok edemezsin bu gerçeği. Sadece o andan sonra bir daha asla hissetmek istemezsin. Normal olmak istersin, mutlu olmak istersin. Gerçekten istersin. Sadece nasıl çabalayacağını bilemezsin. İşte o zaman insanlara ihtiyaç duyarsın. İşte o zaman insanlar asla yanında olmaz. Onlar için sen artık sadece gereksiz ve ilgi çekmeye çalışan bir et parçasından ibaret olursun.

Zamanla içime hapsettiğim duygularımın hepsi patlama noktasına gelmişken şu zamana kadar kimsenin asla inanmadığı gerçeği gözler önüne serildikçe her şeye olan inancımı daha fazla kaybediyordum. Kendi hiçliklerimin arasında boğulmaktan bıkmıştım. Her şeyden bıkmıştım. Sevmekten, sevememekten, sevmekten korkmaktan, güvenmekten, güvenimin boşa çıkmasından, insanlardan, hislerimden, yardıma muhtaç olmaktan. Hepsinden bıkmıştım. Farkındaydım, yardıma ihtiyacım vardı. İnsanlara ihtiyacım vardı. Yedi yirmi dört kafamın içindeki senaryolardan kurtulmaya ihtiyacım vardı. Hayallerim beni kemiriyordu. Kemiriyordu ve geriye ruhumu emiyordu. Kimse inanmamıştı şu zamana kadar. Kimse inanmak istememişti hayallerimin asıl katilim olduğuna. Kimse inanmak istememişti hayal dünyamın zehirliliğine. Kimse inanmak istememişti gerçek bene. Hepsi zehirdi. Hepsi zehir gibi hayatının içine bir damla katıyordu. Bedenini değil, ruhunu zehirliyorlardı. İçten içe hepsi bu çaresizliğine maskelerinin altından kahkaha atıyorlardı. Çaresiz kalalı yıllar olmuştu. Hayır, hayır. Çaresiz değil. İnsanlar beni çaresiz bırakalı yıllar olmuştu. Aldığım nefes bile çaresizlik kokuyordu. Ne sevmek, ne sevilmek, ne boş umutlar bağlamak ne de mutlu olmak. Hepsini beni çok önceden terk etmişti.

Uyumsuz Hayaller | Cameron MonaghanTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon