Bölüm 1: "Sen Gelsen..."

1.8K 262 478
                                    


⚠️Sonradan Eklenen Açıklama: Hikayemizde zorla evlilik gibi bir şey yoktur, öyle sanıp vazgeçmeyin lütfen, birkaç şey dışında saf sevgiyi kaleme aldım ve bunu texting haline getirdim.

Hikayemize bir şans verdiğiniz için teşekkür ediyorum ve sizleri seviyorum, benle beraber çıktığınız yolculuktan geriye dönüp beni yarı yolda bırakmayın🧡


Başlama tarihiniz 👉

Papatyalar ölmez bayım, papatyalar öldürülür...🌼

Keyifli okumalaaar 👋

Yaşayamadığımız çocukluğumuza ithafen...

🐘🐘🐘🐘

Geceleyin görebildiğimiz yıldızlar gibiydi acılarım.

Gün içinde de gökyüzündeydim ama kimse görmezdi. Ben bile kendimi tanıyamazdım. Sonra gece çökerdi şehre, gökyüzü karanlık olurdu; acılarım ise ortaya çıkardı.

Kimse görmezdi acılarımı ama gece daha çok hissederdim. Gözlerimi kapatır kapatmaz beşinci yaşımı görürdüm ama beşinci yaşımın gözleri nefretle bakardı bana. O bakışları bir daha görmemek isterdim, öyle bir nefretti. Gece boyu o bakışları görmeyeyim diye uyumazdım.

Uyuyamazdım.

Uyuduğumda katilim gelecek gibi hissederdim hâlbuki o yoktu. O hapishaneden kurtulması imkansızdı.

Ne gece vakti, ne de gündüz vakti uyurdum. Bazen gözlerim kendiliğinden kapanırdı ve birkaç dakikacık uykularla idare ederdim. Yemekte yiyemezdim. Her yediğim lokmayı vücudum kabul etmez ve daha boğazıma ulaşamadan kusardım. Bedenim buna alışıktı ve hiçbir sorun yoktu.

Elbette çok sağlıklısızdı ama yapamıyordum.

Uyumak istiyordum ama uyuyamıyordum. Karanlıkta beliren o gözler uyutmuyordu beni. Yemek yemek istiyordum ama vücudum acı dışında bir şey kabul etmiyordu.

Acı ile besleniyordum sanırım.

Bir kase çorba yerine biraz acı ile doyardım.

Acı benim için su içmek gibiydi. Acı olmasa yaşayamıyordum. Bir bebeğin anneye muhtaçlığı gibi acıya muhtaçtım.

Sahi annem neredeydi?
Ya da babam?

Yoktu ki.

Beni, daha doğar doğmaz terk etmişlerdi.

Acı; daha doğar doğmaz beni esir almıştı. Bana yemek vermiyordu, kendi ile beslenmemi söylüyordu. Bende onla besleniyordum.

Soğuktan titrerken çenemdeki atkının boğazıma düşmesiyle elimi cebimden çıkarıp atkıyı düzelttim. Bedenim soğukta titresede ruhum soğuğa alışıktı. Kalbimin ardında ısınmaya çalışıyordu.

Ellerimi tekrar montumun cebine koyarak bakışlarımı yolda gezdirdim. Sarı, kırmız ve kahve tonları sokağı süslerken bu görüntü mezarında yatan ruhuma dokunmuştu.

Siyah postallarımın yere bastığında çıkardığı ses hoşuma giderken montumun cebinde olan ellerim yumruk şeklindeydi. Normal uzunluğun altında olan tırnaklarım avuç içlerime batmıyordu ama dokunduğu yerler sızlıyordu. Kalbime geçirmişti Azrail tırnaklarını. Yumruk şeklindeki elimi umursamadan karşımdaki kafeye girdim. Kafeye girer girmez çalan zil sesi boş mekanda yankılanırken içerdeki patronumun bakışları bana çevrilmişti. Emin Bey'in koyu kahve gözleri beni görmesiyle parlamış ve suratına kondurduğu gülümsemeyle elindeki bezi masaya bırakarak kasaya adımlamıştı. "Hoşgeldin kızım," sevecen sesi boş kafede yankılanırken adımlarımı soldaki odaya doğru yönelttim. "Hoş buldum."

haberin olsun || •texting•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin