💧20🔥 Ruh ve Aşk Arasındaki İnce Çizgi

796 79 208
                                    

☄

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Buzlar Krallığı

Esmer adam önünde yatan cansız bedene beş adım geriden bakıyordu. İki gündür çıkmamıştı bu odadan. Sadece sevdiği adamın yanında durmak, soğuk bedenini ısıtmaya çalışmak, arada cevap vermeyeceğini bile bile onunla konuşmak istiyordu. Üç saat önce başını Steve'in omuzuna koyup o güzel kokusuyla beraber uyumaya çalışmıştı ama becerememişti.

"Seni gerçekten çok özledim."

Gözünden bir damla yaş en başta yanağına daha sonra Steve'in yüzüne düşmüştü. Esmer adam alt dudağını ısırıp kafasını yukarıya kaldırdı ve gözünden damlayan yaşları tek tek silmeye başladı.

Canı yanıyordu, hem de fazlasıyla. İki gün önce karşısındaydı sevdiği adam. Yüzünü ellerinin arasına alıp doya doya izleyebilirdi o güzel mavilikleri, okşayabilirdi yanaklarını, onunla konuşabilir, karşılıklı bir şekilde sarılabilirdi.

"Tony." diyerek içeriye girdi Alex. Ağlamaktan gözleri kızarmış, yaşlı yüzü iyice çökmüş gibi duruyordu. Esmer adam gözlerini zor da olsa Steve'in yüzünden çekti ve Alex'e baktı. Bir şey demek için aralamıştı ağzını ama ne söyleyebilecek bir kelime ne de konuşabilecek bir güç buldu kendisinde. Kafasını iki yana olumsuzca sallayıp hızla odadan attı kendisini. Alex bir şey demeden esmer adamın arkasından baktı. Steve'e bakacak yüz bulamamıştı. En son ona dedikleri her saniye kulağında çalarken, oğlu gibi sevdiği çocuk şimdi cansız bir şekilde yatıyordu odanın bir ucunda.

Yavaş yavaş kafasını Steve'e çevirdi. Ağzından bir hıçkırık çıktığında eliyle sımsıkı kapattı dudaklarını. Gözünden inen damlalar parmaklarına doğru süzülürken Alex yavaş adımlarla Steve'e doğru adımlamaya başladı. Başucuna geldiğinde titreyen ellerini Steve'in sarı saçlarına götürdü ve yavaş yavaş okşamaya başladı.

"Steve, oğlum..." dedi hıçkırıkları arasından. "Özür dilerim. Seni çok kırdım ama babalar oğullarını daima üzürler ve oğulları her zaman babalarını affederler. Sen de beni affet, olur mu?" parmaklarını Steve'in soğuk teninde gezdirirken buruk bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. "Sen benim elimde büyüdün. Küçücük bebektin seni benim kucağıma verdiklerinde. Joseph bazı zamanlarda giderdi bu krallıktan, sen saatlerce ağlardın babanın peşinden. Seni kucağıma aldığım ağlamayı keser, o küçük kafanı omuzuma koyar ve hemen uykuya dalardın." Alex gülerek baş parmağı ile Steve'in yanağını okşamaya devam etti. "Benim hiç çocuğum olmadı ama sen hiçbir zaman bana bir çocuk aratmadın. Daima benim oğlum oldun ve şimdi benden önce gidemezsin o toprağa oğlum. Bir baba olarak nasıl dayanayım oğlumu toprağa gömmeye? Haksızlık değil mi bu? Neden yaşatıyorsun bu acıyı bana? Hadi oğlum, aç gözlerini. Sımsıkı sarıl bana, affetim seni de. Hadi Steve'im. Kırma babanı."

ғι̇re αɴd ι̇ce » ѕтoɴyWhere stories live. Discover now