SBS-7

1 1 2
                                    

Bölüm 7: "Gıcık"
Eve gelince hemen üzerimdekilerden kurtulup yatağıma yattım. Telefonla biraz oyalanmak istediğimde kilit ekranında 5 mesaj 3 cevapsız arama vardı. Tahmin ettiğim üzere arayan Ulaş idi. Henüz numarasını kaydetmemiştim ama numarasının sonundan anlayabilmiştim. Bakmak istemediğim için telefonu yastığımın kenarına bırakıp ayağa kalktım. Aynadaki pijamalı kızın görüntüsüne baktım. Göz altları çökmüş, saçları perişan, gözleri kızarmış zavallının tekine. Derin düşüncelere dalarken kapım tıklatıldı ve Ilgın içeriye girdi. Çayın hazır olduğunu ve aşağıda beni beklediklerini söyleyip çıktı. Dağınık saçlarımı açıp omzuma dökülüşünü izledikten sonra tarayıp tepemde topladım. Aşağıya indiğimde bütün aile televizyona kitlenmiş bir vaziyette çaylarını içiyorlardı. Beni farketmediklerini anlayınca bahçeye çıkıp gökyüzünü izlemeye başladım. Aklıma Ulaş'ın pencereden aşağı atlayıp üstüne sırıtması gelince sessiz küçük bir tebessüme engel olamadım. Daha sonra yemektekiler aklıma gelince tebessümüm birden silindi ve mekandan çıkarken Ulaş'ın arkamdan kükreyişi canımı sıkmaya başladı. Daha fazla düşünmek istemediğim için eve çıktım ve telefonumu elime aldım. Yeni mesajların geldiğini görünce dayanamayıp bakmaya başladım.

Akşamki hallerin neydi öyle? Beni şaşırtıyorsun.

Hem niye böyle bir şey yaptın ki? Anlayabilmiş değilim.

Kıskançlık mı yoksa? Hiç güleceğim yoktu.

Bunun gibi saçma sapan iki üç tane daha mesaj olduğuna emindim ve bu yüzden diğerlerinr bakma gereği duymadım. Biraz sonra Ulaş'a ait olan numara beni arayınca meşgule atıp kafamı dinlemek için telefonumu kapatıp masamın üzerine koydum. Tekrar milletin yanına inip televizyonun karşısında keyif çatmaya başladım.

Ertesi sabah iğrenç bir mide bulantısıyla uyanıp lavobaya koştum. Geri döndüğümde hiç halim olmadığını ve üşüdüğümü hissedip yatağımın içine girip yorganı kafama kadar çektim ve uyumaya çalıştım. Tahminimce bir iki saat sonra Ilgın yatağımın yanına gelip hasta olduğumu farketti ve ateşim olduğunu söyleyip koşarak derece almaya gitti. Geri döndüğünde elindeki dereceden fazlalık olarak bir adet Rafet Amca, Hasibe Teyze ve kardeşim vardı. Herkes başımda telaşla beklerken kolumu kaldıracak halim olmadığı için yorganın içinden çıkmadım. En sonunda ateşimin 39 olduğunu öğrendik ve Rafet Amca tüm itirazlarıma rağmen beni apar topar hastaneye götürdü.

Doktor o mide bulandırıcı çubuğu ağzıma doğru götürüp yıllardır aşina olduğunu tahmin ettiğiö cümleyi kurdu.
"A de bakalım."
Çubuğu en sonunda çöpe attığında bir an kusacağımı hissedip kendimi durdurmayı başardım. Sırtımı da dinledikten sonra bana dönüp gözlüğünü düzeltti.
"Basit bir gribal enfeksiyon. Verdiğim ilaçları düzenli kullanıp bol bol su tüketirsen 2 güne bir şeyciğin kalmaz."
Reçeteyi alıp teşekkür ettikten sonra dışarı çıktık ve Ilgın'ı arayıp eve geleceğimizi bildirip kapattım. Rafet Amca eczaneden döndükten sonra bir an önce eve gitmek için dua etmeye başladım.

İlaçlarımı içip yorganı tekrar kafama çekmeyi planlarken Hasibe Teyze kafamda kocaman bir bardakla kafamda belirip gözlerini kırpıştırmaya başladı. Bir şey söylemesine gerek yoktu çünkü bunun anlamı çok açıktı.
Tek nefeste o iğrenç sıvıyı içmem gerekiyordu.
İtirazlarımın bir işe yaramayacağını bildiğim için bardağı alıp tek seferde dikleyip bardağı yüzümü buruşturup Hasibe Teyze'ye doğru uzattım.

"Yaklaşık 8 saattir uyuyorsun."
Bu ses ne Ilgın'a ne Rafet Amca'ya ne de diğerlerine aitti. Ulaş. Yorganın altından gözlerimi fal taşı gibi açıp nefesimi tuttum. Bu nasıl gelmişti buraya?
"Uyandığını biliyorum, numara yapma hiç boşuna kandıramazsın."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 12, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Seni Böylesine SevmekWhere stories live. Discover now