1.6

607 49 11
                                    

Oy vermeyi ve satır arası yorum yapmayı unutmayın 🤍

Bileğimi tutmasıyla önde olan kafamı yavaşça ona doğru çevirmiş, bir ona birde bileğinde olan koluna bakıyordum.
"Seni gezdirmeden bırakmayacağım Soyeon." Tanrım, nolur anlamamış olsun. Lütfen anlamasın hiçbir şey çaktırmadım lütfen bir sorun çıkmasın.
"Ne gezmesinden bahsediyorsun?" dediğime gülmüştü. Ama ben bunda komik bir şey göremiyorum.
"Komik mi neden gülüyorsun?" tamam şuan iyiyim. Sanırım.
"Sen sadece buraları görmüşsündür, gel ben sana yukarıdaki odaları göstereyim." ne diyeceğimi bilemiyorum. Evet desem -ki ihtimal bile değil- sabah kötü şekilde uyanabilirim. Hayır desem evime kadar peşimi bırakmazdı. O bana bu şekilden oynuyordu, ama bilmediği çok şey var ki benim kartlarım çoktan hazırdı.
"Maalesef Jungwoo. Beni başka zaman gezdirirsin." gülümseyen yüzü solmuştu ama hala bileğimi bırakmıyordu.
"Hadi ama bebeğim! Çok eğleneceğiz bunu sende biliyorsun." bebeğim mi? öğ.
"Pardon?" sıkıca tuttuğu bileğimi sertçe bıraktırmış, tokat atmıştım. Bu cesaret nerden geliyor bilmiyorum ama bir anlık krizle olmuştu. Hala orda neden duruyorum bilmiyorum herkes bize, bende yana düşmüş suratına, o ise yere bakıyordu. Bende fırsat bilip hızlı adımlarla insanlara çarpa çarpa bardan kendimi atmaya çalışıyordum.

Kapıya yaklaşmama 2 adım kala tekrar bileğimi tutmuş ve hızlıca kendine çekmişti. Yüzümüzün arasında 5 santimetre az vardı ve bu benim iğrenmeme sebep oluyordu.
"Bu cesaret nerden geliyor?"
"Anandan geliyor." yüzüne tükürmüş, gözlerini kapatmasıyla şeyine tekme atmış ve olabildiğince hızlı koşuyordum. Topuklu ayakkabılarımı çıkartıp elime almıştım. Onun gelmeyeceğini biliyordum ama adamlarını elbet peşime takacaktı bundan emindim. Şuan gerçekten sıçıp batırmıştım. Ben böyle olacağını düşünmemiştim. Şimdi geriye dönsem olayı nasıl toparlayacaktım?

Bar sokağından çıkmış, ara sokaklara girmiştim. Hala koşuyordum ve durmaya hiç niyetim yoktu. Sanki dursam bir anda önüme çıkacak ve beni kaçıracakmış gibiydi. Eğer kaçırırsa her şey ortaya çıkardı.

En son çare Shuhua'yı arayıp beni babasının dükkanının ordan almasını söylemiştim. Biraz mırın kırın etse de sonra gönlünü alacağımı söyleyip geçiştirmiştim. Şimdi onun tavrının sırası değildi. Bununla uğraşırsam yakalanma ihtimalim daha da artardı.

Dükkanın olduğu sokağa geldiğimde telefon ile konuşan Shuhua'yı görmüştüm. Büyük ihtimalle beni arıyordu diye düşünürken telefonum titremeye başlamıştı bile.
"Alo? Yuqi nerdesin?" 
"Yanına bakarsan görürsün Shu." yanında öylece dikilmiş dağınık saçlarla ve terden akmış makyajımla ona bakıyordum. Beni gördüğü anda ağzı açık kalmış ve gözleriyle baştan aşağıya süzmüştü.
"İnanmıyorum." telefonunu tekrar kulağına götürmüş yine beni arıyordu. Bende çalan telefonumu yüzüne bir sağa bir sola doğru salladım.
"Shu, babanın arabasını alıp burdan gitmeliyiz biraz çabuk olsan, sana her şeyi anlatacağım." anlamsız gözle baksa da hemen kolumu çekiştirerek az ilerdeki siyah arabaya bindi ve sürmeye başladı.

"Dökül şimdi." arabanın dikiz aynasından sürekli arkamızdan gelen birileri var mı diye bakıyordum. Çok riskli işlere girmiştim ama içimde gram pişmanlık yoktu. Sorun şuydu, ben ordadan Lucas'ı nasıl çıkartacaktım?
"Ya Shu, biliyorum sende Lucas'ın gittiğini düşünüyorsun ama o gitmedi." tepki vermeden arabayı sürmeye devam ediyordu.
"Uzun zamandır aklımdaydı, aslında yapmaya cesaretim pek yoktu ama... İşte yapamadım shu. Dayanamadım kılık değiştirerek bara gittim. Orada da Jungwoo odalara çıkarmaya falan çalıştı." bir söz beklercesine ona bakıyordum. Onda ise bir mimik oynamıyordu.
"Neden koşuyordun peki?"
"Orası çok karışık. Çıkarken bileğimi tutup zorla çıkarmaya falan çalışmıştı. Bende ilk tokat attım, yüzüne tükürdüm, şeyine vurdum." ani fren yapmış, yüzüme sen ciddi misin dercesine bakıyordu.
"Kızım sen salak mısın? Jungwoo'nun senin peşini bırakacağını falan mı düşünüyorsun?! O takıntılı bir piçin teki ve sen bu riski göze alarak oraya gittin ve onun önüne mi vurdun!?" Sesi her cümlesinden sonra yükseliyordu. Haklıydı dediklerine katılıyorum ama ortada sevdiğim biri vardı ve onu böyle bırakamazdım.
"Shu ne dersen haklısın ama bundan geri dönüşüm yok. Lütfen bana yardım et. Ben onsuz yapamıyorum." sesim titremeye başlamıştı. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladığında bana gülmüş, kollarını açmıştı.
"Gel, gel hadi!" gülümseyerek kollarımı boynuna sarmıştım. Rahatlatmıştı beni.

Biz gülüşerek Shuhua'nın ailesinin daha geçen ay aldıkları dağ evine doğru gidiyorduk. Şuan içimde bir rahatlık olsa da aklım hala onu nasıl ordan çıkaracağımdaydı. Ama kendime inanıyordum. Onu oradan kendi ellerimle çıkaracaktım.

~
Gif için ölüyorum :)
Jungwoo'yu kötü karakter yaptığım için üzgünüm :(

~Gif için ölüyorum :) Jungwoo'yu kötü karakter yaptığım için üzgünüm :(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
umursamaz adam ve aşığı, luqi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin