Bölüm 29: "Çok Güzel Olmuşsun"

313 38 371
                                    

Ben geldimmmm

Çok tatliş bi bölüm oldu

Keyifli Okumalar!

*

|Akasya

Sırtımdaki okul çantasını odanın girişine bırakıp okul kıyafetlerimi çıkardım ve kısa bir duşun ardından üstümdeki bornoz ile dolaba ilerleyip iç çamaşırlarımı giyindim.

Ne giyecektim?

Dolabın en ücra köşesinde askıda asılı olan mavi kot pantolonumu, boğazlı beyaz kazağımı ve siyah derimsi bir kumaşı olan ceketimi yatağın üzerine koyarak tek tek giyindim.

Islak saçlarımı tarayıp kuruttum ve belinde salınmasına izin verdim. Çalışma masamın üstüne koyduğum bronz ince zincirli kolyemi boğazıma taktım, son olarak siyah çorabımı da ayağıma geçirdim ve telefonumu da cebime yerleştirerek odadan çıktım.

Hızlı adımlarla merdivenden inip mutfağa göz attım. Yengeme haber vermem gerekliydi.

Mutfak tezgahının önünde giydiği lacivert kalem eteği ve beyaz gömleği ile oldukça şık bir şekilde yemek yapan yengemin yanına yanaştım ama ben konuşmadan o beni fark etti.

"Akasya, bu ne güzellik böyle?"

"O senin güzel bakışın," diyerek ona gülümsedim. "Arkadaşımla bulaşacağım, haber vermek istedim"

"Kimmiş bu arkadaş, biz de tanışır mıyız?" diyerek doğradığı biberleri tencereye koydu. "Tanışırsın yenge tanışırsın, beni merak etmeyin, görüşürüz." diyip onun bir şey demesine izin vermeden mutfaktan çıkıp salona ilerledim.

Salonda koltuğun üstünde boyama yapan Tuğçe'nin yanına yaklaştığımda beni fark etti ve elindeki kırmızı kalemi koltuğun üstüne fırlatarak koşarak boynuma sarıldı. Kollarımı onun minik bedenine dolayıp başının üstünde bir öpücük kondurdum.

"Ben dışarı çıkıyorum Tuğçe, bir şey almamı ister misin?" diye sordum ondan az uzaklaşmadan önce. "Mm," diyerek tek elini tuttuğu boynumdan çekerek çenesine yasladı. "Bir düşeneyim."

"Düşün bakalım," diyerek çenesini de öptüm. "Çikolata isterim!" dedi heyecanla.

"Peki," diye mırıldanıp son kez onu öperek evden çıktım.

Bahçeden sokak kapısına doğru ilerlerken cebimdeki telefon titredi, olduğum yerde durarak telefonu cebimden çıkardım.

Toprak: Okulun önünde seni bekliyorum

Akasya: Hemen geldin mi

Toprak: Biraz öyle oldu

Akasya: Yola çıkıyorum çok bekletmemeye çalışacağım

Toprak: Tamamdır

Tam telefonu cebime koyacakken yine yazdı.

Toprak: Nasıl olacak bilmiyorum ama

Toprak: Çok güzel olma ;)

Ne diyeceğimi bilemeyerek görüldüde bıraktım o da zaten bunu yazdıktan sonra çevrim dışı olmuştu.

Hızlı adımlarla yürüyerek okulun önüne geldiğimde Toprak okul kapısına yaslanmış önündeki köpeği seviyordu.

"Selam," dedim gülümseyerek ve Toprak hızla kafasını bana çevirdi. "Selam."

Onun kalın ve ince arası şaşkın sesi gülümsememi daha da arttırmıştı.

Ona bakmayı keserek bende köpeği sevmeye başladım. Toprak'ın köpeği okşayan elinin yanına benim elimde eklenmişti ve köpek hafif hafif bu durumdan hoşlandığına dair sesler çıkarmaya başlamıştı.

Bir süre sessizce köpeği sevdikten sonra yanımıza bir çocuk ve annesi gelmişti biz de köpeği sevme görevini onlara devrederek ordan uzaklaşmaktık.

Şu an ise sahilde bankta oturup çay içiyorduk. Çok güzel bir aktiviteydi.

Sahilin o eşsiz kokusu ve çayın muhteşem lezzeti beraber olunca efsane oluyordu. Toprak'ın da bir faydası var sanki.

Vardı.

Onla güzeldi zaten bu aktivite.

"Sonra biz Polat ile adamdan kaçmaya başladık ama Polat hem koşuyor hemde adama laf yetiştiriyordu. 'Bari güzel olsaydı elmaların! Hepsi kurtlu bir dahakine ilaçlarsın' dedi bağırarak adama. Adam da sinirlenip elindeki sopayı Polat'a atmıştı. Polat yine durmadı yerden bir taş alıp 'Al sana bombe' diyerek adama fırlattı." Toprak'ın kahkahasına karşılık vererek bende kahkaha attım.

Polat ile elma çaldıkları adamın onları kovalamasını anlatıyordu. "Sonra ne oldu?" diye sordum kahkahamın arasından merakla.

"Sonra adam daha da sinirlendi ve biz en son kendimizi karakolda bulduk. Komiser amca hepimizi aynı odada sorguya aldı, adam olayı anlatırken, 'Bu ikisi elmalarımı çaldı' dediğinde Polat hâlâ adamın lafını keserek 'Kurtlu elmalarını!' diyordu."

Bir kahkaha daha atıp gülüşümü durdurduğumda çayımdan bir yudum aldım. "Polat komik çocuk," dedim gülümseyerek.

"Komik, iyi hoşta çok yavşak," dedi Toprak çayını içmeden önce. Hafifçe kıkırdayarak kafamı denize çevirdim.

Denizden esen meltem saçlarımı uçuşturdu ve bu hissi daha iyi tadmak için gözlerimi kapadım.

"Çok güzel olma demiştim ama," diye mırıldandığını işittim Toprak'ın, duruşumu bozmadan bekledim. "Çok güzel olmuşsun."

"Sana yakışmaya çalışıyorum." Ağzımdan refleksle çıkan cümle Toprak'ı güldürdü. Sevmişti sanırım.

"Kız çok tatlı bu. Şu gözlere bak yemyeşil!"

"Öyle öyle maşAllah, nazar değmesin tü tü tü!"

Sağımdan gelen kız sesleri gözlerimi aralamamı ve dikkatimi onlara vermemi sağlamıştı.

İki tane liseli ergen kız Toprak'a diyorlardı.

Toprak'a. Diyorlardı.

Toprak ise gülümseyip çayını içerek arada bana arada da denize bakıyordu, o yemyeşil gözleri ile!

"Yanındaki de kız kardeşi galiba." dedi bir kız. Gözlerimi tekrar ona çevirdim.

Ne diyorlardı bunlar?

Kime, hangi cüretle bu kelimeleri söylüyorlardı?

🍀

Seviliyorsunuz

Mutlu kalın♡


instagram: eskimisprangalar

haberin olsun || •texting•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin