SBS-2

75 3 1
                                    

Bölüm 2 : Sinema

27 Ocak 2015


Komiser'den de aldığımız izinle nihayet sinemaya gidebilmiştik. Sinema salonunda Armağan ve Emre'yi de bekledik. Onlar da gelince izleyeceğimiz sinema filmin i de seçip saatini belirlemiştik. Sinema 18.00 'da başlayacaktı ve saat 16:30'du. Sinema saatine kadar bir yerlere uğrayıp bir şeyler alma fikrini ortaya atan Ilgın'ı destekleyerek bizimkileri de ikna etmeyi başarmıştık. İlk başlarda biraz mızmızlansalar bile her zaman yaptığım göz belertme hareketini yapınca yalandan korkmuş gibi yaptılar. Sonra da hep beraber gezmeye başladık.

İlk olarak Ilgın'ın vazgeçilmez aşkı olan ayakkabıcılardan birine girdik. Tam 1 saat onun ayakkabı beğenmesini bekledik. Armağan ve Emre artık isyan etmişti. Tabii ben de.  Hanımefendi 1 saatin sonunda bile ayakkabı seçemeyince kolundan tutup omzuna zorla alıp mağazadan çıkartan Armağan'a birsürü laf söylemiş, sırtını yumruklamıştı. Tabii Armağan'a sinek konmuş gibi geliyordu.

Sinemaya yarım saat kalınca hep beraber tekrar sinema salonuna girmiştik.Armağan hâlâ Ilgın'ı ozmundan indirmemişti. Etraftaki teyzeler bize ayıplayarak bakıyordu. Oysa biz onları hiç mi hiç umursamıyorduk. Ben bunları düşünürken Emre çoktan 4 tane içecek ve büyük boy patlamış mısır alıp gelmişti. Bu çocuk ne ara yaptı bu işi aklım almadı. Her zamanki gibi yine hızını konuşturan o olmuştu.

Girdiğimiz film artık sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Yan tarafımızda iki kişilik olan beş çift koltuk vardı. İnsanların vıcık vıcık aşklarını bu koltuklarda daha da vıcıklaşmasını sağlıyordu. Saçma ve iğrenç bir şeydi. Aşkımlı canımlı cicimli şeyler. Peh! Artık sinemayı izlemiyor, düşüncelere dalıyordum.

Tam uyuyakalacakken kızların tiz çığlıklarını, erkeklerin paniklemesini duydum. Bir de aniden kendimi başkasının güçlü kollarında, alnıma siyah bir silahın namlusunun dayanırken buldum. Fakat tepki veremedim. Olayın şokuyla sol gözümden kurtulan bir damla yaş aktı. Daha aonrar donakaldım. İnsanların bağırarak salondan kaçışı, Armağan ve Emre'nin beni rehin alan kişiyi ikna etme çabası ve Ilgın'ın beni sakinleştirmeye çalışması..

Hepsi anlamını yitirmişti. Onları duyamıyordum. Hayatım bir film şeridinden falan da geçmedi. Sadece o güçlü kolların arasından nefes almaya çalıştım. Kahretsin! Yine astımım tutmuştu. Ilgın bunu farkederek Armağan'a söyledi ve Armağan beni esir alan adamla konuşup ilacı vermeye çalıştı. İlacı alan adam hızlıca birkaç nefes verdi içime. Birkaç nefes çok fazlaydı. Normale dönünce silahı alnıma dayayan pisliğe doğru seslenip

"Gerizekalı, bu birkaç nefes kaç lira senin haberin var mı? Bilmem bir yerini satsan 10 tane alamazsın." dedim.

A-az önce ben, o adama gerizekalı mı demiştim? Kesin ölmüştüm. 'Bittim ben' diye fısıldadım Ilgın'a. O da Armağan'a kızıp bir şeyler yapmaya teşvik ediyordu. Bizden başka salonda iki kişi daha vardı. Bir kız ve bir adam. Birden arkamdaki adam inledi ve yere yapıştı. Ben de aniden düşüp başımı vurdum. E haliyle öbür dünyaya bir bakıp geri geldim.

¥¥¥

Ayıldığımda etrafımda üçü tanıdık diğeri yabancı dört çift göz vardı.

"Ne oldu bana be? Ne bakıyorsunuz öyle? Bu kim ya?" dedim. Ilgın ayıp olduğunu belli edercesine koluma çimdik attı. Öldürücü bakışlarımı attım. Ama becerebildim mi? Hayır.

Kafam yerine geldiğinde herkes bana neler olduğunu anlattı. Beni rehin alan adam sevgilisinden ayrılmış. 'Barışmazsan vururum' saçmalıklarına girmiş. Armağan ve Emre onu ikna edemeyince arkasında olduğundan bihaber oldukça güçlü adam kafasına darbe indirmiş. O da kafasına aldığı darbeyle bayılmış.Polisler gelip onu ve sorgu için kızı alıp gitmişler. Bu arada adamın sevdiği kız da buradaymış felan.

Nihayet olayların etkisinden kurtulup çıkışa yöneldik ve otoparka geldik. Ilgın'a yanımızda olan yabancının kim olduğunu sorduğumda kendisinin de tanımadığını söyledi. Ilgın'ın babası acilen eve çağırdığından eve gitmek zorunda kaldık.

Yabancı çocuk mavi yakut gözlerle bana baktı. Uzun süre onu inceledim. Alnında tek çizgi bile yoktu. Gözleri kocaman ama abartısız, masmavi yakutlarla süslenmişti. Şakaklarına doğru üç-dört tane kaş dağıtmıştı. Dudakları kusursuz sayılırdı. Birkaç patlak ve dudağının sol kenarındaki yara yakın zamanda kavga ettiğini işaret ediyordu. Hafif kirli sakalları vardı.

Anlaşılan uzun süre bakmış olacağım ki birden "Yüzüme hayran hayran bakışların bittiyse arabana bin ve bir dahakine dikkatli ol." dedi. "Salak." diye mırıldandığımda sinir olacağım ayrıca hayran olacağım şekilde dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve dudaklarını kulaklarıma yaklaştırarak "Duydum." diye fısıldadı. Ardından arkasına döndü, omzunun üstünden baktı ve markasını bilmediğim siyah bir arabaya binip gitti.

Ben ise hâlâ melül melül bakışlarımdan kurtulamamıştım. Sonra sallanıp silkelenerek kendime geldim ve "Ne sanıyor kendini bu salak?" dedim. Ilgın ise ısrarla kulaklarımı tırmalayan kornaya bastı ve ona dönüp 

"Geliyorum Allah'ın belası." dedim..

Seni Böylesine SevmekTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang