💧8🔥Buzlar Krallığında bir adet Ateşler Prensi

885 99 221
                                    

Buzlar Krallığı

Steve dik duruşu ile her zaman dikkatleri çeken biri olmuştu. Korkusuzdu ve bu çoğu kişi tarafından bilinirdi. Cesaretliydi ve bu bazen korkutucu olabiliyordu. Bir de ne kadar sinirli biri gibi gözüksede sabırlı bir insandı. Bir olay olduğu zaman içine derin bir nefes çeker ve mantıklı kararlar vermeye çalışırdı.

Ama konu Tony Stark olunca ne sabrı kalıyordu ne mantığı. Her şey sanki bir kuşmuş gibi gökyüzüne kanat çırpıp gidiyordu.

"Beni özlemeşsindir diye düşündüm Buzlar Prensi."

Steve dişlerini iyice sıkıp karşısındaki adama son derece ciddi bir şekilde baktı. Bu adamdan kurtulmanın veya uzaklaşmanın hiçbir yolu yok muydu?

"Ne işin var benim krallığımda Tony?"

Tony en başta etrafına daha sonra Steve'in şaşkınlıktan mı yoksa sinirden mi koyulaşmış belli olmayan mavi gözlerine baktı.

"Misafirlerinize böyle mi davranırsınız Kral Rogers?"

Steve hâlâ ciddiyetini bozmadan Tony'e baktı bir süre. Daha sonra arkasındaki sarışın kadına ve üç askere. Tony'nin neden buraya geldiğini bilmiyordu ve açıkçası oldukça merak ediyordu. Durup dururken bu adam neden gelmişti buraya? Daha doğrusu aklından ve zihninden neler geçiyordu?

"Haklısınız Bay Stark..." Steve arkasını hafifçe dönüp yanındaki askerine baktı. "Lütfen misafilerimize rahat bir oda verin ve isteklerini geri çevirmeyin."

Tony zafer kazanmışcasına gülümsediğinde Steve iki kaşını havaya kaldırıp kafasını olumsuzca iki yana salladı. Kabul etmeliydi ki adamın ayrı bir sevimliliği vardı.

"Ama ben hala sorumun cevabını alamadım Bay Stark. Neden geldiniz?"

Steve kulenin içine adımlarken Tony'de hızla adamın arkasından yürümeye başladı.

İlk olarak bu adam neden hep böyle hızlı yürüyordu?
İkinci olarak yürürken neden hiç yüzüne bakmadan konuşuyordu?

"Bak Steve bir dostluk istemiyorsun ve ben bunu saygıyla..." bundan kendisi de pek emin değildi. "karşılıyorum. Ama en azından düşman olmayalım. İkimizde yaşıtız ve önümüzde upuzun,koca bir ömür var. Durmadan kavgalar ve didişmelerle bir sonuç elde edemeyiz."

Steve 'peki' anlamında kafasını sallayınca Tony kaşlarını çattı. Bu kadar kolay kabul edeceğini düşünmemişti.

"Ne yani? Söylediklerimi mantıklı mı buldun?" diye sordu şaşkınlığını sesinde belli ederken. Sarışın adam hafifçe gülüp esmer adama baktı. "Bak Tony sana sert davrandım. Farkındayım ve üzgünüm. Benim güven problemlerim var. Lütfen bunu kişisel algılama. Birine hemen güvenemem. Özellikle bu zamanlarda hiç olmaz. Ama haklısın. En azından dost olmasakta arkadaş olabiliriz."

Tony gülümseyerek elini Steve'e uzattı. Sarışın adam hiç beklemeden kendisine uzatılan eli tutup hafifçe sıktı.

"Buraya gelmeden önce her tarafta kar, buz vardır diye düşünmüştüm. Ama oldukça sıcak bir yer."
"Emin ol Tony bende senin krallığına gelirken her tarafta ağzından ateş püskürten ejderhalar vardır diye düşünmüştüm."

İkiside büyük bir kahkaha attıklarında yavaş yavaş arka bahçeye geldiklerinin farkına varmış oldular. Tony ağzını hafifçe aralayıp baktı karşısındaki manzaraya. Kesinlikle cennetten bir parça buraya düşmüş olmalıydı. Yoksa bu güzelliğin başka bir açıklaması olamazdı.

Karşısında büyük bir şelela akarken sağ tarafı güzel çiçeklerle kaplıydı ve tüm güzel çiçeklerin kokusu sanki tek bir koku olmuş ve kendisinin üstüne üstüne doğru geliyor gibiydi.

ғι̇re αɴd ι̇ce » ѕтoɴyWhere stories live. Discover now