39. Bölüm

29.3K 1.7K 641
                                    


Yorumlarını eksik etmeyiiinnnnn

*

"Sorgu vakti Hazal Hanım."

İlk başta bi afallasam da hız kesmeden kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Sorguya sorgu Hakan Bey."

Gözlerini kıstı. "O ne be? Ben bilmem sorguya sorgu falan. Oturacaksın, her şeyi tek tek söküleceksin."

Ulan Hakan Dinçer, ulan Hakan Dinçer. Karaktersizliğine 10 cilt kitap yazılır, çirkefliğinle imza atılır.

"Benim sökülecek bir şeyim yok," dedim ciddiyetle. "Her şey ortada."

"Geç yukarı üstünü değiştir," dedi üstüme memnuniyetsiz bir bakış atarak. "Kaan kokusu geliyor her yerden, alerjim var."

Sabır Allah'ım, sabır.

Ayaklarımı pat pat yere vurup sert adımlarla odama çıkarken arkamdan tasvip etmez bir şekilde cıkcıkladığını duydum. Odamdan içeri girdiğimde hızlıca perdeyi çektim ve lambayı açarak dolabımdan çıkardığım pijama takımını üstüme geçirdim.

Derin bir nefes alarak aynadan kendime baktım. Acaba uyuyakalmış gibi mi yapsaydım?

Kendine gel Hazal, sen hukuk öğrencisisin! Sen adamın ağzından girer, burnundan çıkarsın!

Kaan gibi her türlü haklı olmayı başarsam yeterdi. Ah, kimin manitası ya... Bak özledim vicdansızı.

Kaan'a olan aşkım tekrar kabarırken bununla doğru orantılı olarak abime olan öfkem de arttı. Tentürdiyotu ve pamuğu alarak tekrar aynı sert adımlarla aşağı inerek oturma odasına geçtim.

Abim, geldiğimi görünce üçlü koltukta kenara kaydı ve bende koltuğun diğer ucuna oturdum. Elindeki kumandadan tuşa bastığında odanın içini müzik sesi doldurdu.

Azer Bülbül - İyi Değilim...

Çenesinin ucuyla televizyonu gösterdikten sonra 'hah, hadi şimdi anlat' dercesine bakış attı. Kafamı umutsuz vaka gibi iki yana salladım.

"Bu kadar mı verdi tentürdiyot?" Diye sordu abim küçümsercesine bir bakış atarak. "Bu çocuk hep böyle cimriydi zaten..."

"Bu senin yaralarına fazla bile," dedim kinayeli bir şekilde. "Yaklaş."

"Ne demek senin yaralarına fazla ya?" Diye hayıflandı koltukta yanıma yaklaşırken. "Kızım görmüyor musun halimi? Gülümseyemiyorum diyorum."

"Vah vah," gözlerimi devirdim. "Sen gülümseyemezsen ne yaparız biz, nerelere gideriz..."

"Sen bir de sırtımdaki yaraları gör," dedi acıklı bir sesle. "Bıçak yarası dolu, bıçak."

Tentürdiyotu pamuğa döktükten sonra abimin dudağındaki yaraya yaklaştırdım ve homurdanmakla yetindim.

O sırada ters bir bakış attı. "He o çocuğu dövdüm diye trip yani? Öyle mi? Abine? Öz abine? Elime doğdun kız sen benim. Hoş, Kaan da abin dedik ama... işte. Adamlık meselesi."

Pamuğu sertçe yarasına bastırdım.

"Sen Yağmur'un neyiydin abi?" Diye sordum sertçe. "Biz Kaan ile birbirimizi severken, siz kardeş kardeş kutu kutu pense oynuyordunuz da haberim mi yoktu?"

Pembe Düşler Mahallesi Where stories live. Discover now